Vaktiyle köyün birinde ahalinin tarlaları ve meyve sebze bahçelerini suladığı bir su kaynağı varmış. Bu kaynak köyün ortak malıymış. Civarda başkaca su kaynağı olmadığından bütün köylü arazisini bu kaynaktan nöbetleşe sıra ile sularmış.
Kimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş ve herkes kendi sırasını takip eder, komşularının hakkına da saygı gösterirmiş.
Ancak her köyde olduğu gibi bu köyde de açıkgöz bir adam varmış. Sebze bahçesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam, herkes gibi sırası geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla yetinmeyip kaynak ile bahçesi arasına gizli bir suyolu kazmış. Kimseler fark etmesin diye de suyolunun üzerini taşla tahtayla kapatıp üstüne de saman balyaları yığmış. Su, diğer vakitlerde bu saman altından aka aka açıkgözün tarlasına kadar gidermiş.
Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun ki fidanların boy üstüne boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuş. Üstelik bostanın ortasındaki sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş.
Köylüler “Bu işin içinde bir iş var” diyerek araştırmışlar ve kısa bir süre sonra da bu uyanığın saman altından su yürüttüğünü fark etmişler.(Bilgi Yelpazesi Alıntı) “Saman altından su yürütmek” Atasözünün ortaya çıkış nedenin hikâyesi.
Açıkgözlerin, sahtekârların devri hiç bitmiyor.
Eşek etinden kıymayı
Şekerden bal yapmayı
Bezelyeden fıstıklı baklavayı
Boyalı pul biberi
Patatesten yapılmış kaşar peyniri, nişastadan yoğurdu, zeytinsiz zeytinyağını, kurtlu meyve sularını içiyoruz. Ders kitaplarına Saray Hukuku eklenmiş gibi. Oda ne demeyin! Sizi rüzgârgülleri sizi. Yüzüne gülüp sırtından vurana canımsın diyebiliyoruz Bu topraklar tarihinde görülmemiş ihaneti tüm çıplak gerçeği ile yaşıyor. Siyasal, bireysel, hukuksal, arkadaşlık, dost, sevgili, ortak, eş… Öyle zaman geliyor ki itişmeler- kakışmalardan iğreniyor insan, kime inanacağını kestiremiyor. Hayranlık duyacağın kimse kalmadı. Herkesin birbirini gizlice takip ettiği dönemler yaşıyoruz. Benden olmayana tahammülü yok. Oysa toplumlar karşıtlarıyla oluşur. Nefret dili içimize nakış gibi işlenmeye çalışılıyor. Hasta olana öl diyebilecek kadar kötü ruh hali içindeyiz. Robotlara döndük. Bizler için ne kurgulanmışsa, beynimize ne kodlanmışsa onları yapıyoruz. Üstümüzde üstünlük var.
Sahtekârların itibar gördüğü acı ama gerçek. Sorun şu ki realist bakan gözlerle biz de bu gemiye binecek miyiz? İtibar edip susacak mıyız?
Ben cevabını vereyim; Sessizliğe uyum sağladığın sürece tüm nimetlerden faydalanabilirsin. Kendimizi aldattığımızın farkındayız. Yazar muhalif dostlar, ötekileştirilmişler köşelerine çekilmiş rüzgârın sesini dinliyorlar. Diğer taraftan sahte rüzgârgülleri kahkahalarla keyif ediyorlar.
Ayakta kalma savaşı her soytarılığı yaptırabiliyor. Oysa avuntuların kırıntılarıyla besleniyoruz.
Yeni bir mevsim başlasın.. İsmini duymadığımız. Güneşin Batıdan doğduğu, doğudan battığı günleri tersine çevirsin..