Siyasal İslamcılar; İslam’ın bütün emirlerini bir kenara bırakıp, türban odaklı din siyasetinin mutluluğunu yaşıyor. İhalelerdeki vurgunlarla, emeksiz sahip oldukları servetin şaşaalı yaşantısının mutluluğunu yaşıyor, diğer Müslümanları katletmenin zaferini kutluyor.
İslamcı medya halk kitlelerini uyutmaya, gerçekleri gizlemeye devam ediyor.
Yazılı ve görsel medya ile kitlelerin algılamalarında değişim dönüşüm oluşturulmaya devam ediliyor. Yandaş, candaş, yoldaş medya; kitlelerin bilinçlenmesinde başroldedir.
Medya, kitlelerin zihninde oluşturduğu imajla; haini kahraman, kahramanı hain gösterebiliyor.
İslam dünyası; demokrasi havarilerinin kana susamışlığını yaşıyor. Örgütlüyorlar, silahlandırıp yönetime başkaldırtıyor sonra da halka zulmediyorsun diye ölüm kusuyorlar.
Milyonlarca insanı öldürenler ne yazık ki; insan hakları, özgürlük, demokrasi sakızını çiğniyorlar ve çiğnetiyorlar. Akıl hocalığını kendilerinde hak olarak görebiliyorlar.
Kitleler; çoğu kez yaşanılan toplumsal, siyasal sürecin arka planını anlamakta zorlanır. Yaşanılanlar tarih olduktan sonraysa yapılacak bir şey kalmaz. Geçmişi kitaplardan okuyup belleğine eksiksiz kazıyan insanoğlu yaşananların nedenlerini ve olası sonuçlarını algılamakta nedense aynı feraseti gösteremez.
Güç odakları; İslam coğrafyasında başlattığı değişim dönüşüm operasyonunun başarılı sonuç vermesini arzulamaktadır.
Medya ilizyonuyla topluma şırıngaladığı psiko kültürel narkozun etkisinin operasyon tamamlanıncaya kadar geçmemesini istemektedir. Müslüman halklarının feraset testinden sınıfta kalıp kalmayacağı verilen narkozun etkisinden kurtulup kurtulamamasına bağlıdır.
İslam ülkelerinin tabi tutulduğu; değişim-dönüşüm operasyonu sürüyor.
İstenen; milli devlet niteliğinin çözülmesi, siyasi coğrafyanın küçülmesi, millet bilincinin dağıtılıp etnik ve mezhepsel kompartımanlara bölünme, geleceğe yönelik ortak hedeflerden vazgeçilerek özgür ülkenin yurttaşlığından amaçsız sürüye dönüşümün tamamlanmasıdır. Kaderini ve geleceğini belirleme iradesini kaybetmiş, emperyal sistemin verdiği rolü itirazsız benimseme psikolojisi iktidara getirilenlere sindirilmiştir. Bu psikolojinin yönetimden başlayarak tüm halkı etkisi altına alması için adeta toplu hipnoz seansı yapılmış gibidir.
Milli dirençle karşılaşmadan sonuçlandıracak psiko kültürel tasfiye programı uygulanıyor. Halkın derin bilinçaltında yaşattığı kolektif duyarlılığını köreltip, milli kimliğe, kültüre dönüşüp harmanlanan din algısının yok edilmesini bu nedenle zorunlu görmektedirler.
Varolan rejimlerin tasfiyesiyle; ekonominin, siyasetin, devletin denge kurumlarının, kısacası sistemin baştan aşağı emperyalizmin arzuları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi operasyonunu, halkın stratejik olarak algılayamadığı görülmektedir.
Türkiye; tarih boyunca mazlumun mağdurun zayıfın yanında yer almıştır. Ne yazık ki şimdi ise koltukları ikballeri için zalimin güçlün kanlı olanların yanında el pençe duruyorlar. Katliamlara sinerek susuyorlar. Susanlar hala kendilerini Müslüman gösteriyorlar.
İslamcı tarikat, cemaat ve partileri, dünyevi zevklerle sarhoş ederek kendilerini köle yapan kanlı güçler, Müslüman dünyasını kan gözyaşı şiddet sarmalına soktular.
ABD-İngiltere, kendine bağımlı işbirlikçi yönetimler oluşturmaktadır.
Siyasal İslamcılar ise; din iman yalanlarıyla halkı kandırmaya devam ediyorlar.
Sömürgeci, soykırımcı eli kanlı demokrasi havarileri; yalan üzerine kurulu demokrasi, insan hakları özgürlük refah söylemleri ile halkaları kendi çıkarlarına göre yeniden düzenlemeye köleleştirme yöntemlerinde değişime ve dönüşüme devam ediyorlar.
Günün Sözü: Sömürüye ve baskıya karşı olmayanların köleleşmesi kaçınılmazdır.
Nurullah AYDIN.
2 Kasım 2013-ANKARA