Bayan Z:
“Hep seni bekledim. Ve bu anı hayal edip durdum. Çok şükür Allah’ıma! Bugün Berat kandili. Hayırlı kandiller güzel kraliçem. Duaların kabulünü diliyorum yüce Rab’bimden”
Ben:
“Teşekkür ederim. Aynı dileklerimle senin de kutlu olsun sevgili Z. Lütfen bana az izin verir misin? Mesajlarını okumak istiyorum.”
Bayan Z:
“Tamam güzelciğim. Sen okurken bende kendime kahve pişireyim.”
…
Uzun bir aradan sonra ona sorular sormaya başladım. O da sabırla beni bekliyordu ki anında yanıt vermişti. Seri ve hızlı yazıyordu
Öyle ki ona yetişmekte zorlanıyordum.
Ben:
“Peki, Z nasıl biri?”
Bayan Z:
“Z, ruhundaki yaramaz kız çocuğunu ile birlikte kendi iç dünyasını özgürce hissederek yaşayan biri”
Ben:
“Z”
Bayan Z:
“Efendim güzelim”
Ben:
“Bana mutluluğu tarif eder misin?”
Bayan Z:
“Mutluluk, hayat yolunda belirsiz zamanlarda anlık olarak karşımıza çıkan ve yola devam etmemiz için gereken hayati duygulardan biri…”
Tam da o dakika ona sormuş olduğum sorunun yanıtını düşünürken benzer düşüncemi yazmıştı..!
Bayan Z:
“Mutluluk yok. Mutlu insan yok. Mutlu anlar var.”
Sanki aklımı okuyordu!
Ben:
“Sezgilerin çok güçlü Z…”
Bayan Z:
“Her an, her yerde, anlık veya bir süreliğine ruhumuza dokunan ve hissedilirken, kıymeti bilinmesi gereken duygu…”
Nokta virgül koymadan, düşünme saniyesi bile olmadan, Bayan Z aklımdakileri sıralıyordu.
Mantıklı, analitik, düşünce gücü yüksek bir kadına ilk kez tesadüf ediyordum.
Böylesi şaşkınlık halindeyken sözcük atışı başlamıştı:
Bayan Z:
“Şu an, senin varlığını hissetmek beni mutlu etti ”
Düşünmem gerekti. Karşımda görmediğim biri vardı. Üstelik çok kıvrak bir duygusal zekaya sahipti. Onun erkek veya kadın olduğunu anlamadığım biriyle yazışmaktaydım. O dakika tüm dikkatimi ona yöneltmiştim. Sorularımı titizlikle seçmeliydim.
Ben:
“Varlığımı nasıl hissediyorsun Z ?”
Bayan Z:
“Ruhumdasın zaten. Yazdığımız kelimelerden önce sezgilerimizin gücüyle her şeyi hissediyoruz.”
Ben:
“Ruh 21 gram. Beni nasıl sığdırabildin içine?”
Ve niçin fotoğraflarınla bana geliyorsun? Ruhun kâfi değil miydi cismime?
Bayan Z:
“Ruhumu sana sunarken, bedenimin de seni hissetmesini istedim. Fotoğraflarımı incelerken bakışlarını gerçekten üzerimde hissediyorum.”
.
İşte bu dakikada sohbetten kopmuştum. Ya onu tersleyecektim ya da sohbeti sürdürecektim. Lakin sohbet zannımca niteliğinin rotasını değiştirmekteydi. Biraz düşünmeye gereksinim duyuyordum. Ondan müsade istedim ve sohbetten çıkmıştım.
.
Şimdi beni eleştiri oklarınıza hedefinize aldınız, değil mi?
‘Acaba yazar bundan evvelki gibi bizi yarım mı bırakacak?’ diye.
Haklı ve sitemkat sorunuza yanıt vereyim:
Bu yazışmalarımız gerçek ve de kanıtlıdır. Ama hepsini detaylı yazarsam diğer okurlarıma ne kalır?
Bütün bu absürd, uçuk kaçık yazışmalarımı editörümle paylaştığımda: Uyarmıştı beni.
”
Sakın medyada paylaşma bu anılarını. Her biri çok kıymetli. Kitaplaştıralım.”
Ben söz dinlerim…
Peki, Bayan Z, gerçekten kimdi?
Veya ” Lezbiyen mi idi?”
Ya da kadın kimliğine saklı bir erkek miydi?
Veya “Benim gerçek hayattan tanımış olduğum biri miydi?”
İşte bu soruların yanıtı, anılarımı derlemiş olduğum kitabımda saklı…
Beğenileriniz ve anlayışınız için teşekkür ederim.
Kalın sağlıcakla…
Ve de sevgiyle…
Emine Pişiren/Akçay