Özellikle son birkaç yıl içinde sağlıkta büyük bir değişim yaşandı. Belki birkaç yıl önce bir çok kişinin hayal bile edemeyeceği bu dönüşüm sonucunda artık serbest eczanelerden ilaçlarımızı alabiliyor, özel hastanelerde tedavi olabiliyoruz. Bu değişimde amaç özel sektörün dinamik ve rekabetçi yapısıyla sağlıkta maliyetleri daha aşağıya çekmesi ve ülke kaynaklarının daha etkin kullanılması idi.
Şüphesiz sağlığa ulaşmadaki bu kolaylık ve bazı sustimaller sistem üzerindeki mali yükleri önemli oranda artırdı.
“Sağlık kurumları bindiği dalı kesiyor” (26/08/2005-Dünya); “El çek ilacımdan tabip” (01/07/2006-Star); “Sağlık sistemi nasıl iflasa koşuyor” (10.04.2008-Star) başlıklı yazılarımda konunun önemine birkaç kez değindim.
26 Ağustos 2005 tarihli bir köşe yazımda aynen “Sağlık kurumları bindiği dalı kesiyor” diye yazmıştım. Bu yazımda, “Eğer sağlık kurumları kendilerine çekidüzen vermez ve “hastaları yolunacak kaz”, sosyal güvenlik kurumlarını da “vurgun kapısı” olarak görmeye devam ederlerse sistem hızla çökecek. Sağlık kurumlarının (bilhassa özel sağlık kurumları tarafından kurulan derneklerin) etik değerleri ortaya koyması ve bu etik değerlerin denetiminin yine bu dernekler tarafından yapılması halinde suiistimaller en aza inecektir.” Diye yazmışım. Aradan geçen 4 yıla yakın bu süre içinde ne kadar haklı olduğumu görmemden dolayı hiç de mutlu değilim.
İşte sistemdeki aksaklıkların ortadan kaldırılması ve suistimallarin önlenerek ortak bir noktada buluşulması amacıyla Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve sektördeki diğer temsilcilerin yanı sıra, Türkiye’deki Özel Hastane yöneticileri bir araya geldi. OHSAD’ın ev sahipliğinde gerçekleşen toplantılarda sorunlara ortak bir çözüm aranıyor.
Sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı Kanunla birlikte çok önemli düzenlemeler yapıldı ve sağlık açılımda yeni bir döneme girildi. Sistemde bazı sancılar olmakla birlikte SGK Başkan Vekili Fatih Acar’ın ifade ettiği gibi, 1 yıl içinde bu sorunların konuşulmayacağı, ortak bir paydada buluşulacağını ümit ediyoruz.
Özellikle SGK’nın elektronik alt yapısında yeniliklerle birlikte Medula 3 sistemini 1 Nisan 2009 itibariyle devreye sokmasıyla birlikte elektronik kayıt sistemi ile verilerin elektronik ortamda takibi yapılmaktadır. Sağlık Uygulama Tebliğindeki kuralların bir çoğu elektronik ortamda takip edilip hatalar düzeltilecek.
Sağlıkta SGK tarafından aylık ortalama 2,3 Milyar TL ödeme yapılmaktadır. 2002 yılında 7,6 Milyar TL olan sağlık harcamaları sürekli bir artışla birlikte 2008 yılında yaklaşık 23,6 Milyar TL’ye yükselmiştir. Ülke içindeki tüm sağlık harcamalarının 2008 yılındaki tutarının 51 Milyar USD olduğu tahmin edilmektedir.
Özellikle gereksiz ilaç kullanımı sağlık sistemini ciddi şekilde tehdit etmektedir. İlaç tüketimindeki reel artışa bakıldığında 2002 yılına göre yüzde 153,9 oranında bir artış gerçekleşmiştir. İlacın sağlık harcamaları içindeki payı yaklaşık üçte birdir.
2009 yılı Mart ayı içinde ilaç harcamalarına 1.12 Milyar TL ödenmiş ve 23 milyon reçete düzenlenmiştir. Mutlaka ilaçta sahte ilaç ve kupür yazımının önüne geçilmelidir. Bu amaçla kare barkot sistemine geçilerek. sahte ilacın önü kesilmelidir.
SGK tarafından yapılan denetimlerde yılda 93 MR çekilen, yılda 163 göz ameliyatı olan bir hastanın tespit edilmiş olması son derece düşündürücüdür. Ancak, sınırlı sayıdaki kişinin hatası tüm sektöre mal edilmemelidir. Çürük elmalar ayıklanırken sisteme uygun davranan dürüst sağlık kuruluşlarının zarar görmesi önlenmelidir.
Danıştay’ın iptal ettiği 10 TL katılım payı alınması uygulamasından kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. Hastaneler A-B-C-D kategorilerine ayrılarak farklı kalitede hizmet veren hastanelerin ayrıştırılması sağlanmalıdır. Hizmetin ve hastane kalitesinin, yapılan yatırımların aynı olmadığı düşünüldüğünde bunun elzem bir konu olduğu görülmektedir. Özel sağlık kuruluşlarının bir diğer yakındığı konu olan tüm sağlık kurumları için aynı sözleşme bedeline göre en fazla yüzde 30 ilave ücret alınması sorunu çözülmelidir.
Sağlıktaki bu düzenlemelerden kaynaklanan sorunlar, paydaş tüm tarafların katılımı ve mutabakatı ile çözülmelidir. Sistemi ıslah ederek iyileştirmek varken, özel sağlık kurumlarını zor durumda bırakmak kimseye bir şey kazandırmaz. Sistem çöktüğünde, bundan hepimiz büyük zarar görürüz. Sistemi suistimal edenler en ağır şekilde cezalandırılmalı, ancak dürüst kuruluşların da ağır bedel ödemeleri önlenmelidir. Burada da özellikle OHSAD’a (Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği) büyük yükümlülükler düşüyor.