Alâaddin Yüksel’in Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı yıllarda yayınlanan Polis Dergisi’nde “Polisliğin Arka Yüzü” başlıklı yazımız yayınlanmıştı. Bu yazının Balıkesir Demokrat gazetesinin 7-8 Nisan 1995 tarihli çıkan nüshalarından alındığı dip notta yer almıştır.. “Polisliğin Arka Yüzü” başlıkla yazıyı aşağıya aynen koyuyoruz.
Polis örgütünün kuruluşunun 150. yıldönümünü yine ülkemizde, illerimiz ve şehirlerimizde parlak törenlerle kutlayacağız.
Çok güzel söylevler çekeceğiz. Birbirimize karşılıklı plaketler, nişanlar, ödüller vereceğiz. Bol bol nezaket ziyaretleri,nezaket övgüleri yapacağız. Geçit törenlerinde pırıl pırıl tören elbiselerini giydirdiğimiz polislerimizi büyüklerimizin önünden geçireceğiz. Övgüler yağdıracağız ve sonunda Polis Haftası da bitmiş olacak ve hemen başka haftalara geçeceğiz. Polis ise kendi başına kendi sorunlarıyla baş başa kalacak bir dahaki törene kadar!…
Önce bu ülke,çeşitli neden ve bahanelerle her gün yapılan törenlerden,karşılıklı ödül vermelerden ,söylevlerden ve tören kokteyllerinden inanın bıkmış usanmıştır.
Bizim ülkemizin törenle , söylevle,kokteylle işe yaramayan bir yığın plaketle uğraşacak ne vakti vardır,ne de ekonomisi buna elverişlidir. Harcanan her vakit,harcanan her para haramdır. Bu ülkenin böyle lükse tahammülü yoktur. Önce bu bilinsin!..
Şimdi Polis Haftasında ,Polisin kuruluşunun 150. yıldönümü nedeniyle siz acı gerçekleri dile getirmek istiyoruz.
Bugün polisi yetkili ve sorumlu kılan yasa 4.7.1934 tarihinde yayınlanmıştır. Tam 61 yıllıktır. Şimdi polislik mesleğini sürdüren hiç kimse bu yasadan evvel doğmamıştır. Yasa son derece çağ dışıdır. İptidaidir. Osmanlının zaptiye nizamnamesinden esinlenmiştir. Polise bir yığın iş verirken dönemin koşulları gereği polisi hukukun ve adaletin üzerine çıkarmış ve yerine koymuştur. Ancak bu yasada beğendiğimiz güzel bir hüküm de vardır. O hükümde de ( Polis vazifesinden başka hiçbir işte kullanılamaz) denilmektedir. Oysa bugün polis,özel koruma adı altında, çok büyüklerimizin adeta emir eri durumuna sokulmuştur.Makam arabalarını açan,makam kapılarını tutan,yüksek makamların palto ve pardösülerini taşıyan görevler içersinde bulundurulmaktadır. Polisin makam şoförü olması, polisin özel sekreterlik görevi yapmasına bu yasa engeldir. Polise bu görevleri veremezsiniz. Polis olmayan insanlar bu görevi üstlenmelidirler.Bugün ülkemizde bulunun irili ufaklı ,yüzlerce ve binlerce yasa polise habire görevler yüklemiştir. Polise görev yüklemeyen yasa yok gibidir.
