Paşam, Ben Devlete Etimi Satmam.!
1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisinin Araştırmacı-yazarı Fatih Dalgalı, Dergi’nin son sayısı için yaptığı söyleşide Seyit Onbaşı’nın yakın arkadaşlarından 105’lik dede Hüseyin Bağcı, üçüncü kuşak torunu Muhammet Yıkar, köylüleri Halil Keser, Ayşe Keser ve Hüseyin Bağcı ile görüşerek gösterdiği kahramanlığa rağmen sessiz kalmayı tercih eden Koca Seyit’in mütevazi hayatını gözler önüne serdi.
Muhammet Yıkar, Dedem Koca Seyit harpten döndükten sonra hiç kimseye ben harp zamanında şöyle top kaldırdım şeklinde bir şey dememiş. Koca Seyit harpten sonra köyünde 21 yıl yaşamış ve 21 yıl zarfında kimseye bu olayı anlatmamış. Ancak 11 yıl sonra Atatürk, Havran’a geliyor. Atatürk, Havran Nahiye Müdürü’ne demiş ki, burada bir Seyit Onbaşı varmış, benim onu görmem lazım demiş.
Nahiye Müdürü Seyit Onbaşı’nın Havran’ın hangi köyünde olduğunu bilmiyormuş. Paşa, Nahiye Müdürüne demiş “Ben biliyorum da sen neden bilmiyorsun?” Sonra ertesi sabah Nahiye Müdürü, Edremit’e şubeye giderek Koca Seyit’in hangi köylü olduğunu öğreniyor.
Edremit’ten çıkan jandarmalar öğleden sonra Manastır Köyü’nde oluyorlar. Koca Seyit’i alıp Paşa’nın yanına götürecekler. Ancak Seyit, köyde yok. Dağa, kömüre gitmiş. Jandarmalar akşamı beklemişler. Seyit, dağdan gelirken kapısının önünde bekleyen iki jandarmayı görünce telaşlanmış, dağdan topladığı odunlardan dolayı geldiklerini sanmış.
Sonra jandarmalar ona kaçmamasını ve kendisini Paşa’nın çağırdığını söylemişler. Ama Seyit, üstünün çok kötü olduğunu, çarıklarının yırtık olduğunu ve bu halde nasıl yanına gideceğini düşünüyormuş. Seyit, askerlerle birlikte Kocaseyit Köyü’nden yürüyerek Havran’a varıyor gece yarısı. Evvela, Nahiye Müdürünün yanına varıyorlar. Seyit’i, sabah Paşa’nın yanına götürecekler.
Ancak Nahiye Müdürü Seyit’e bakıyor, hali perişan. Geceden bir berber bulunarak tıraş yaptırılıyor ve Seyit’e kendi ceketini veriyor. Ancak, Seyit yapılı olduğu için ceketin kolları kısa ve dar gelmiş. Bu halde Seyit Paşa’nın karşısına çıkmış. Paşa, Seyit’e ne işle meşgul olduğunu sormuş, çiftçilikle uğraştığını ve nafakasını ormandan çıkardığını öğrenince Seyit onbaşıyı Köyüne giderek ziyaret eden Paşa (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)“Seyit sen git şuraya sana maaş bağlasınlar” dedi. Seyit de, harpte kendi üzerine düşen görevini yaptığını söylemiş ve “Paşam ben devlete etimi satmam demiş” Paşa da “Oğlum neylen geçincen sen, Manastır Köyü’ndensin, bir memur bir amir değilsin, hiçbir gelirin yok”.
Seyit de “Bana ormanı serbest yapsınlar ben daha çok nafakamı çıkarırım.
“Paşam, ben geçimimi ormandan sağlıyorum, ormancılar bana müsaade etseler ben hayli hayli geçinirim, kimseye muhtaç olmam,nafakamı çıkarırım ve çoluğuma çocuğuma rahatlıkla bakarım” demiş.
Gazi, “Bu Onbaşıyı gördünüz mü? Bu dağları büsbütün kaldırsa karşınızda beni görürsünüz. Çünkü İstanbul’u kurtaran bu adam” dedi
Seyit kendisini gizlemiştir. Çanakkale Savaşı’nın ardından Çamlık Köyü’ne dönen ve bundan sonra hayatını ormandan topladığı dalları kömür yapmakla ve çiftçilikle geçiren Seyit, 1939 yılında akciğer rahatsızlığı nedeniyle zatürreye yakalanarak 50 yaşında vefat etmiştir.
Halil Keser,Benim yaşım 83, dokuz yaşındaydım ben o zaman. Evi, köyün taa beriki girişindeydi. Orda arsası bile kalmadı şimdi. Koca Seyit’i nasıl hatırlıyom biliyon mu? Fakirdi adam, fakir geldi fakir gitti. Devlet mayış bağlayacaktı ama o istemedi.
Burası Yörük köyü. Keçi koyun güderlerdi. Onla geçinirlerdi. Geçim dağdaydı. Odun eder, kömür eder ve kovan yaparlardı.Bu köy üç isim değiştirdi. Manastır, Çamlık ve Kocaseyit Köyü. Koca Seyit, ismiyle birlikte bu köye bereket getirdi. O zamanlar burada yirmi-otuz kadar hane vardı. Seyit çavuş, olgun bir adamdı, yumuşak bir adamdı.İşte olan oldu, bitti gitti. Şimdi olsa adamı camekâna koyarlardı.
Evet camekana koyarlardı,yani el üstünde tutarlardı.Ama gerek ülkede, gerekse Ünye deki seyitler(gaziler) törenden törene zar zor hatırlanırken sayelerinde vekil,bakan,başbakan,hatta cumhurbaşkanı,müsteşar,genel müdür, amir memur olup memleketi içte ve dışta zorda bırakarak, utanmadan,arlanmadan,yüzleri kızarmadan, bir eli yağda bir eli balda,dertsiz ve tasasız son derece lüks hayat sürebiliyorlar.
Çanakkale savaşında yaptığı olağanüstü görevine karşılık bağlanan gazi aylığını,ben insanlığın gereğini yaptım, bu parayı alamam deyip maaşı reddederek helal kazancıyla insan gibi yaşamayı tercih eden Seyit onbaşının“devletime ve milletime parayla hizmet etmem.Paşam” ben devlete etimi satmam ”sözü,geçmişten günümüze ve halen siyaseti şahsi çıkarı uğruna yapan paragözlere kapak olsun diyor,saygılar sunuyorum..!
Ahmet Yenin
Paşam, Ben Devlete Etimi Satmam.!