Bugün yürütülen politika ve izlenen yol sürdürülebilir bir yol değildir. Hamaset duygularımızı okşar, ancak rakamlar duyguları beslemez. ‘Hayır’, gidişata itiraz etmek ve yeniden AK Parti iktidarının fabrika ayarlarına dönmesini katkı sağlamaktır.
Bugün sokakta haksız bir rekabet var. Devlet tüm olanaklarıyla adaletsiz ve eşit olmayan bir kampanya yürütüyor.
18 maddelik anayasal değişiklik konusunda her iki blok da yalan söylüyor ve gerçekleri çarpıtıyor.
Bir kesim Türkiye’nin batacağını bir kesim ise Türkiye’nin şahlanacağını anlatıyor.
Her iki kesim de maddeler üzerinde tartışma yapmıyor.
İdeolojik hamaset üzerinden yürütülen kampanya akılları tatile gönderiyor.
Evet diyenler milliyetçi, vatansever, devletsever; hayır diyenler ise Batı’nın maşaları, FETÖ’nün uşakları, PKK’nın yardakçıları algısı bizzat devlet ve iktidar tarafından yaratılmış durumda. Bu hoş bir şey değil.
17 Nisan sabahı yine bu ülkede yaşayacağız, hangi sonuç çıkarsa çıksın.
****
Bu hızlı kamplaşma Türkiye’yi ötekileştiriyor.
Dünyada ülkemizi yalnızlaştırıyor.
Avrupa için, faşist Nazi suçlaması yapanlar, Amerika ve Trump konusunda nedense gıklarını bile çıkarmıyorlar.
Dün ‘Clinton seçim kazanmasın, Trump kazansın’ diyenler bugün ne diyeceklerini bile bilmiyorlar. Sadece susuyorlar.
Dün Fırat Kalkanı operasyonu üzerinden, Menbiç’e ve Rakka’ya doğru gideceklerini söyleyenler, bugün operasyonun bitirildiğini açıklıyorlar.
En büyük büyüme 2003 ile 2006 arasında
Bugün iktidar ve devlet tarafından ekonomik istikrarın 17 Nisan sonrasında, evet çıkarsa süreceğini söyleyenlere rakamlarla hatırlatma yapmak gerekiyor.
Rakamlar, iktidar sahiplerinin söylediklerini yalanlıyor.
AK Parti’nin yüzde 34.28 ile iktidar olduğu 2002’den 2005’e kadar (Sözde iki başlılığın olduğu dönem) en büyük büyümenin gerçekleştiği zaman dilimi.
AK Parti 2002 yılında yüzde 34.28 ile iktidar oldu.
2004 yılında yüzde 9.4, 2005 yılında yüzde 8.4, 2006 yılında yüzde 6.9 oranla 3 yılda toplam yüzde 26.7 oranında Türkiye büyümüştü.
2004’de dünya ekonomisi yüzde 5 büyürken, Türkiye yüzde 9,4 büyüyordu.
2005 yılında da dünya yüzde 4,7 büyürken, Türkiye yüzde 8,4 büyüyordu.
2012 ile 2015 arasında dünya ekonomisi yüzde 3,35, Türkiye ekonomisi ise yüzde 3.33 büyüyordu.
2011 yılında ihracatımız 135 milyar iken, dört yılın sonunda 142.5 milyar dolara ulaşabiliyorduk.
2012-2015 yılları arasında yabancıların doğrudan yatırımları ise 56 milyar 902 milyon dolara ulaşıyordu.
Ülkenin toplam ekonomik değeri 857 milyar dolar
2011 yılında Türkiye’nin ekonomisinin değeri: 774 milyar dolar.
Kişi başına gelir: 10 bin 400 dolar.
İhracaat: 135 milyar dolar.
4 yıl sonra: 2015 sonu Türkiye’nin ekonomisinin değeri: 720 milyar dolar.
Kağıt üzerinde değerlendirme yaparak da, 137 milyar dolar ekleme yapıverdik. Böylelikle ekonomik değerimiz birden 857 milyar dolar oluverdi.
Kişi başına gelir: 9 bin 250 dolar.
İhracaat: 144 milyar dolar.
Haçlılar yok mu haçlılar, 600 milyar dolar getirmişler!
AK Parti iktidar olduğu 2003 yılında 47.3 milyar dolar ihracaat, üç yıl sonra 2006 sonunda 85.5 milyar dolar ihracat yapar olmuştuk.
2008 yılında ise ihracatımız 132 milyar dolara ulaşmıştı.
AK Parti iktadarı öncesinde yabancı yatırımı birkaç milyar doları geçmezken, 2005-2008 yılları arasında 51 milyar dolarlık dış kaynaklı, yatırım yapılmıştı ülkemize.
2003 ve 2016 yılları arasında AK Parti’nin 13 yıllık iktidarında bütçemiz 500 milyar 550 milyon lira açık vermiş.
Haçlılardan ülkeye toplam 549 milyar 507 milyon dolar gelmiş.
Bir de kaynağı belli olmayan 41 milyar 845 milyon dolar gelmiş.
****
Toplamda ey batı, ey üst akıl, faiz lobisi Türkiye’nin bütçe açığını kapatmış, ülkenin büyümesine katkı da bulunmuş ve toplam 591 milyar 352 milyon dolar getirmişler.
Aynı Haçlılar tam tamına 179 milyar 642 milyon dolarlık şirket almışlar ve ilişki kurmuşlar.