Polis trafik görevi yapmaktadır. Polis pasaport görevi yapmaktadır. Polis adres takip etmektedir. Polis askerlik şubesinin, vergi dairesinin, adliyenin, devlet dairelerinin tebligat ve arama memurudur. Polis hukuk ve ceza mahkemelerinin talimatları doğrultusunda ,davadaki tarafların ( sosyal ve ekonomik durumlarının tahkiki) müzekkeresini sonuçlandıran memurdur. Polis sınırlarda pasaport kontrolü görevleri içersindedir. Polise merasim görevi gördürülür ve merasim aracı olarak kullanılır.Polis koruma adı altında irili ufaklı makam sahiplerinin önlerinde ve arkalarında koruma araçları ile siren düdükleri ile fors aracı, gösteriş aracı olarak kullanılmaktadır. Polis bin kocalı Hürmüz durumuna sokulmuştur. Kimin amir olduğu kimin baş olduğu belli değildir. Adliyeye bağlıdır, mülkiyeye bağlıdır. Polise yasa gereği, belediyle zabıta işleri bile hükümetçe gördürülebilir. Polis çekilen filmlerin ve senaryoların tetkik ve muayene işi ile ilgilidir. Dışarından gelen filmlerin gösterilmesi polisin iznine bırakılmıştır. Otel,kahve, gazino, bar, pavyon,lokanta, sinema, han, hamam, plaj gibi yerlerin açılışına polis izin verir. Bu yerlerde çalışacaklara da polis çalışma izni verir. Polise siyasi partilerin , derneklerin,sendikaların kongrelerini ve işlemlerini takip etme işi verilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılabilmesi için , bir kucak evrakın hazırlanması ve araştırılması da polise verilmiştir. Tüm bunları saymamız olası değildir. Ömrünü polislik mesleğine vermiş, saçları bembeyaz olmuş, polis amirlerine bile sorsanız, polise verilen bütün görevleri, kanunlara bakmak suretiyle bulun,bakın, araştırın deseniz ve bunun için de üç ay müddet verseniz, yasaları saymaya,polise verilen bu görevleri bulmaya bu süre yetmez. Bu işler tam bilgisayarlıktır.Polislerin görevlerini ve kendilerine yüklenen işlerin sayısını, ancak uzman bilgisayarcılar programlarında toplayabilirler.Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, polisi böyle bin kocalı Hürmüz durumuna sokmanız yetmiyormuş gibi polis,en çok zulme uğrayan,en çok kakalanan ve en çok uğraşılan ve adeta şamar oğlanına çevrilen meslek haline getirilir zaman zaman. Meydan mitinglerinde,parti,dernek, sendika toplantılarında en çok polis nasibini alır. Türkiye’de en çok yuh çekilen, en çok kahrolsun denilen, en çok ( katil polis ) diye koro tutulan meslek polislik mesleği olmuştur. 12 Eylül ihtilalinden sonra en büyük fatura polise çıkarılmıştır. 8-10 bin polis açığa alınmış,kendilerine ne oldun, geçmiş olsun diyen olmamıştır.
Polislik tam bir stres mesleğine dönüşmüştür. 40 yaşına gelen polislerin büyük bölümünün saçları beyazlaşmıştır. Kamu görevi içersinde en çok polislik mesleğinde intihar olayları görülür. Çünkü polise çok çok büyüklerimiz afra tafra yapmaktan, caka satmaktan, hava yapmaktan kendilerini bir türlü kurtaramazlar. Polise yapılan en çok itham,kendilerinin işkence yaptıkları iddiasıdır. İşkenceyi polis kendisi yapmaz. Biz cevaz veririz. Buna idare cevaz verir. Adliye cevaz verir,büyüklerimiz cevaz verir, hükümet cevaz verir.Bazı savcılar karşılarında evrakları ile gelen polise ( bu evraklarda bir şey yok,bu ifadeler hiçbir işe yaramıyor, böyle mi ifade alınır)der ve bunun altında siz ifadenizi bildiğiniz gibi alın demeye getirir.ve işkence yapıldığı iddialarını da duymazlıktan, görmezlikten getirir veya geçiştirir. Polise daha öğrenciyken, devletin polisi olduğu aşılanır. Oysa polis devletin polisi değildir. Eğer polis devletin polisi olursa ,o zaman yurttaş, devlet karşısında bu duruma düşer.
Polis bugün izinliyken dahi bir suça tanık olursa hemen el koymak durumundadır. Hiç bir kamu görevlisi izinliyken ve kendi işinin dışındayken görevli değildir.Ama biz polisi zorunlu görevli saymışızdır. Polise bizler emirler ve yasaklarla tatil ve izinli olduğu sırada, istediği lokantada, istediği meyhanede yemesi ve içmesine bile izin vermeyiz. Böylesine yasak hiçbir kamu görevi için konmamıştır. Polisin saati , günü, mesaisi doğru dürüst belli değildir. Hepsi birbirine karışır gider, bayram gelir, maç gelir, büyüklerimiz gelir, olağan üstü haller gelir yürüyüşler gelir, her türlü toplumsal mazarratlar gelir, polisin günü de ,pazarı da, bayramı da karışır gider.
