Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi; Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…
Diyorki, Muhibbi (sevgili) takma adıyla yazan Kanuni Sultan Süleyman; Halk, devlete sultan olmayı, en geçerli mertebe olarak görür… Oysa, bir tek sağlıklı nefes, o yüce makamdan daha değerlidir. .
Sağlığın önemini daha güzel anlatan başka söze gerek var mı?
Sağlığın sultanlıktan bile değerli olduğunu herkes bilir. Buna rağmen, ne sultan yapar bilinenin gereğini ne de tebaa.. Yapmaz, çünkü, sultan hastalığını kabul etmez, teba da Sultan’a sen hastasın diyemez!.. Tarihte çok örnekleri vardır bunun!?.. Deli Petro kaç yıl yönetti ülkesi Rusya’yı!?..
Bizim Deli İbrahim, (1640-1648) Osmanlı’ya hayrı dokunmasa da, yönetmedi mi ülkesini, 8 sene süreyle, saray avlusundaki balıkları altınlarla besleyerek!?.. Her Sultan (Sevgili) değilki, farkına varsın da, birtek sağlıklı nefesi devlet olmaya yeğtutsun! Böyle bir davranışı çakma sultanlardan ve padişahlardan kimse beklemez zaten!..
Bu noktada halka, ülkesi adına çok önemli bir görev düşmekte!..Görevin ihmali halinde toplumun gelecekte zarar görmesi kaçınılmazdır!.. Sakın olaki, bir kişiye, sultanlık ve padişahlık payesi verilmeye!.. Bu paye onların, zaten tam kurulamamış dengelerini iyice bozmakta.. Bozulan dengenin farkında olmaları beklenemez.. Sözünü ettiğimiz konunun işaret fişekleri de, işte tam bu noktada patlar!..
Asılsız bir payenin verdiği yücelik duygususu, zaten bozuk olan mekanizmada, bir fünye gibi, işi çığırından çıkarmaya yeterde artar!…. Sanal sultanlık, veya padişahlık payesinin bünyeye sinmesiyle; bakmışsın kişi, “ister asarsın-ister kesersin” noktasına gelmiş!.. Tek güç; tek merkez!.. ilan edivermiş kendisini. Üç-beş’le sınırlı değildir örnekler..Kalındır tarih kitapları..
Sayfalar dolusu anlatılır, krallar, firavunlar, tiranlar sultanlar.. Mübarekler, Bin Aliler, Kaddafiler…
Sultanlığı sindirmiş olmaya görsün birkez içine!.. Görün neler gelir peşinden!..
*Talimat, emir ve kararları, uygulama, gereğinde devretme yetkisinde görür kendisini.
*Üstünlük duygusu, gözdağı verme, başkalarını korkutma sadece davranışlarına değil, yürüyüşüne, el kol hareketlerine mimiklerine kadar yansımıştır!..
*Tüm beyinleri teslim alma sevdasına düşmüştür..Artık davranışlar, mantığın, iradenin, izanın hatta vicdanın kontrolundan çıkmıştır..Ne kendisi farklı düşünür, ne de farklı düşünülmesini ister. Muhalif düşüncelerin amansız düşmanı kesilir!.. Bir not düşelim burada: Tüm bunlara rağmen, şaşırtıcı olanı şudur ki, bireyde fiziksel bir anormallik görülmediği gibi, aşırı bir güven duygusunun geliştiği de açıkça görülür.
*Söze mağduriyetle başlar, öfkeyle bitirir. Alkış ve taltif alırsa, yola devamla yetinmez..
*Korksa da, korkutmayı, ve bu yolla korkusunu hem yenme hem de belli etmeme yolunu seçer..Tedbirlerini de bu plan doğrultusunda kurar, kurgular ve geliştirir.
*Diğer insanların duyguları, arzu, istek ve beklentileri umursanmaz..”ben-merkez” üzerine kurulmuş ve kurgulanmıştır herşey. Çevre seçilirken de bu ilke gözetilir.
*Empati yapmaz, saldırgandır, diğerlerinin niyetlerini düşmanca ve tehdit edici olarak algılarlar.. Söze daha çok “birileri” veya “onlar” diyerek başlar. Ayrımcıdır.
*Tepkilerinde hep haklı ve mantıklı olduğuna inanır..İnandırmak için yine öfkeyi kullanır.
