Türkiye'deki gündem; ülkesini seven herkesi tedirgin etmektedir. Genel anlamda, tam anlamı ile mutsuzluk ve huzursuzluk hüküm sürmektedir. İktidara bakarsak, her şey güllük gülistanlıktır. Sayın yetkililer, bol bol parlak tablolar çizmektedirler. Halkı saf ve cahil yerine koymaktadırlar.
1-Terör konusunda, genel olarak bir karamsarlık hakimdir. İktidar terör mihraklarına teslim olmuş gibidir. İmralı, (bir katil) ülke gündemini yönetir hale getirilmiştir. Kısa süre önce, devamlı olarak suçlanan BDP ile can-ciğer kuzu sarması haline gelinmiştir. Bir “Başkanlık sevdası uğruna” her türlü taviz verilmektedir. Türklük kavramına yapılmadık hakaret kalmamaktadır. Bu kavramı yok etmekten başka amacı olmayan Anayasa çalışmaları, bir matah kurtarıcı gibi reklâm edilmektedir.
Halk; huzur/iş ve aş peşindedir. Anayasa ise, ideolojik/politik çıkar peşinde olanların arzusudur. Ancak, “hayır” değil, “şer” getireceğe benzemekte bölünmeye gidişi hızlandıracak gibi görünmektedir.
Bu cesaret nerden?
Türk halkına husumet besleyen, terör destekçisi tiplerin, boylarını aşan sözleri, hepimizi infiale sevk etmektedir. İyice şımarmışlar, herkesi tehdit etmeye başlamışlardır. Belli ki, kapalı kapılar ardında, kendilerine birçok sözler verilmiş, bu arada -tahminime göre- genel af da vaad edilmiştir. Yoksa, binlerce kişinin kanına giren birinin, "günü gelince başbakan olacağını" söylemek cesareti bulunur muydu?
2- Muhalif sesler susturulmuştur. Zaten, Sayın Başbakan'ın çevresinde de, doğruları söyleyecek, hataları dile getirecek kimse yoktur. Herkes, kendisinin ağzının içine bakmakta, her sözünde hikmet aramakta, tasdik yarışına girmektedir. Sevgili peygamberimizin (SAV); "Cenab-ı Hak, sevdiği yöneticilere, açık sözlü danışmanlar lütfeder; sevmediklerine de dalkavuklar musallat eder" hadis-i şerifine önem veren kalmamıştır.
3- Ne istişare ne şeffaflık ne de halkı ve muhalefeti bilgilendirme yoktur. Devamlı olarak, "ben yaptım oldu” zihniyeti hakimdir.
a) Suriye ile niçin bu kadar kanlı bıçaklı olduk? Niçin, ABD ve AB nin tezgâhlarına geldik? Bilen yoktur. Neymiş? Suriye'de demokrasi yokmuş? Peki; Türkiye'de, Katar'da, Birleşik Arap Emirlikleri'nde, Suudi Arabistan'da var mıdır?
b) Güya İsrail ile ihtilaflıyız. Ama, her konuda önlerini açıyoruz. Ekonomik ilişkilerde de daralma görmüyoruz.
c) Bir taraftan İran ile ihtilaflar (güya) yaşanıyor. Diğer taraftan da, İran sempatizanlarının ciddi bir etkisi olduğunu görüyoruz.
d) Kendimizi bol bol övüyoruz. Gerçekte ise bizi ciddiye alanın olmadığını görüyoruz. Terörün patronu ABD'ye, destekçisi AB'ye rest çekemiyoruz. Gücümüz sadece kendi, mazlum halkımıza ve muhalefete yetiyor.
Madem herşey iyi…
e) Güya, ekonomimiz iyi gidiyor. Peki; işsizlik, fakirlik, ekonomik sıkıntılar niçin artıyor? Niçin, sıcak para politikası devam ediyor? Niçin, yabancılar Borsa'da büyük paralar vuruyor? Yandaşların, bankaların, İstanbul holdinglerinin, kaçakçıların keyfi yerinde olabilir. Ancak, akvaryumun dışına çıkarsanız, halkın mutsuz ve perişan olduğunu görürsünüz. Bunu düzeltmenin yolu da, (oy avcılığını esas alan) sosyal yardımları arttırmak değildir. İstihdam kapılarını açmaktır.
f)Yıllardır bu özelleştirme uygulamaları yanlıştır. “Blok satış yapmayın, halkı muhatap alın” dedik. Böylece “yolsuzluk” söylentilerine de geçit verilmeyecekti. Önlerinde, rahmetli Özal'ın köprü ve baraj uygulamaları da vardı. Dinletemedik. Şimdi, köprü ve otoyol özelleştirmesi başarılı olamadı. Akıllar başa geldi. Doğru olan uygulamaya yönelindi. Peki, bunu ilk baştan beri yapsaydınız olmaz mıydı? “Dediğim dedik” politikası, ülkeye ne büyük zararlar verdi.
g) Sayın Maliye Bakanı, “vergi gelirleri arttı” diyor. Artan, ÖTV ve KDV'dir. Gelir ve Kurumlar Vergisi tahsilatı yine komik tutarlarda kalacaktır. Zira, hiç bir iktidar (AKP dahil) ciddi olarak vergi toplama niyetinde değildir.
Böyle bir niyet olsa, ciddi vergi reformları yapılırdı. Hesap Uzmanları Kurulu, Maliye Teftiş Kurulu, Gelirler Kontrolörlüğü kaldırılmazdı. Denetimin iyice tavsamasının yolu açılmazdı.
Neymiş; Elektronik sistemler kanalı ile vergi denetimi daha sıkı haline getirilecekmiş? Biz, bu konudaki tavsiyelerimizi (Raks'ın sahibi Aslan Önel kardeşimle birlikte) yaklaşık bir buçuk yıl önce, Sayın Maliye Bakanımıza bizzat sunmuştuk. Konu ile ilgili geniş bir ihale açmalarını önermiştik. (İlave maliyet 50 dolar civarındaydı. Şimdi ise, 1500 TL'lik bir rakam telaffuz edilmekte)
(Bu arada; her biri bir servet haline gelmiş, taksi plakaları sahipleri niçin incelenmez Bunlar, kimlerin elinde toplanmıştır? Nasıl bir ağalık sistemi vardır? Hangi, astronomik tutarlara ulaşılmıştır?)
Deveye sormuşlar; “Boynun niçin eğri diye” Birader demiş ,"nerem doğru ki?". Maalesef, Türkiye'de her şey eğri gitmektedir. Bu da hepimizi, ümitsizliğe sevk etmektedir.