Az önce ekranıma bir link reklamı geldi.
“Sakın ha!”
Sesli sesli bu uyarı nidamı kim duyacak ki, kimi uyaracağım ki? Diye ilendim.
Ekranı tıklayınca açılan sayfada doldurmamız gerekli boş alanlar sunulmuştu. Ve kişisel verilerimizi istiyorlardı.
Belleğim beni yıllar öncesine taşımıştı.
2014 senesinde benzer bir durumu eşimle yaşamıştık. Verilen linki tıklayıp gerekli bilgilerin olduğu boş kutucukları eşim ve ben doldurmuştuk.
Böylece yıllardır bankaların ilk başta “senelik aidat yoktur” sözüne güvenip, bize verdikleri kredi kart bedellerini toplu olarak geri almış olacaktık.
Oh, çok şükür!
Nihayet, haksız kazançlar elde etmekte olan kurumlara yaptırımlarla, hakkımızı arayacak bir devlet masası kurulmuştu!
Biz böylesi küçük huzurlu sevinçler yaşıyorken;
Bir hafta sonra postacı kapımızı çaldı. Bize sarı bir zarf uzattı, falanca şirketten, diye. Bizde zarfın üzerindeki şirket ismini okur okumaz, saf saf güvendik. Ve postacının bizden istemiş olduğu “5₺ kargo bedeli alıcıdan alınacaktır havale + 50 ₺” olan kırtasiye tutarını da bir güzel ödedik.
Zarfı açınca gördük ki 3 adet fotokopisi çekilmiş A4 kağıt vardı!
Başka bir evrak yoktu!
O üç kağıt sıradan bilgiler içermekteydi. Yani internetten bir tıkla, edinilecek bilgilerdi. Aynı işlem ikinci kez yapacaktık. Bu kez de fotokopi kağıt olarak elimize gönderilmişti.
Biz boş noktalı alanları, bir kez daha doldurulduktan sonra yerel mahkemeye dilekçe verip, kendi işimizi takip edecekmişiz.
Resmen dolandırılmıştık!
Böyle böyle milyonlarca insanı, devletin güvenilir on line kaynağı ile Ptt’yi de aracı kılıp tırtıklıyorlardı. Olacak iş miydi bu şimdi?
Öfkelenmiştik!
“Aman sende, alt tarafı 55 ₺ havaya attık,” diyecek kadar vurdum_duymaz birileri değildik.
Sosyal sorumluluk bilinci güçlü insanların hazmedeceği bir durum da değildi yaşadığımız durum.
Zira yenilir yutulur, dolandırıcılık değildi ki…
Başka kimse dolandırılmasın, diye evrakları kapıp
Soluğu Edremit C.Savcılığında almıştık.
Dolandırıcılığın seçenekleri kişilerin ortak sıkıntılarına göre öyle fazla ki…
Örneğin,
Bir avukat çıksa, dese ki, “Bugüne kadar ödemiş olduğunuz tüm elektrik faturalarınızda ki __damga pulu__ veya __kaçak elektrik bedelini__ veya izlemediğiniz __ TRT TV__kesilen ücretlerini size geri iade edeceğiz.”
Dese ve bunun için sizden sadece ” 50₺” dilekçe ücreti istenmiş olsa, eminim ki güvenecek çok insan olacak ve ufak da olsa istenilen meblağı ödeyecektir.
Çünkü yıllardır cebren kesilen bedellerden millete bıkkınlık gelmiştir. Halk öfkelidir.
Halkın bu haklı öfkesinden çıkar sağlayacak zeki ve kurnaz, ” hırsızlık için” fikir dolandırıcılarına açık kapı bırakılmıştır.
Lâkin durum bu kadar da basit değildir. Eğer o gün biz savcılığa başvurmamış olsaydık: Kapımıza daha ödemediğimiz nice kredi kartı borçları ve haciz evrakları gelecekti.
E ne demiş atalarımız:
“Kapını kilitli tut komşunu hırsız tutma!”
Kısacası fikir hırsızları yine işbaşındadır.
Aman dikkat!
Siz siz olun sakın “güvenilir kaynaktır,” düşüncesiyle kişisel bilgilerinizi yazmayın!
Benden söylemesi!
Postacı kapınızı tıklayabilir…
Emine Pişiren/ Kocaeli