*Kendinden kaynaklanan suçlar veya başarısızlıklarda bile, suçlu hep, karşısındakilerdir. Bu güç gösterisinin bir parçası olarak yapılır.
*Kendi çevresine bile güvenleri düşüktür..Yakınındakilerle bile tartışma ve sürtüşmeye girmekten çekinmez. Onları kapı önüne koymakla trene almamakla tehdit eder.
*Sürekli korunma ihtiyacı duyarlar. Bir koruma çemberi içinde gider gelirler.
*Gergin ve öfkelidirler. Bu durum, yalnızca suratlatına değil, davranışlarına, hareketlerine, söylevlerine de yansır. Konuşmaları azarlayıcı ve yüksek seslidir. .
*Planlar günlük dürtüler, ve inatlaşmaları üzerine kurgulanmıştır. Bireysel çıkarlar öndedir.
*Başkalarının yaşam biçimlerine verilen tahribata karşı duyarsızlık hakimdir.Toplumsal tahribatlar, yeniden yapılanmanın gereği gibi sunulur, öyle algılanmasını isterler.
*Yalan, riya, iftira, gerçekleri çarpıtma, anlam saptırması, amaca ulaşmada, bir araç olarak kullanılırken, ayni anda karşı taraf edep ve hayaya davet edilir.
*En yoğun duyguları öfkedir. Öfkelerini maskeleyemezler. Bazen bu öfke patlamaları vicdan boyutunu aşar, toplumsal sorunlara neden olabilecek intikam boyutuna uzanır.
*Bir taraftan, öfkenin hoş görülmesi gereken insani bir duygu olduğu söylenirken, diğer taraftan, benzer insani duygulara karşı aşırı tahammülsüzlük gösterilir.
*En küçük bir insani fiziksel zaafı veya hatayı olağanüstü büyütürken, kendi hatalarını kabul etmediği gibi, kendi eleştirilerinin üzerine eleştiri getirilmesine bile hoşgörülü olamaz.
*Davranış ve konuşmalarında, alaycı, kırıcı, dışlayıcı, itici ayrıştırıcı, bölücü ve kışkırtıcıdır..
Kendisi bunları şiddetle reddederken, öfke nöbetinin hezeyanıyla benzer sözlerle karşı taraf edebe davet edilir. Doğaldır ki, ses tonu yine en yüksek, surat tepeden tırnağa kıp-kızıl!…
*Öfke ve öfkeli görünme savunma aracı olarak kullanılır. Öfke hem silah, hem kalkandır..
*Özellikle kalabalıklar önünde, anlaşılamayan, ani ağlama nöbetleriyle hem ağlar hem ağlatır.
*Herşeyi eniyi kendisinin yaptığı ınancıyla, özel bir saygıyı ve yaklaşımı hakettiğini düşünür. Ancak, Bu saygının bir gün gelip biteceği endişesi onu çileden çıkarır. Öfke ve bayılma nöbetlerini tetikleyen asıl faktör budur. En büyük korkusu, gün gelip,statü ve terfi kaybına uğrayacağı ve hesap sorulacağı korkusudur.
ANLAŞILMIŞ OLMALI Kİ: Çakma sultanlığa verilecek alkışlı desteğin, kişiye fayda getirmiyeceği açık!.. Aksine, dengesini daha çok bozacağı bilinmeli ve ona göre davranılmalı Bildikleriniz, tanıdıklarınız veya alkışladıklarınız arasında böylesi davranışlar gösteren varsa, onların toplumdan uzak tutulmasında, yine toplumsal açıdan büyük yarar var!.. Ona, Muhibbi’nin (Kanuni Sultan Süleyman’ın) sözünü ettiğimiz şiirinin son beyiti ile çağrıda bulununuz… Belki, sizleri, bizleri dinlemez ammaa!…Sultan Süleyman dostunu da es geçecek değilya!..
Ger huzur itmek isretsen, ey Muhibbi, fariğ ol;
Olmaya vahdet, cihanda kuşe_i uzlet gibi!…
Yani diyorki Muhibbi; Koskoca Kanuni Sultan Süleymen
Eğer huzur bulmak istersen ey sevgili, (muhibbi.. hem sevgilisi hem
kendisi) herşeyden arın, elini eteğini çek / Dünyada köşesine
çekilmek kadar huzur veren bir durum yoktur!..