Türkiye’nin mevcut durumunu, büyük bir üzüntü ve endişe ile izliyorum;
1– Ekonomi, ahlaki yapı, eğitim, yargı, bürokrasi, milli-manevi ve dini değerler; velhasıl her şey çökmüş durumdadır. Fikir-ifade-inanç ve teşebbüs hürriyetleri; can ve mal güvenliği; demokratik yapı; tamamen kaybedilmiştir. Kadın cinayetleri, sapıklık, fuhuş, uyuşturucu, kumar, tecavüz, alkolizm, rüşvet, yolsuzluklar, torpil, kul hakkına tecavüzler, kamu malı yağması, velhasıl her türlü ahlaksızlık ve haram, zirve yapmıştır. Yönetime olan güven tümüyle kaybolmuştur. Bütün bunlar yetmezmiş gibi;
a) ŞİRK GÜNAHI olağan hale gelmiştir. Kula kul olmak; lidere inanılmaz küfür ve (tümü ile günah olan) vasıflar yakıştırmak, putperestliğe giren davranışlar sergilemek, yaygınlaşmıştır. Buna (AKP cephesinden) itiraz eden de yoktur.
b) Tüm kamu kaynakları yandaşlara peşkeş çekilmektedir. On binlerce bankamatik asalak vardır. Haram-helal kavramı kaybolmuştur. Rüşvet, yolsuzluk ve her türlü kanunsuzluk, pervasızca icra edilmektedir. Ne Allah(cc) korkusu, ne de kuldan utanma kalmıştır. Yap-İşlet ihaleleri ile açıkça yandaşlara haksız kazançlar sağlanmaktadır. Nasıl olsa, her türlü günaha icazet veren makamlar türemiştir.
c) Çevre şuuru, tamamen kaybolmuştur. Ülkemizde tam bir sorumsuzluk egemen olmuştur. Her taraf, insafsızca kirletilmekte; hava-su-çevre vb. faktörler zehirlenmektedir. “temizlik imandan gelir” kuralı tamamen unutulmuştur. Zira samimi bir inanç düzeni kalmamış, Dinimiz tamamen saptırılmıştır. Yeşil katliamları, orman yangınları, tümüyle şüpheli hale gelmiştir. (İnsan kadar; çıkarcı, sorumsuz, gözü doymaz, vahşi, egoist bir yaratık yoktur.)
d) Liyakat sistemi tamamen terkedilmiştir. Gereken özelliklerin hiç önemi yoktur. Ya aile mensubu olacaksın, ya da ailenin yakını – cemaat mensubu Karadenizli-Güneydoğulu olacaksın. Şüphesiz, tek önemli şart saraya tam anlamıyla biat etmektir. Neticede, başta Maliye-İçişleri-Adalet-Dışişleri Bakanlıkları olmak üzere, Silahlı Kuvvetler ve Polis Teşkilatı dâhil, tüm Devlet çarkı çöktürülmüştür.
e) Büyükelçi tayinleri tam bir facia haline gelmiştir. Birtakım ailelere(Kavakçıgiller gibi) ve eski politikacılara ulufe dağıtılmaktadır. Halbuki Büyükelçi olmak için, üst düzey kültür ve siyasi tarih bilgisi, yabancı dil, kıvrak bir zeka ve hazırcevaplık – kendine güven, tecrübe, inisiyatif sahipliği, belagat, protokol kurallarına vakıf olmak, vatanperverlik, görev yapılan ülkenin tarihi, kültürü, ekonomik/sosyal ve kültürel yapısı hakkında geniş bilgi sahibi olmak, şarttır. Ancak mevcut iktidarın bunlara önem verdiği yoktur.
2– Türkiye’de “Pompei’nin son günleri” tablosu hâkimdir. Bir felaket dönemi yaşanmaktadır. Bağırıp çağırma ile tehdit ve baskılara güvenerek, başkalarını suçlayarak, rakamlarla oynayarak, laf kalabalığı yaparak, “Dava-Kutlu Yürüyüş” vb. süslü lafları kullanarak; bu vahim tabloyu ve çöküşü gözden kaçırmak mümkün değildir. Elbette para ve güç ile yapılan imtihanı, büyük bir başarısızlıkla kaybeden, ahretini dünya çıkarları için feda eden, lüks, israf, görgüsüzlük, şirk, haram, kul hakkı, pervasızlık, şakşakçılık girdabında boğulan Gerçek İslamiyet ile bağları kalmamış, (güya) inançlı kesimlerin de bir gün aklı başına gelecektir. Gerçekleri göreceklerdir.
İnşallah o gün, iş işten geçmemiş olsun…
Rabbim(cc) hepimize Allah(cc) korkusu, basiret, feraset, fazilet, ihlas, vatan sevgisi lütfetsin. Kimseye kul köle etmesin.