Şu ortamın gerginliği sona erse de ele alsak dediğim konular birikti. Takdir edersiniz ki, memleket asayişi alt-üst olmuşken sanki hiçbir şey yokmuş gibi suya sabuna dokunmadan yazmaya devam etmek de olmuyor. Zaten böyle zamanlarda ‘sakin konulara’ kimsenin dönüp baktığı da yok..
Aslında gündemin sıcaklığına gözümüzü kapamak doğru olmadığı gibi, doğrudan katkımızın olamayacağı hallerde gündelik faaliyetlerimizin çok fazla etkilenmesine izin vermek de doğru değil. Devletin ilgili kurumlarının işini yapıp yapmadığına bakıp, bundan emin olduktan sonra ‘temkinli bir ilgisizlikle’ işimize gücümüze devam etmek sade vatandalar olarak göstereceğimiz en doğru tavır olmalı. Bizim gibi heyecan katsayısı yüksek toplumlarda bu kolay bir iş olmasa da başarmaya gayret etmeliyiz..
Bu cümleden olmak üzere bu yazımda bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
Bir süredir ülke genelinde restorasyon faaliyetlerinde gözle görülür bir artış yaşanıyor. Bu faaliyetlerdeki hızlanmayı başlangıçta hepimiz sevinçle karşıladık. Kenarda köşede, ilgisizlikten ayakta durmakta zorlanan ya da iyice harabe haline gelmiş, önemli bir kısmı ecdad yadigarı, bir kısmı daha önceki medeniyetlere ait eserlerin yeniden ayağa kaldırılıp günlük hayatın bir parçası olarak yaşamaya devam edecek olmaları hepimizi memnun etti.
Fakat bir süre sonra farkettik ki, bu faaliyetlerin sonucunda yüz güldüren sonuçlar alındığı gibi ‘keşke hiç ellenmeseydi’ dedirten durumlarla da karşılaşır olduk. Tarihi eserlerin mizacına uymayan, dokusuyla uyuşmayan alüminyum, cam cephe v.b. modern zamanların malzemelerini hesapsızca kullanmaktan tutun, inşaat malzemesi taşımak için duvar yıkıp kamyona yol açmaya kadar bir yığın yanlış uygulama istisna olarak kabul edilemeyecek boyutlara ulaştı.
Üstelik bunlar özel bir uzmanlık gerektirmeden, yalnızca bu konulara duyarlı kişilerin ilk bakışta göreceği kadar genel hususlar cümlesindendir. Mimari detaylar, yapının özgünlüğü, uygulama tekniği detayları, tezyinat gibi uzmanlık gerektiren diğer konularda ne çamlar devrildiğini işin erbabı olanlar içleri sızlayarak takip ediyor olmalılar..
Sadede gelirsek; belli ki özellik arzeden bu tür onarım/restorasyon işlerinin tabi olduğu süreçte; ehliyet/yeterlilik şartları, müteahhit seçimi, yapılan işin denetlenmesi, şartname hazırlanması ve şartnameye uygunluğun sağlanması, vasıflı eleman/sanatkar sayısı v.b. gibi köşe taşlarının bir veya daha fazlasında ciddi bir sıkıntı var.
Bu faaliyetlerde istenen sonucu almaya engel olan aksaklıklar bulunup giderilinceye kadar, şu anki şartlarda bile kolayca hayata geçirilebilecek ve problemin çözümüne katkı sağlayacağına inandığım bir hususu dikkatlere sunmak istiyorum.
Uzunca bir süreden beri devlet, ARGE odaklı projeleri teşvik etmekte ve bu projelerin hayata geçmesi için önemli maddi destekler sunmaktadır. Daha önceleri olmayan bir yenilikle, bazı destek kalemlerinde girişimcinin ihtiyacı olan ve uzmanlık gerektiren konularda alacağı ‘danışmanlık hizmetleri’ için ödenecek bedeller de destek kapsamına sokulmaktadır. Aynı çözüm/yöntem, restorasyon faaliyetleri kapsamında da uygulanabilirse, hiç olmazsa bir çok sakilliğin önlenmesi mümkün olacaktır.
Sebebi gayet açık; kim ne derse desin yüklenici firma, ticari bir işletme olarak herşeyden önce kârını düşünür. Ancak, restore edilecek yapının vasfına uygun olarak, ‘müteselsil sorumlu’ olacak şekilde sürece dahil edilecek ve maliyeti devlet tarafından karşılanacak ‘ehil danışman(lar)’ ile işin hakkını vererek yapmaya zorlanabilir. Yüklenicinin, danışma hizmetleri için ihale bedeli üzerinden ayrıca bir bütçe ayırması sözkonusu olmayacağı için de bu manada vaki olabilecek kaytarmaların önü kesilmiş olacaktır.
Geriye kalıyor, bu yeniliği mevzuat hazretlerine giydirmek.. Gerek övündüğümüz devlet tecrübesi, gerek restorasyon faaliyetlerinde bunca yıldır edinilen tecrübe ve gerekse bürokrasimizin mevzuat geliştirmedeki cevvaliyeti gözönüne alındığında bunun için de bir engel görünmüyor.
Olabilecek istismar kapılarını da baştan öngörüp kapatacak yeni bir düzenleme yapmak pekâlâ mümkün. Umarım hem bu konuda hem de aksaklık yaşanan diğer hususlarda gecikmeden doğru çözümler geliştirilerek paha biçilmez eserlerin canına okunmadan yaşatılmaları mümkün olur.