Konuyu uzatmayalım ve bağlayalım.Önce motoru yenilenmiş duruma giren polisi, bu 60 yıllık kaportadan kurtarmak gerekir. Bunun için 60 yıllık yasayı yırtıp atmak durumundayız ve polisin hem İçişleri Bakanlığına, hem Adalet Bakanlığına bağlı idari ve adli görevlerini ayırmak durumundayız.
Adalet Bakanlığının adli polisi olmalıdır.Yıllardan beri hükümetler,yıllardan beri valiler,idareciler polisin ellerinden gitmesini istemezler, Adliyedeki bazı işlerin aksaması yürümemesi, tahkikatın çıkmaması bazı kereler idareden kaynaklanmaktadır.
Polis adliyenin polisi olursa idare ,bazı tahkikatların bir an evvel yürümesinden ve sonuçlanmasından memnun kalmayacaktır. Olay budur.Düzen budur. Çirkinlik buradadır.Bunun için önce mecliste bulunan, hükümetin verdiği demokratikleşme paketi içersinde bulunan adli polisin kurulmasına dair yasanın çıkarılması şarttır, elzemdir ve zaruret haline gelmiştir.
Arkasından her bakanlığın kendi memurlarına yaptıracağı nüfus, pasaport, adres tahkiki, tebligat memurluğu, dernekler, sendikalar, siyasi partiler, trafik gibi işler polisin işleri değildir. Bunlar da polisin üzerinde alınırsa görevine döndürülürse , Türkiye’de büyük bir reform yapılmış olur.
Öteki türlü cafcaflı söylevlerle polis sorununu ne çözeriz, ne de ülke sorunlarını alt ederiz.
Söylevlerle bu ülkede peynir gemileri yürümüyor.
Yazının üzerinde epey zaman geçmiştir ama polisin sorun ve sıkıntılarında azalma değil, artan düzeyde noktalara gelinmiştir. Olsa olsa polisin üzerinden dernekler ve sendikalar konusuna giren görevleri kaldırılmıştır. Bu yazımızı; polis haftasında, devletin çok büyük ağırlığını, sıkıntısını ve kahrını çeken isimsiz kahraman durumunda bulunan ama sık sık da vur abalıya der gibi acımasızca itham ve hücumlara uğrayan, çoğu kez vaktinden evvel beyaz saçlara karışan ve memuriyet içersinde en çok intihar eden ve en çok açığa alınan çilekeş polislere armağan ediyoruz.
Polisi suçlama modası üzerine
Bu nasıl mantıktır almıyor usum,
Devriye gezerse polis suçlanır.
Ehliyetsiz araç kullanan masum,
Cezayı yazarsa polis suçlanır.
Bir tehdit olursa mala ve cana,
Kimleri ararız hep yana yana?
Katili, hırsızı, iti yanyana,
Getirip dizerse polis suçlanır.
Tutup yakalarsa kanı emeni,
Görevdir, beklemez “sağol” demeni.
Her türlü mekanda dönen dümeni,
Arayıp çözerse polis suçlanır.
Çaplısı, çapsızı saldırır hergün,
Polis de insandır, gönüller kırgın.
Kendine hakaret edene birgün,
Bağırıp kızarsa polis suçlanır.
Kuyruğu acıyan entel liboşlar,
Özgürlük adına polisi taşlar.
Yetki nerde biter, hak nerde başlar,
Kurguyu bozarsa polis suçlanır.
Polise şirinlik değil amacım,
Ben de ona herkes kadar muhtacım.
Haksızlık var ise artıyor acım,
Suçluluk azarsa polis suçlanır.
Nevzat’a kızmayın halktan yanadır.
Halka zulum varsa hep yanındadır.
Suçluyu savunan, sözüm sanadır,
Suçsuzu ezerse polis, suçlanır.
Halk Ozanı Karamanlı Nevzat