Borç senetlerimizden ve şirketlerin hisselerinden 159 milyar 230 milyon dolarlık satın alma yapmışlar. Bankalarımıza ve şirketlerimize de tam tamına 295 milyar 732 milyon dolar borç vermişler.
Anlayacağınız paralarını akıtmışlar.
İstihdam sağlamışlar.
Büyümenin gerçekleşmesine katkı sağlamışlar.
Ve en önemlisi bütçe açığımızı kapatmışlar.
Hani faşist ve Nazi dediğimiz Hollanda var ya 18 milyonluk Hollanda. İşte onun ekonomik toplam değeri 718 milyar, İsviçre’nin 671 milyar, Arjantin’in 583 milyar, Suudi Arabistan’un ise 646 milyar dolar. Anlayacağınız Haçlılar ülkemize tam tamına Arjantin’in değeri kadar, İsviçre’nin değerine yakın milyar dolarları getirmişler.
Türkiye son 9 yılda devleti de büyütmüş!
2007 yılında kamu personeline 43 milyar 670 milyon lira maaş veriyorduk.
2016 yılında ise kamu personeline toplam 147 milyar 826 milyon lira maaş ödüyoruz.
10 yıl önce kamuda personel başına yıllık 14 bin 930 lira öderken, bir yıl öncesine göre 41 bin 500 lira maaş ödüyoruz.
10 yıl içersinde fiyatlar yüzde 100 artarken, 1 liraya aldığımız herhangi bir şey 2 lira olmuşken, kamuda çalışan başına yüzde 178 zam yapmışız.
Kaynağımızın yüzde 38’ine yakınını sadece maaş ödemişiz. Bunun içersinde sosyal güvenlik giderleri yok.
Haçlılar turist olarak her yıl 30 milyar dolar getirmişler
2014 yılında Türkiye’ye toplam 36 milyon 838 bir turist gelmiş.
Gelen turistlerin 24 milyon 514 bini Avrupa’dan gelmiş.
2015 yılında ise bu oran 23 milyon 362 bine düşmüş.
2016 yılında ise 14 milyon 915 bin olmuş.
2016 yılında, 25 milyon 352 bin olan turist sayısında toplam yüzde 30 azalma olmuş.
Turizmden 30 milyar dolarlık gelirimiz yüzde 30 azalmış.
Haçlılara karşı mücadele başlattığını söyleyenlere şunu hatırlatmak gerekiyor.
İki yıl önce Türkiye’ye yaklaşık 30 milyon civarında haçlı geliyormuş.
Bugün Avrupalı haçlı sayısı 15 milyona düşmüş.
Rusya’dan gelen haçlı ne de olsa onlar da Hristiyan, görülen o ki, 2017 yılında anti batı söylemi, haçlı söylemi, ey batı ve emperyalizm söylemi turist sayımızını dibe vurmasına neden olacak.
Ege, Akdeniz sahillerindeki otellerde, turizmden beklenen gelir ise yerlerde sürünecek gibi.
Görülen o ki, haçlılar haçlılar hamaseti onların gelmemesine de neden olmaya başlamış.
Türkiye artık 2023 hedeflerine ulaşamaz!
AK Parti iktidarının 2023 hedefleri nasıldı?
Dünyanın en büyük 10 ekonomisi içersinde yer alacaktık.
Yılda 500 milyar dolar ihracatımız olacaktı. Kişi başına milli geliri de 20 bin doların üstüne çıkaracaktık.
Son üç yıldır yürütülen devletçi politikalarla, batı düşmanlığı ile gidebileceğimiz yer hedeflere ulaşamamaktır.
****
Türkiye yürütülen evet kampanyası ile dünyada hızla yalnızlaşırken kaybediyoruz.
Ve bilinki, hamasetle örtülecek bir mesele değildir yaşadıklarımız.
Rakamlara bakın tercihinizi öyle yapın.
Türkiye kesinlikle ne bizim, ne organik liderlerin, ne de milleti sadece aldığı oy üzerinden görenlerin değildir. Aldığı oy oranlarını milletin tamamı zannedenlere hatırlatılması gereken başka bir gerçek de şudur; Bu ülke hepimizin…
****
Birkaç yıl sonra, bütçe açığını kapatacak yabancı sermayeyi, ülkemizi zenginleştiren turizm gelirlerini, istihdam sağlayan ve büyümemeye katkı sağlayan doğrudan yabancı yatırımları bulamayacağız.
Etrafı düşmanlarla çevrilmiş, herkesle kavga eden bir ülkenin geleceği parlak değildir. Devleti büyüterek gidebileceğimiz yer; sadece ve sadece içe kapanmaktır.
Son söz: Demokrasi ve hukuk büyüdükçe ülkemizin büyüdüğünün, ithalatımızın artığınının, turizm gelirlerinin yükseldiğinin, bütçe açıklarımızın kapandığının ve en önemlisi umudun arttığı dönemin adı AK Parti iktidarının 2002 ile 2013 arasıdır.
‘Hayırın çıkması Türkiye’yi normalleştirecek ve AK Parti’nin yeniden fabrika ayarlarına dönmesine katkı sağlayacaktır. Anlayacağınız hayır aynı zamanda AK Parti ve sayın Erdoğan için de hayırdır. Tabi ki, ülkemiz için de…
Kaynak: İbrahim Kahveci (Karar Gazetesi)