Zaman zaman etrafında dolandığım ama bir gün mutlaka keşfetmek istediğim yerlerdi Basmane sokakları…
Cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir’in merkezi sayılır, Girit’ten, Kavala’dan, Selanik’ten gelen göçmenler yaşar, daha çok varlıklı ailelerin güzel evleriyle bilinirdi. Rahmetli dedem Basmane semtinde yaşadığı zamanları, Paris’i anlatır gibi anlatırdı.
Sonra çok şey değişti, tarihe karşı en vefasız kentlerden biri oldu İzmir.
Hangi değer varsa hınçla, hırsla yıktık, bozduk. Gözü döndü kentin, ya estetikten yoksun kaba binalar yapıldı, ya kendi haline bırakıp virana çevirdik eşsiz güzellikleri.
Her şeyin ne kadar değiştiğinin farkına, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş’ın, 18-25 Ekim tarihlerinde düzenlenecek ‘Basmane Günleri’ için düzenlediği tanıtım gezisi ile bir kez daha vardık.
Muhteşem güzelliklerin nasıl mezbeleliklerin içinde kaybolduğuna şahit oldu gözlerimiz.
Latife Hanım’ın doğduğu ev, kentin ilk tekkeleri, kortijoları, ilk otellerinden eski adıyla Cihan Oteli ve bazı konakların tüm ihmalkarlıklara rağmen nasıl direndiğini gördük.
Ötesi kötü, hem de çok kötü. Bin 500 yıllık tarihi hamamlarda eşekler otluyor, güzelim havuzlu konak bugün gündeliği 10 liralık kir içinde bir otel.
İzmir tarihinin beşiği Agora’nın hemen arkasında, üç-beş turist leş gibi sokaklardan geçiyor.
ÇÖZÜM ÖNEMLİ
Gezinin yarısında üzülmekten vazgeçiyor, bu bölgelerin nasıl kurtulabileceğine takılıyorum.
Başkan Pekdaş tüm desteğe, girişimcilere açık olduğunu belirtiyor. Yeter ki tarihi değerler kurtulsun, yeniden kazanılsın.
Ancak bir iki girişimci, hatta yerel belediyelerin altından kalkabileceği bir durum yok ortada. Büyük bir proje, bir kurtarma planı şart. Zor ama imkansız değil.
Yakın geçmişte İstanbullu bir mimarın koordine ettiği grubun bölgeden 100’e yakın evi satın aldıklarını biliyorum. Tarihi evleri ucuza satın alıyor ve bölgenin değerlenmesini bekliyorlar. Tadilat yapmadıkları için aldıkları evler gün geçtikçe çürüyor.
Yerel yetkililer, bu grupla konuşmalı, beklentileri nedir, nasıl bir düzenlemede buluşulur, tartışılmalı.
Ancak asıl çözüm başka. Bölgenin bir bölümü, bir hinterland belirlenerek koruma alanı ilan edilmeli.
Alan içerisinde kalan binalar ya sahipleriyle anlaşılarak ya da işdünyası öncülüğünde satın alınarak, küçük restoranlara, el sanatları atölyelerine, dükkanlara dönüştürülmesi sağlanabilir. Tarihi hamam restore edilerek, turistik özellik kazandırılabilir.
BAKANLIK BÜTÇESİ
Çözüm ancak Kültür Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi ve işdünyasının bir proje dahilinde bir araya gelmesi ile sağlanır.
Yıllar önce Gaziantep’in tanıtımı ile ilgili basın gezisinde Gaziantep pazar yeri ve kültür kompleksleri restorasyonun Kültür Bakanlığı’nca yapıldığını görerek eski belediye başkanı Asım Güzelbey’e ‘İktidar partisinden olmanın nimetlerini yaşıyorsunuz’ diye takılmıştım.
“Biz projemizi hazırladık, Bakanlığa sunduk ve bu çalışma için en az 50 kere Bakan’ın yanına gittim, sonunda benden bıktı” yanıtını vermişti.
Öyle ya da değil, Kültür Bakanlığı bütçesinin her yıl yüzde 60’ı restorasyon projelerine ayrılıyor.
İzmir projesini hazırlasın, gerekirse basın desteği ile kamuoyu yaratalım.
Kaldı ki Büyükşehir Belediyesi’nin milyarlık bütçesi de bu iş için yeter.
Aksi halde bu gezileri daha çok yapar, kaybolan mezbeleliğe dönüşen değerlerimize üzülmekle yıllar geçer ve Sema Başkan çırpınsa da sonuç değişmez…