Gün hiç aymasa da yeni güne umutla dostlarım…
PAYLAŞACAK NE KALDI Kİ ACIDAN BAŞKA
Sözün bittiği yerdeyiz. Milletçe ağlıyoruz. Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun milletim…
Bazı hikâyeler göründüğünden eskidir, bazı yaralar sanıldığından derin…
‘Yer yarıldı, duvarlar yıkıldı… Kimimiz altında kaldık, kimimiz üstünde…
Pek farkımız da yoktu… Onların bedeni öldü, bizim ruhumuz…
Aslında biz birlikte öldük… Onlar toprağa, biz acılara gömüldük…’
Ateş düştüğü yeri yaksa da hepimiz tanımadığımız kişilerin acısını paylaşıyoruz. Bazılarımız tanımadıkları kişileri enkaz altından kurtarmak için didinip dururken, bazılarımız da sevdiklerini topraktan alıp toprağa veriyor feryatlar içerisinde…
Böylesi büyük çaplı bir trajedide asıl haber konusu, asıl sosyal medya paylaşımının odağı bu acının, bu ihmalin sorumlularıdır… Ve hepimiz acı çekiyoruz. Yüreğimiz kanıyor günlerdir…
“Asrın felaketi” olarak nitelenen, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki 10 ili etkileyen depremde can kaybı ve yaralı sayısı 1 4 Şubat 2023 tarihine göre son durum söyle açıklandı; “35 bin 418 vatandaşımız hayatını kaybetti, 105 bin 505 vatandaşımız yaralandı.”
Hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Cenab-ı Hak’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yakınlarını kaybedenlere ve tüm milletimize baş sağlığı diliyorum…
6 Şubat’ta hepimizin içine ateş düştü. Depremlerde binlerce ev yıkıldı, onbinlerce kişiyi kaybettik. Maalesef tehlike hem deprem bölgesi için hem de ülkemizin tamamı için bitmiş değil. Bir deprem ülkesinde yaşıyoruz. Bu acıların tekrar etmemesi için yapabileceğimiz ilk şey oturulan evlerin sağlam olduğundan emin olmak.
Depreme nerede, ne zaman, ne şekilde yakalanacağımız belli değil elbette ama yaşadığımız yapıların depreme dayanıklı olduğunu bilmek, olası bir deprem riskine karşı güvenlik önlemlerini almak için son derece önemli…
Kapısından penceresine, duvar boyasından musluk başlarına kadar her detayını inceleyerek milyonluk evler satın alıyor ya da kiralanıyor ama ‘depreme dayanıklı’ diye satılan evler bir depremde yerle bir olabiliyor.
Deprem uzmanları, İnşaat Mühendisler bu konuda ne öneriyorlar…
“Her vatandaşın oturduğu binanın ne durumda olduğu ile ilgili genel bir değerlendirme yapması gerek. Öncelikle binanın yaşına bakılmalı. Yani bina 2000’den önce yapıldıysa hem eski deprem yönetmeliğine göre yapılmış hem de hazır beton kullanılmamıştır.
Çünkü yapı denetimi, 1999 depreminden sonra yürürlüğe girdi. Bunun dışında binanın varsa bodrum katlarına mutlaka inilmeli. Orada rutubet, demirlerde paslanma, kolonlarda ve kirişlerde çatlaklar varsa bilin ki binanızla ilgili bir sorun vardır. “
Mühendislik kriterlerini sürekli vurguluyoruz fakat pek dikkate alınmıyor. Almanya’nın üç yıl önceki verilerine göre 3 bin müteahhitti var. Avrupa ülkelerinin toplamında ise 30 bin müteahhit bulunuyor. Türkiye de ise 350 bin müteahhit var. Buradan kaynaklanıyor pek çok şey…
Devrilen evlerin 2-3 metrelik temelinin olması dikkat çekiyor. Hatta sosyal medyada çok fazla eleştirilere neden oldu. Bu doğrultuda akla şu soru geliyor; ‘Bir binanın temeli kaç metre olmalı?’
