Mersin İlçelerinde en güzel sahil neresi derseniz Aydıncık sahilindeki Kalenderes ile devam eder derler. Birçok medeniyete beşiklik etmiş, Mersin’e 170 Km mesafede olan Aydıncık sahilleri beni hayal kırıklığına uğrattı.
Aydıncık’ın tarihi ismi Kalenderistir. Denize girmek için ideal olarak söylenen 2 yer Aydıncık Tabiat Parkı ve İnce kum Plajı.
Aylardır inziva hayatından sonra sıcak yaz gününde bakir bir denize girme hayaliyle yolculuk başladı. Butik bir yere apar topar yerleştik. Resepsiyona 2 plajın yerlerini sorduk. Deniz malzemelerimiz ve yanımızda ikiz yeğenler. Denize gidiyoruz diye sevinç çığlıkları. Aydıncık Tabiat Parkı yazan levhayı gördük. Girişte Belediye’den zabıta ve 2 kişi. Bir masa koymuşlar. Araç giriş ücreti aldılar. (10 TL). Fişimizi istedik. İçeriye girdik. Aracı yerleştirdik. Saat 16.00 denizle güneş adeta birbiriyle savaşır halde. Tek kelimeyle beyin kanaması geçirttirecek derecede. Kiralamak için şezlong ve şemsiye arıyoruz.Etrafta çadır kurmuş ve küçük şemsiye altındaki insanlara sorduk. Şezlong ve şemsiye nereden kiraladınız diye. Burada şezlong, şemsiye yok. Kendiniz getireceksiniz. Pekâlâ, su alabileceğimiz bir yer var mı? Burada yok. Geldiğiniz yola geri dönüp orada petrol ve marketler var. Oradan alabilirsiniz cevabıyla bayılacak gibi oldum. Apar topar ikizleri arabaya bindirmeye çalışıyoruz. Çocuklar denizzzz diye bağırarak ağlıyorlar. Neyse kendimizi maksimum yükseklikte çalıştırdığımız klimalı araca attık. Kapıya geldiğimizde görevlilere 10 TL iade etmenizi rica ediyoruz diye fişi uzattık.(Parasında değiliz)Asla edemeyiz cevabı üzerine bu ücreti neyin karşılığında alıyorsunuz diye sorduk. Deniz ve WC cevabı verdi. Öyle ya denizi oraya Belediye getirdi. Deniz bir lütuf zaten var dedik. WC var işte isterseniz Belediye Başkanını arayabilirsiniz paranızı da iade edemeyiz dediler. Belediye başkanının telefonunu rica ettim. Aradım. Maalesef bakılmadı ve geri dönüşte olmadı.
Çocuklar ağlıyor biz de sinir küpüyüz. Diğer plaja geçelim dedik. Girişte para yok. Bir kenara atılmış şemsiye ve şezlong. Kendimiz çektik. Bir Saat sonra birisi geldi sipariş verdik. Onlarda 35 dk. sonra geldi. Duşundan su akmıyor. Sahili pislik içinde. Çocukların gönlünü yapmak adına denizde kaldık. Ertesi sabah apar topar çıkış aldık.Resepsiyondaki sordu; Niye hemen çıkıyorsunuz denizimiz çok güzel diye. Deniziniz ayrıca akşam güler yüzü ve muhteşem etiyle Akdeniz Restaurant Osman Bey’in dışında hiç bir şeyiniz güzel değildi diye içimden geçirdim. Kalabalık olmasın, fazla dalga olmasın, biraz manzara, biraz doğa olsun, kafamı dinleyeyim dedim. Ama dönüş yolculuğu boyunca bir daha bana kimse Aydıncık demesin diye tekrar ettim durdum.
Yol boyunca Quenaba ya geçelim dedik. Kapıdaki görevli içeride 700 kişi var. Giren geri çıkıyor. Arzu ederseniz girin, çok kalabalık derseniz paranızı iade ederiz dedi. Tabii ki girmedik.
İzzettin Yeri ve Tırtar Plajı levhası gördük. Plajın yolunu göremedik. İzzettin Yerinde ki görevli valeye buradan denize girebiliyor muyuz diye sorduk. Giremezsiniz cevabı üzerine yahu deniz Allahın denizi siz mi satın aldınız? Sahil ve Kıyı Kanunlarını biliyoruz. Kim oluyorsunuz da denize giremiyorsunuz dedik. Adam sadece bir görevli. Tembih etmişler. Ne söylediğini bilmiyor yani. Plajı bulduk. Oranında girişinde 2 görevli. 18 TL araç girişi. Tabi deneyimledik. İçeride şezlong ve şemsiye var mı diye sorduk. Adamın ilginç cevabı. Bulursanız kiralarsanız… Nasıl yani var mı-yok mu? Bilemem çok dolu. Bulursanız bulursunuz diye tekrarladı. Bu parayı niye alıyorsunuz biz hizmet bulamayacaksak dediğimizde yine aynı cevap deniz var. Aklımı yitirmek üzereyim dedim. Hiç girmedik. İçeride neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.
İkizler arabada ısrarla denişşşşş.(deniz) diye bağırdıkları için illaki bir deniz bulmalıydık. Kürkçü dükkânı misali 100.Yıl Tabiat Parkına geldik. Görevli ücreti alırken içeriye bakın biraz kalabalık olabilir işinize gelmezse ücreti iade ederim. O kadar nezaketli söyledi ki. Onca yol boyunca konuşmasını bilmeyen görevlilerin neticesinde adama 2 kez teşekkür ettim.
Sonuç itibariyle bir ağaç altında kamelyaya oturduk. İkizlerin gönlü yapıldı. Her taraf çöp ve pislik içinde olan sahilde etraftaki bulduğum çöpleri toplayıp çöp kovasına atarak eve geldik.
Konforlu otellerde tatil yaptığım için fark edememişim..
“Parayla denize giriyoruz”
“Para verdiğin halde hizmet yok” en azından duş. wc. market. Şezlong bari olsaydı.
“Pandemi ve maske takın diye cezaları basarken, 700 kişiyi toplu halde giriş serbestliği Turizme katkı diye mi veriyorsunuz”
“Bütün sahiller halka açıktır”
”Çocukluğumda özgürce her yerden denize girdiğimiz sahillerin oteller, beach’ler, restaurantlar tarafından işgal edilmiş”
Kıyılardan yararlanma
MADDE 43. – Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.”
Çok net… Deniz, göl ve akarsu kıyısı denince ne anlamamız gerektiği de 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile tanımlanmış.
“Tanımlar
Madde 4 – Bu Kanunda geçen deyimlerden;
Toplumun yararlanmasına açık yapı: Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapıları,
İfade eder Ana. Mah.‘nin 18/9/1991 tarih ve E.: 1990/23, K.: 1991/29 sayılı kararı ile).
Tüm bu kanunlar insanlar, canlılar için çıkarılmış. Hem doğa, hem tarihsel doku, özellikle Akdeniz sahilinde nesli tükenmek üzere olan Carettalara ev sahipliği yapan yerlerin korunması ve insanların denizlerden, kıyılardan özgürce yararlanmasının önüne geçilmemelidir.