Herkes gibi benim de dostlarım, arkadaşlarım, tanıdıklarım çok önemlidir. Fırsat buldukça bir arkadaşımı ziyaret ederim. Onları ziyaret ettiğim zaman başka kişilerle de tanışır zaman içinde daha samimi arkadaş olurum.
Ziyaret ettiğim kişiler kamu görevlisi ise ziyaret saati ve gününe özen gösteririm. Mesela okullar da haftanın ilk günü işler biraz daha fazla olabilir, karneye yakın zamanların kendine has telaşı olur. Sabahın ilk saatleri ise pek uygun zaman olmaz.
Diğer kamu görevlilerinde ise özel bir durum olmadığı müddetçe öğleden sonraki vakitler biraz daha esnek olabilir. Tabii bu normal şartlarda olan bir durumdur. Yoksa ne zaman bir toplantının olacağını kimse kestiremez.
Uğradığım yerlerden biri de Ünye Merkez Sağlık Ocağı olmuştur. Ünye’ye geldiğimde tanıştığım yaklaşık 33 yıllık dostum olan Aydın Zoroğlu’nu sık ziyaret ederim. Bu ziyaretlerimden dolayı da zamanla başka kişilerle de tanışır, tanıdık listem gün geçtikçe artmaktadır.
Aydın Zoroğlu’nu ne zaman ziyaret etsem bana “Buyurun makamınız sizi bekliyor” diye iltifat eder beni kendi koltuğuna oturturdu. Zamanla buna orada çalışanlar da alıştı.
Son zamanda bulunduğu odada Asım Altıparmakoğlu ve Yücel Altaylı ile de tanıştık. Her ne kadar Yücel Altaylı Bey kısa süre önce farklı bir odada çalışsa da çok önceden tanışmış olmanın verdiğ samimiyetle onun bulunduğu yeri de ziyaret etmeye başladım. Bu arada Durağanlı olan Yücel Bey’in ilçesinde muhtelif zamanlarda iki defa konakladım. Ve üç defa o ilçeyi ziyaret etmişliğim var.
Asım Altıparmakoğlu işini ciddiyetle yapan bir dostum. Sık sık bulunduğu yeri ziyaretimden dolayı yavaş yavaş samimiyeti ilerletip, bazı konularda muhabbet etmişliğimiz olmuştur. Asım Bey’den çevre hakkında mühim bilgiler edindiğimi söylemeliyim.
Zaman içinde odaya gelip gidenlerle de bazı kısa sohbetlerimiz olmuştur. Ya bir hekim, ya dairede çalışan bir görevli, ya da benim gibi ziyarete gelmiş kişilerle orada tanışır kısa bir hasbıhalin sonunda ayrılırdık.
Son zamanlar odaya gelen en renkli kişilerden biri de Gülşen Göktaş Hanım olmuştur. İlk zamanlarda yabancı olduğum için normal bir hoş-beşin ardından herkes işine bakardı. Hemen hemen her ziyaretimde bir şekilde rastlayınca birbirimizi tanımış olduk. Aydın Bey’in de muhabbete dâhil olmasının ardından üçlü, hatta içeride kaç kişi varsa o kadar kişi muhabbet ederdik. Tabii işler aksatılmadan.
Gülşen Göktaş Hanım bazen mizahi, bazen de ciddi olarak konuyla ilgili fikirlerini açık açık söyleyen biriydi. Bazen hayatı umursamayan, bazen de ciddiye alan bir yapısı vardı. Tabii tam olarak tanımadığım için her konuya karışmaz sadece dinlerdim. Yine de ortamın yumuşamasına katkıda bulunduğu için ortamın kasvetli havası dağılırdı. Pozitif bir kişiliği vardı.
Bir gün Yücel Bey’i ziyarete gitmiştim. Gittiğimde Yücel Bey’in izine çıktığını öğrendim. Oradakilerin hepsi beni tanıdığı için yabancılık hissetmiyordum. Biraz oturdum. Kısa bir süre sonra odaya Güşen Hanım da geldi. İş gereği ne soracaksa sorduktan sonra bana “Çay içtiniz mi?” diye sordu. Saat epey olmuş mesainin bitimine az kalmıştı. Ben de “Saat çok geç oldu bu saatte çay bulunmaz” dedim. Hemen oradan ayrıldı.
Ben tam kalkma hazırlıkları yapıyordum ki Gülşen Göktaş Hanım elinde bir tepsi üzerinde kahvelerle içeri girdi odadaki kişi sayısı kadar kahve vardı tepsinin üzerinde. Bir de renkli küçücük lokumlar.
Gerçekten pozitif yapısına uygun bir durum oldu Gülşen Hanım için. Gelen kahveleri yudumlarken yanında gelen renkli lokumlarla ağzımız tatlanıyordu. Tabii bu arada orada bulunan kişilerin kahve eşliğinde yaptığı sohbetler de ruhumuzu tatlandırıyordu.
Yakında yine geleceğim kısmetse. Asım Bey ile yine Ordu’nun ilçelerini, Yücel beyle yeni sezon hakkında futbolcuların çalışmalarını konuşacağız. Aydın Zoroğlu’ndan isteğim “Koltuğu koruması” olacak. Gülşen Hanım için denecek bir şey yok. Renkli lokumları hâlâ unutmadık…