Resm-i Geçitler vardır bilirsiniz, milli bayramlarda. Özellikle de Cumhuriyet Bayramında. Üniformalı askerlerin tek adım tek ses yürüyüşleri de ürpertir, coşku verir güven verir insanlara.
Bir de ilköğretim öğrencileriyle öğretmenlerin yürüyüşleri olur ya hani. Özellikle de Nisan ve Mayıs aylarında çokça görürsünüz işe giderken veya eve gelirken, caddelerde, okul yanlarında. Malum bahar yaklaştı, piknikler geziler de arttı. Bu satırları yazarken bu günkü minikleri hatırladım. Öğretmenleriyle birlikte pikniğe gidiyorlardı. Civciv gibi mini minnoş. Her birinin sırtında çantaları.
Öğretmenimi hatırladım, ilk okul zamanlarındaki pikniklerimizi, gezilerimizi, minikleri izlerken iki damla yaş döküldü gözlerimden. Zira ilkokul öğretmenim 12 Eylül döneminde gözlerimimizin önünde vurulmuştu Fatsa’da. Göz yaşlarımı öğretmenimin içimde bıraktığı derin izlerin üzerine akıttım. Beynimde kristalleşmiş anılarımın üzerine örttüm.
Bizler de ozamanlar öğretmenlerimizle pikniğe giderdik. Bu günkü çocukların gittiği gibi yakın mesafeler de değildi. Okuldan çıktık mı taaa, 8-10 km yürürdük minik ayaklarımızla.
İtiraf edeyim, öğretmenlerimizi anamız ve babamızdan daha çok severdik. Çünkü günümüzün daha çok zamanı onlarla geçerdi. Mantıksızca severdik belki. Ne muhteşem bir duygudur anlatamam. Özellikle de ilköğretimdeki nadide öğretmenlerimiz o yavrucuklara eşit muamele ederler, hep ama hep sabretmek zorundalar. Bir kandil gibi, ışıttıkça kendinden verirler. Kendileri eridikçe minik beyinleri diriltirler.
Bir güneş gibidir onlar aslında. Her gün onların güçlü iradeleri hidrojeni helyuma dönüştürür. Yani kendi enerjisini kendinden alırlar.
Öyle bağırıp çağıramazlar fazla, miniklerin anaları babaları gibi. Gülümsemek zorundadırlar. Ama bunu zorunda oldukları için değil gönül verdikleri için yaparlar. Bıkmadan usanmadan. Müzisyen olurlar, ressam olurlar, bilim insanı olurlar, yazar olurlar, hatip olurlar, yönetici olurlar, ana baba olurlar velhasıl her şey olurlar miniklerin gözlerinde, sözlerinde ve özlerinde.
Öğretmenim, öğretmenlerim, sizlerin manevi huzurunuzda saygıyla eğiliyorum. Sizlerin üniversiteye gönderdiği gençlerin karşısında her dersimde sizleri anıyorum bir saniye de olsa.
Bu gün bahar ayındayız. Evet Öğretmenler Günü değil. Belki de bu günlere karşı çıktığımdandır günün anlam ve önemini bu günlere sarkıtmam. 24 Kasım bana biraz daha zorlama, yapay ve tüketimci gelmekte. Ha 24 Kasım, Ha 24 Nisan. Her günümüz o aydın insanların bitmeyen sabır heves ve azim dolu gönüllerine armağan olsun.
Not:
Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, www.bilgievreni.com, www.haberanaliz.net www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net, www.kamudanhaber.com www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Marmara Bölge, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Sayın hocam, böyle bir günde bizleri aklınıza getirip te ,bizleri anlatmanız, tüm eğitimcilerin adına mutluluk verici bir duygu.Ama sizler gibi eğitimcileri de yetiştiren öğretmenlerimize biz eğitimciler de teşekkür ederiz.
Sizler de bir kandil gibi genç beyinlere ve topluma aydınlığı aşılamaya çalışıyorsunuz. TOPLUMLAR SİZLER OLDUĞU SÜRECE ASLA KARANLIĞA ÖZLEM DUYMAZLAR. Tebrikler…
Günümüz öğretmenleri değil anlattıklarınız.
Sayın Emre Bey, tüm öğretmenlerimizi, sayın hocamızın dediği kriterleri taşımadığını ifade etmeniz bizim gibi 10 yılını doldurmasına rağmen içindeki eğitim aşkı bitmeyip ideaist olan öğretmenlerimizi, özellikle de beni çok üzmüştür.
Dediklerinizde doğruluk payı vardır,ama genelleme yapmanız diğer fedakarca çalışan öğretmenlerimizi üzer. Saygılar…
Siz iyi olabilirsiniz, başka iyiler de olabilir ama istisnalar kaideyi bozmaz.
Sayın Emre Bey ,çok doğru söylüyorsunuz, herkes de istisna olma yolunda yürümelidir, özellikle de öğretmenler…teşekkür ederim.