Saatin her gongu bazen ninni, bazen de kafama inen bir tokmak gibiydi.
Tokmak ve saatin gongu…
Otuz iki yıldır, aynı teraneyle seher vakti, meşgul ediliyordum. Bir sabah, aynı tempoda tokmak kafama indiğinde, “Bozulmadı gitti” dedim.
Yıllara kafa tutarak gongunu bana duyuruyor ve “Kurarsan öterim” demeye getiriyordu.
Kuruyordum ve ötüyordu…
Seherde seslendim, kurulduğunda öten arkadaşa; “Bir de kurmadan öt” diye. Bekliyorum kurmadığımda ötmesini. Ötsün acil durumda uyarsın hepimizi…
Depremdi, seldi, yangındı ve heyelandı. Saatim gongunu duyursun herkese. Kafamıza tokmak yemiş gibi olalım.
Fakat felaketlerden kıl payı da olsa kurtulalım.
“Önemli bir gün” diyerek haber vermelisin. Öyle bir haber ki, eğlenelim, mutlu olalım. Uyku hâlinde yakalanmayalım. Çökmesin başımıza bina, yanmasın canlar.
Acil durumlarda ötsen, fena mı? olur. Yılların eskitemediği çalar saatsin. Bir an için, kendin ol ve öt. Kimseye bakma, aldırma dedikodulara ve senin için söylenenlere. Kurulsan da kurulmasan da uyarmalısın aileyi, öt ki, aile kendine gelsin ve tehlikeden uzaklaşsın.
Susman gerekmez, öt ki, günümüz ve gözümüz aydın olsun. Ötersen kendimizi korumaya alalım. Bu sayede neşeli ve mutlu olalım.
Rüyamda taştan taşa atlarken, suya düşüyor, boylu boyuna uzanıyorum ve kuru yerim kalmıyor. Donacak gibi oluyorum. O anda nazlı saatimin, gongunu duydum ve kendime gelemedim. Aniden fırladım, karanlıktı ortalık, gece rüyaymış yaşadıklarım diyerek titredim fakat sevinemedim.
Uyandığıma sevinmesem de kalktım. Yoksa geç kalacaktım, okula ve derse.
Uyuyup kalmak, zamanın da kalkamamak, saatin gongunu duymamaktan geçiyordu.Kurarsam istediğimde ötüyor ve uyandırırken ikaz da ediyordu.