“Bu durum kat âdeti ile bağlantılı. İki katlı binada farklı, beş katlı binada farklı, 10 katlı binada çok farklıdır. Yani kısaca temel kalınlığı üzerindeki yükle ilgili. Temelin şekli ise bir bütün hesap gerektirir”
Diyor ki yetkili bir İnşaat Mühendisi: “Yeni bir proje yaptığımızda binalarla ilgili kısımda zemin etüt raporuna çok dikkat ederiz. Zemin etüt raporu gelmeden bir inşaat mühendisi asla bir tasarıma başlamaz. Yani biz, zemin ne kadar taşır, zeminle ilgili bir sıvılaşma problemi var mı, katmanlar nedir, ne zamandan sonra kayaya varıyoruz? Gibi pek çok soruya yanıt arıyor ardından bir veya iki bodrumlu binalar inşa ediyoruz. Olması gereken de budur. Bunların hepsi zemin etüdüne göre hazırlanıyor. Yerinden çıkan binalara bakınca hiç üzerinde tartışılmadığı çok açık”
Bodrum katları haricinde binanızın içindeki kolon ve kirişlerde çatlak var mı incelenmeli. Sadece bu bulgular bile binanızın sağlam olmadığının ilk belirtileri olabilir. Buna ek olarak eğer bina sağlam bir zemin üzerinde değilse, yani dere yatağındaysa, denize yakınsa, dolgu alanının üzerindeyse, bunu biliyor ve tespit edebiliyorsanız bu bilgiler de bina ile ilgili soru işaretleri oluşturabilir.
Diğer önemli bir gösterge de tapuya bakmak. Belediyeden onaylanmış, projesine göre uygun yapılmış binalar, yapı izin belgesi (iskân belgesi) alır ve bu belge ile kat mülkiyet tapusu çıkar. İskân belgeniz var ise bina yönetmeliğe uygun yapılmış demektir.
Binaların dayanıklılığını kontrol etmek için diğer bir seçenek deprem testi yaptırmaktır. Belediye ve diğer kuruluşlara bu konuda başvuru yapılabilir.
Tarım alanlarında ve sahil kıyılarında mimari, çevresel ve zeminsel altyapı incelenmeden, inşaat yaparak, inşaat malzemesinden kısıtlama yaparak (çalarak), bina içindeki taşıyıcı kolonları keserek depremle mücadele edemeyiz. Depremle yaşamaya alışmak için önce bilim toplumu olmak gerekir.
Bilgisizlik, bilim dışılık, siyasi ve parasal hırs deprem önlemlerinin önüne geçmiştir; depremle böyle mücadele edilmez.
Her depremde görüldüğü gibi bu depremde de kamu binaları yıkıldı, hastaneler çöktü, otoyollar ve bölünmüş yollar yarıldı, havaalanı ikiye ayrıldı, binalar, okullar, öğrenci yurtları yerle bir oldu.
Kaçak yapılara ruhsat verenler, İmar affı ya da İmar barışı adı altında yasa çıkaranlar, bu yapılara imar ruhsatı veren belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, imar müdürleri, gerekli kontrolleri yapmayan yetkililer yerli yerinde dururken sadece yüklenicilerin (müteahhitlerin) gözaltına alınması düşündürücü ve doğru değildir.
“Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür. O da eceli geleni. Depremde ölenler aynı anda Mars’ta bile olsalar yine öleceklerdi. Ölüm mekâna değil zamana bağlıdır.” Diyen bir Öğr. Üyesi Prof. paylaşımını görünce tüylerim diken diken oldu… Bunu okuyunca böyle bilimsellikten uzak bilim insanlarını üniversitelerde ne işi var, evlatlarımıza ne öğretebilir ki bu tip insanlar diye düşünüyorum…
Ne yazık ki bilim toplumu olamamak her tür acıya davetiye çıkartmak anlamına gelmektedir.
Hayatın içinde var olan şeyler, tedbir almadan, sorumluluğu kabul etmeden, her şeyi kadere bağlamak, buda bize özel bir durum, bu ilk değil son da olmayacak mesele ders çıkarmak…
Umarım ki o dersler biran önce çıkarılır…
Yaşadığınız bölgenin ve evinizin deprem riski taşıyıp taşımadığını, e-Devlet sistemi üzerinden öğrenmeniz mümkün. Aşağıdaki adımları izleyerek evinizin olduğu konumun risk durumunu öğrenebilirsiniz: 1) https://tdth.afad.gov.tr adresine gidip E-devlet kimlik bilgilerinizi girin. 2) ‘Türkiye Deprem Tehlike Haritası’ açıldıktan sonra sol üst köşedeki ‘Adres Sorgulama’ linkine tıklayarak adres bilgilerinizi seçin. 3) İl, ilçe, köy ve mahalle bilgilerinizi girin. 4) Seçim yaptıktan sonra karşınıza çıkan haritada adresinizin olduğu bölge yakınlaşacaktır. 5) Bölgenin renk tonu fay hattı ve tehlike durumu ile ilgili size bilgi verecek…
Hayatımızın değeri yaşamı paylaşmakla daha bir anlam kazanır ve hepimizin içinde kocaman bir sevgi yumağı vardır mutlaka, buradan yola çıkarak sevmek en başında inanmaktır, güvenmektir. Sevginin değeri sevilenle paylaşılabildiğinde ortaya çıkar bana göre ve bu nedenle sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#