08.04.2008 salı günü, İzmir 8.Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek 13 dosya vardı. Devlet Güvenlik Mahkemesinin görevini sürdüren 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.sırasında 32 sanıklı bir davaya girecektik. Sanıklara itham edilen suçun cezası 5 ile 15 yıl arası idi. Biz sabah saat 09.00’da mahkeme kapısına vardığımızda, duruşmamızın saat 14.00’de olduğunu öğrenirken bizi karşılayan ve mahkemeye gelenleri arama yapan polislere, polis haftalarının kutlu olmasını diledik. Salonda ve koridorlarda hanımlı ve erkekli en azından 15 polis bulunuyor ve görev yapıyordu. Saat 14.00’de başlayacak davaya 16.30’da başladık. Bu dava klasörlerle, dosyalarla oluşmuştu. Saat 21.30–22.00’ye kadar devam etti. Görevli polisler bizimle beraber adliye salon ve koridorlarından saat 22.00’de ayrılmışlardı. Kendilerine; 13 saati geçen bu mesailerinin nasıl değerlendirildiğini ve mesai ücretlerini nasıl aldıklarını sorduk. Çok ketum olan bu memurlar, kısa olarak her birimize, “Fazla mesai yapılsın yapılmasın ayın sonunda 40’ar lira maaşlarımıza ilave yapılır, böyle çözülür Bey’im” dediler.
Polisler günlük mesai bakımından memur mudur, işçi midir, asker midir? Pek anlaşılmış değildir. Memurlar günde ne kadar çalışır? Bu sabah 09.00 akşam17:00 dir. Ayrıca öğle tatili de vardır. İşçiler 8 saat veya sözleşmelerle daha az çalışırlar ama polislerin çalışmasına ve mesailerine günümüz Türkiye’sinde bir nevi rüfailer karışır. Onların; mevsime, bayrama, günlere, yaşanan olaylara, memleketin yüksek menfaatlerine, içinde bulunan koşullara göre mesaileri artar da artar. Büyüklerimiz gelir ve çok büyüklerimiz gelir, törenler, şölenler ve mitingler yapılır. Ferman emri gibi yukarılardan emirler gelir ve polislerin izinleri kaldırılır. İzine çıkanlar da gerektiğinde göreve geri çağırılır. İzinler dondurulur, durdurulur ve kullanılamaz, kullandırılamaz. Mesailer böyle olduğu gibi Pazar, bayram, yıllık izinlerde, kırpıla kırpıla, azalta azalta, daraltılarak verilir. Fazla yapılan mesailerin, resmi tatillerin daha sonra verildiği veya verileceği konusunda kafa yormaya veya arkasını aramaya kalkmayın.Dertlenirsiniz.
Yıllık izinler de aynı dertten muzdariptir. Hatta o kadar ki hiçbir memur ve işçi izinliyken kendi mesleğiyle ilgili bir olayda, çalıştırılmaya mecbur tutulamaz. Polisler ise çoluk çocuğuyla tatil yaparken dahi, mesleği ile ilgili bir olaya hemen el koymak, görev yapan polis gibi olaya girmek durumundadır. Kimseye ben tatildeyim diyemez. Polisi yöneten yasalar 70 küsur yıl geride kalmıştır. Bu Austın model arabayla Mersedesi yürütmeye benzer Bir türlü reform görmüş polis mevzuatı getirilmemiştir ve getirilmeyecektir. Çünkü yönetenlerimiz, iktidarlarımız polisin mutlaka bağımlı olmalarını isterler. Ülkemizdeki memuriyet mesleğinde en çok polisler görevlerinden ihraç edilir, çok çok polisler disiplin tahkikatlarıyla karşı karşıyadır. Araştırmalar en çok polisler mesleğinde intihar varlığını ortaya koyar. Gerektiğinde kendilerinden asker gibi görev yapmaları istenir ama askerin imkânlarına ve güvencesine sahip değildir. Adli görev içindedirler, adli görevi tamamlarlar ama, klasik memuriyet görevleri dışında adli güvenceden yararlanamazlar.
Tayin, terfi, yer ve makam değiştirme güvencesi içinde değildir. Yaptıkları işler itibariyle, hem adliyeye, hem İçişleri Bakanlığına ve hem de yerel yönetimler Vali ve Kaymakamlıklara bağlıdırlar. O, kimin emrindedir, kime tabidir, kime bağlıdır evrak üzerinde bellidir. Ancak güç ve ses nereden geliyorsa onun üstünlüğü söz konusu olur.
Bugün polis güvencesizdir. Polis yarın ne olacağını bilmez, öyle 3 yılda 5 yılda seneler içersinde terfi edecektir diye bir kaidesi yoktur, Olsa bile ve bu uygulatılsa bile bunun ceremesini polis ağır çeker.
Biz polisi giyimiyle kuşamıyla, kültürüyle, bilgisiyle, öğrenimi ile çok değiştirdik ve ilerlettik. Haftanın 6 gününü karakollarda mahkûm gibi yatırarak görev yapmasını sona erdirdik. Hemen hemen bütün polisi Üniversiteli haline getirdik. Ama bir türlü Osmanlı zaptiyesinin bağlı olduğu zihniyetten kendisini kurtaramadık. Çünkü işimize öyle gelmiştir. Düzenin polise karşı yaptığı ayıplardan eskiden bir gün olan polis günlerini polis haftalarına çevirerek kutlamaya başladık. Polislerin üzerine yazdığımız şiirler ve söylevlerde belagat oranını arttırarak aklımızca polislere karşı işlenen ayıpları gidermeye çalışıyoruz. Bu
Söylevlerle ve şiirlerle olmaz. Yasa ile Anayasa ile ve olaya inanmakla olur.
Polis günü ve Polis haftası milletimize uğurlu olsun.
Duyarlı ve içten yazınız için teşekkür ederim sorunlarımızı çok güzel bir şekilde dile getirmişsiniz