Amerika’ya güvenerek Suriye’de yola çıktık.
Amerika’nın gerçek gücünü gözümüzde büyüterek, Amerikan gücüne tapan siyasetçiler, aydınlar ve bireyler yarattık. Varlığımızı ve güvenliğimizin tamamını Amerika’nın büyüklüğüne ve kadiri mutlaklığına bağladık.
Ruslarla savaşırsak, Amerika bizim yanımızda yer alır sandık.*
Biz sanıyorduk ki, Amerika orta doğuda, hep Sünni odaklara yatırım yaptı. Sünni liderlerin hepsi Amerikan yanlısı, biz de Sünni’yiz. Zaten Amerika’nın öteden beri dediklerini yaparak geldik. Öyleyse Suriye’de ABD bizden yana olur.
Böyle olmadı.
Amerika bölgede kurulacak Büyük Kürdistan’dan yana oldu.
Bölgede kurulacak Büyük Kürdistan’ı ancak bölge ülkeleri ile birlik olarak engelleyebilirdik. Suriye, İran ve Rusya ile birlik olarak engelleyebilirdik.
Tam tersini yaptık. Bölgede Büyük Kürdistan kurmak isteyen gücün dediklerini yaptık.
Olabilecek ittifak unsurlarını kendimize düşman yaptık.
Bu siyasetler ülkemizi büyük bir güvenlik sorununun içine soktu.
Bırakın bu siyasetlere bizim inanmamızı, bu siyasetleri yürütenlerin bile, yürüttükleri siyasetlere güvenleri kalmadı.
İçe yönelik propaganda süreci tamamlandı, gerçekler şiddetli bir şekilde kendisini dayatmaya başladı.
Osmanlıyı yeniden inşa etmek isteyen, iktidar goygoycularının elinde, sadece “Mülteci Siyaseti” kaldı.
Meşru olmayan yollardan sürdürdüğümüz, Suriye siyaseti geldi bizi vurdu.
Sadece siyasi iktidarı vursa, yeni bir siyaset yürütecek başka birilerini buluruz. Ama geldi Türkiye’yi vurdu.
Şimdi başladık meşruiyet aramaya… Nasıl ederiz de, uluslararası bir meşruiyet zemini buluruz da, ülkenin üzerine bir kâbus gibi çöken Suriye siyasetinden kurtuluruz.
NATO’yu mülteci meselesinin içine dâhil ederek, uluslararası meşruiyet arıyoruz.
NATO demek Amerika demektir. Yani hala Amerika’dan medet umuyoruz.
“Aradığımız meşruiyeti, mülteciler üzerinden nasıl buluruz” şimdi bütün gayretler bunun üzerine…
PKK’ya silah veren Merkel bize yardım eder mi?
NATO’yu sürece dâhil etmeyi bizden daha çok PKK ve onun uzantıları hep dillendirdi. Kürt meselesinde üçüncü taraf diye Amerika ve Birleşmiş Milletleri dahil etmek isteyen, hep Büyük Kürdistan yanlıları oldu.
NATO’yu buraya meşruiyet kazanmak için davet ettiğimizde, NATO Büyük Kürdistan’dan yana mı olacak,
Türkiye’den yana mı olacak?
Suriye meselesi, hep gerçeklerden ve ülke çıkarlarından uzak bir şekilde oluşturuldu ve yürütüldü.
Dün Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, öncelikle Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız, diye bir Bakanlar Kurulu açıklaması yaptı.
Suriye’nin toprak bütünlüğü, El-Nusra, Sultan Tugayları ve diğer terör örgütleri ile mi olacak? Yoksa orada Meşru Suriye devleti ile anlaşarak mı olacak?
NATO vasıtasıyla meşruiyet aramak yerine, meşru Suriye devletiyle anlaşarak meşruiyeti bulmak daha kolay değil mi?
Değil. Çünkü kendilerinin mezhep bağnazlığı, ülke çıkarlarıyla çatışsa bile, bu yola girmezler.
Sırf bu sebepten iktidarın kendisi ülkemiz için güvenlik sorunudur.
Çözümsüzlüğün içinde debeleniyorlar.
*ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Cenevre’de Suriyeli muhaliflere dedi ki “ Siz istiyorsunuz diye Rusya ile mi savaşacağız?
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr