Pandemi şartlarında en büyük özveri ve fedakarlığı gösteren kıymetli hekim ve her noktada görev yapan bütün sağlık çalışanlarına en derin minnet ve şükranlarımla.
Doktorlar gitsin mi gitmesin mi? Buna kendileri karar verecek tabi. Bir üniversite ya da hastane ile iş bağlantılı iş anlaşmalı giderlerse ne ala ne güzel. Lakin bir “kapağı atayım da Avrupa’ya gerisi kolay” diyorlarsa işleri biraz zor. Oturumu olmayanlar sosyal konutlarda oturamıyor, normal konut kiraları çok yüksek, benzin ve gıda da yükselişte önce pandemi şimdi savaş sığınmacılarından ötürü daha geçen hafta döndüm bir aydır Viyana’daydım durum bu. Sözü genç ve iş deneyimi olmayan doktorlara getireyim, eğer eş, dost, arkadaş, akraba çevreniz yoksa iş bulana kadar barınmanız çok güç. Ne iş olsa yaparım demek pek olmuyor. Oturum iyi bir işi olmayana verilmiyor, oturumu olmayanın hattalık çalışma süresi az sanıyorum yirmi saat, iş bulma şansı da az. Çünkü işsizlik pandemiden dolayı oralarda da had safhada ve daha çok oturumu olanlara öncelik tanıyor iş kurumları. Hal böyle olunca getir götür işleri, kuryelik gibi işler ya da bir çok riski olan kaçak çalışmak kalıyor geriye. Kurye olacaksan ülkende ol deniyor bu durumda da hazırlıksız gidecek olan gençlere. Durum bu. Tabi ki kolay bir eğitim değil tıp eğitimi, çok zorlu ve uzun, aile için de mesleği seçen genç için de bunu teslim ediyorum bir eğitimci olarak. Bir okul olarak eğitim öğretim yılı sonunda mezun ettiğiniz öğrenci toplamından üçü beşi geçemez tıp okumayı hak eden öğrenci yapılan sınavlardan sonra. Tıp okumak öyle üfürükten tayyare bir çabayla olacak bir iş değil bunu peşin söyleyin otuz iki yıllık bir eğitimci olarak. Tıp eğitimine ve eğitimi alanlara, her dalda doktorluk yapanlara sonsuz şükranları var insanlığın. Yalnız son yıllarda hekimlerimizin bazılarına bir haller oldu. Bu değerlendirmelerde elbette ki kıstasım hemen aklıma gelen doğup büyüdüğü yer olan Sungurlu’nun o vefalı hekimleri Dispanserimizin de hekimliğini yapan sayın Neyyir Eren, sevgili Hüseyin Dölarslan, ( bir de çocuk doktorumuz vardı adı aklıma gelmedi gelirse eklerim, Ali Ulusal’mış Mithat Sengul hocam hatırlattı sağolsun) gibi hekimliği hekimlik yeminine uygun yapan insanların duasını alan hekimlerimiz vardı. Şimdi bazı hekimler işi malesef ticarate dökmüş durumda. Hemen basit birkaç örnek vereceğim. Pandemiden hemen önce en donanımlı hastanelerimizden
Gata’ya bağlı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nde genç bir ortopediste muayene oldum dizimdeki rahatsızlık nedeniyle, genç hekim hiç hastalık şikayet ve geçmişimi dinlemeden sadece çekilen diz rontgenime bakıp ” dizinize protez ameliyatı gerekli, bu hastanede yetersiz, burda ameliyat olmaz, özelde yapacağım ameliyatı bir diz yirmi bin diğer diz yirmi bin” dedi. Şok oldum zaten akşamın beşinde muayene olur mu diye şüphelenmiştim ya neyse diyerek gittiğim hekimin daha da şaşırttı beni. Sanki ayağıma pabuç satacak bir ticaret erbabı oturuyordu karşımda, gözleri ışıldayarak. Cep telefonu sürekli çalıyordu ve açıp “gelin görüşelim ben hastanedeyim” diyordu. Adam hastaneyi muayenehane gibi kullanıyordu. Tabi hekimin ayağıma pabuç satıcısı gibi “sana Zimmer marka protez takarım, faturasını da veririm” sözleri ve muamelesi beni hoşnut etmedi, zaten annemden dolayı biliyordum bu ameliyatı. Düşünmem gerekiyor, dedim ve ayrıldım derhal. Çıkarken kartını elime tutuşturmayı ve sırtımı tapıklamayı bir yandan da “seni yürüteceğim, koşturacağım hocam benim annem de öğretmendi” demeyi ihmal etmedi. Ben hala düşünüyorum o karta bakıp bakıp hala olamadım bu ameliyatı, şimdi kaçar bin lira ister acep o genç hekim, gitti mi kaldı mı onu da bilmiyorum. Daha böyle mesleğin kutsiyetini ıskalayıp meslek bilgisini parayla satan birçok hekim hikayem var malesef üstü başka yazıma kalsın.
Tıpkı öğrencisine zayıf not verip sonra özel ders veren öğretmenler olduğu gibi.
Ressam ve öğretmene de sıra gelecek.
Devam edecek