Muhtarın yüzünden düşen bin parçaydı. Sallanarak kapıdan girerken, içeridekiler, keyifsiz olduğunu anladılar.
Kahve köylülerin, sohbet ve danışma merkezi gibiydi.
Muhtarı azalar ve yakınları takip etti. İçeri giren ellerini ovuşturup sobaya yakın duruyordu. Kahveci, güldü ve başını salladı. Çünkü soba yanmıyordu.
Muhtar, soğuk ve rüzgârdan bahsetti, kendime geldim, dedi. İnsanlar suçlu gibi sinmişlerdi. Muhtardan yana bakamıyorlardı. Çünkü şadırvanın musluklarını kıranı, bildiğini öğrenmişlerdi.
Muhtar; duyan ve görenler, bildiklerini anlatsın. Olayla ikinci defa karşılaşıyoruz, kendi aramızda, bu durumu halletmeliyiz. Şadırvanı yenileyelim, samimiyetimizi gösterelim. Bir daha olmasın, yoksa bu hakareti tekrar çekemeyiz. Masada bulunanlar arasında, akraba olanlardan Ahmet usta, çocuklarımızdan birinin kırdığı, söyleniyor, dedi.
Muhtar, ustanın sözünü sinirli karşıladı. Bizim çocuklarımız da olsa bu defalıkta affedelim. Yalnız söz versin, tekrarı halinde, kendisi düşünsün, gereğini yaparız, dedi.
Aza kafasını kaldırdı ve çocuk işi ama kötülüğün boyutunu artırmışlar. Kim olursa olsun gözün yaşına bakmayalım. Yılanın başı küçükten ezilmeli, dedi. Azanın arkadaşı çocuk işi ama sağlam musluklar nasıl çocuk aklıyla kırılabiliyor.
Masada oturan köylülerden en yaşlısı, benim duyduklarım, azanın çocuğu, kömürcünün küçük oğlu ve taşçının oğlu, diyorlar. Bu çocukları kötülükle değil bir daha olmaması, koşuluyla affedelim ve okullarına devam etsinler. Muslukları ben taktırayım, dedi.
Hava birden değişti. Çünkü azanın oğlunun olayın kahramanı olmasını baba hazmedemedi. Ayağa kalktı, oğlum ise keserim, dedi.
Muhtar azaya, neyi kesiyorsun, söylediklerimizi anlamıyor musun? Olayı bu defa da sessizce halledelim. Kimin çocuğu olursa olsun. Aza, hurda alanlara soralım, dedi. Bunun üzerine, aza akrabasıyla hurdacıya gönderildi.
Aza hurdacıya, muslukları bize sat istediğin parayı verelim, dedi. Hurdacı muslukları çıkarttı. Kimim sattığını ise azaya bakarak oğlun, dedi. Aza kahveye gelmedi, oğlunu aramaya gitti.
Tarihi şadırvana yapılan bu hakareti, kimse kabullenmedi. Azanın çocuğu kaçtı ve bir daha çevrede görülmedi. Halbuki kaçmasa okuluna devam etseydi, diye yakındılar. Çocuğu kırmadan okuluna devam etmesi sağlanacaktı.
Aza çocuğunun nereye gittiğini bilmiyordu. Kötü yola düşmesinden çekiniyordu. Aza, muhtardan yardım istedi. Çocuğunu aramayı kabul eden muhtar, onu büyük şehirde, simit satarken buldu.
Muhtar okul müdürüne rica etti, okula devamını sağladı ve çocuktan söz aldı. Hatta okul müdürüne para çıkarttı. Çocuğa arada harçlık vermesini istedi.
Yenilenen musluklar, şadırvanın tarihi havasına uygundu.
Hasan TANRIVERDİ