Yenilenme, yeniden doğuş olgusunun hissedildiği zaman dilimidir sabahlar.
Bu sabah şafak sökerken uyandım. “Coronavirüsün, bana bir bahar borcu var.” dedim. Kalktım, umudumu kaybetmeden pencereyi açtım. Taptaze bahar yüzüme çarptı. Limon ağacı mis kokusuyla, erik ağacı çiçekleriyle şarkılar söyleyerek ilkbaharın içinden geçiyordu. “Aman da aman” diyerek limon ve erik ağacının arasından geçtim. Mimozalar açmış beni bekliyor. Geriden bakmakla olmaz. Sevdiklerimize dokunmalı varlığımızı hissettirmeliyiz. Mimozaların yanına gittim ve dallarına dokundum. Onlara “Hoş geldiniz! Sabahın güzellikleri Merhaba!” dedim.
Sokağımızın kedisi Şükufe doğum yaptı. Dile kolay 4 tane yavru. Birisi hayata tutunamadı. Birisi sahiplendirildi. Geriye kaldı, anne Şükufe ve iki enik. Onların sabah kahvaltısını verdim. Her gün onlara gözüm gibi bakıyorum.
Sabahın sessizliğinde şöyle bir etrafıma baktım. Kapısını hayvanlara kapatan, beton yığınları içinde uyuyan insanların sessizliği vardı.
Önümden bir motosiklet geçti. Kediler o anda motosikletin plakasını tanımış gibi, arkasından koşmaya başladılar. Neden koştuklarına anlam veremedim. 30 metre sonra kasklı beyefendi motosikletten indi. Elinde kedi- köpek maması ile. Motosikletin etrafında toplantılar. İzledim. O anda 10-15 kedi nereden çıktı? anlamadım.
Beyefendi her gün saat 6.30 ve 00.07 civarında geliyormuş. Sadece bu mahalleye bu sokağa özgü değil, sokaklardaki hayvanlara mamalarını veriyormuş. Ayak üstü sohbet ettik. O anda kediler ayaklarıma sarıldılar. Kendisine hayvanlar adına teşekkür ettim.
“Hayvan severler de iki gruba ayrılıyor.” dedi ve devam etti.
– Canlı hayvan sevgisi özüne yerleşmiş bir insan.( muhabbet kuşu, kedi, köpek, kuzu…) Bir de cansız hayvan sevenler var. Bunlar; kürk, yılan derisi kemer, pirzola severler…
İnsanoğlu üzerinde yaşadığı dünyaya sahip olmak istiyor. Hayvanların yaşam alanlarını gasp ediyor. Sahil beldelerinde yaban hayvanlarını yaşadığı yerler bile parsellenmiş durumda. Dağlar, yamaçlar…
Yazıktır, günahtır… Onlar bizim yaşam alanımızı gasp ediyor mu? Nedir bu doymazlık?
Dünya bir virüse teslim olmuşken.
Karşılık bulduğum tek sevgidir, hayvan sevgisi.
Hayvanları sevmek, gördüğümüz yerde kafasını okşamak değil, yaşam haklarına saygı duymak, onlarla empati kurabilmektir.
İşte bugün; her gün olduğu gibi rakamlarla, para hesabı ve cep telefonuma bakmadan uyandım. Basitçe başladım güne. Ne mutlu bana!
Her sabah en güzel armağandır bana
Zamanın önünde dimdik duruyorum. Eksilerek ama eskimeden yaşama sarılıyor, her günümü sonsuzluğa taşınma olarak görüyorum. Zenginleşerek taşınıyorum. Yaşadıkça güçlenerek…
Mimozalar, ağaçlar, kediler, köpekler, mavi gökyüzü, mavi deniz ve güzel insanlarla güne “merhaba” demek. Daha ne olsun. Nefes alıyor ve bu güzellikleri görüyorum.
Maviye bakınca daha da bir anlam buluyor yaşam. Birbirimize verecek güzellikler var.
Kimsenin ne düşündüğünü umursamadan;
Daha azları getirelim
Giysi, eşya, arkadaş, teknoloji, tüketim, kapris, sistem, gürültü, laf…
Daha Fazlalar bizimle olsun
Doğallık, dost, sanat, seyahat, müzik, aşk, kitap, farkındalık, paylaşım…
Tek gayemiz, tüm canlılarla, hep birlikte gezegenimizi üzmeden yaşamak olsun YAŞAMAK…
Hayvanın sevgisi kadar güzel, içten bir sevgi yok. Verdiğinizin karşılığını fazlasıyla alıyorsunuz. Mutlu ettiğiniz gibi, mutlu da oluyorsunuz. İnsanın ruhu dinleniyor.
Tüm canlılarla gülümsüyor bu dünya…