Siz hiç konuşan şiir gördünüz mü? Bir romanın replikleri gibi… Bir film sahnesinin diyalogları gibi… Komşuların camdan cama sohbet etmesi gibi… İki muhabbet kuşunun usanmaksızın ötüşmesi gibi… Ben görmemiştim, ta ki “Parçalanan Ruhlar” isimli şiir kitabını okuyana kadar.
Söz konusu eser, Goran Simiç’indir ve orjinal adı “Rastakanje duse” dir. 2016 yılında dilimize kazandırılmıştır. Yazar Bosna Hersek Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde ceza hukuku profesörü olarak görev yapmakla birlikte dünya çapındaki savaş mağdurlarının durumunu iyileştirmek için çaba sarf etmektedir. Çeşitli üniversitelerde eğitim veren yazar ülkemizde de bulunmuş ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde ders verirmiştir.
Kitabın konusu; Bosna Savaşı esnasında toplama kamplarında tecavüz edilen kadınlar. Bangladeş, Vietnam, Irak, Afrika’daki kadınlar gibi… Savaş esnasında tecavüze uğramış diğer kadınlar gibi… Fiziksel ve psikolojik olarak örselenmiş, cinsel şiddete maruz kalmış mağdurların yaşam öykülerinden ve kaderlerinden ilham alarak yazdığına kitabın “Teşekkür” bölümünde değinen yazar, anlatılamamış, yumru gibi boğaza dizilen acıları yazdığını söylemektedir. Yaşadıklarına rağmen sessiz kalmak zorunda bırakılmış, bir anlamda artık yaşamayan isimsiz kadınların acılarıdır yazmaya çabaladığı. İnsan olduğumuzdan utanç duyuracak kadar şiddeti akıl sağlığını yitirme pahasına yaşamış kadınlar, bu gün o günlerin ruhsal mirasının yüküyle nefes almaya çalışsa da Bosna Savaşı’ndan geriye kalan bir enkaz da diyebiliriz onlar için.
Kimin duygularını içeriyor ise onun ağzından kurulmuş cümlelere “Kadın” “Asker” “Koca” “Oğul” “Öğrenci” “Kız” “Oğul” gibi başlıklar verilmiş şiirlere. Bir bakıma bir tiyatro oyunu metni gibi. Şiirde aktör “Kadın” ise onun aklından geçenlerin, kalbinde hissettiklerinin bulunduğu şiirin başlığı: “Kadın” Aynı durum “Asker” için söz konusu ise o şiirin başlığı: “Asker”.
Böylesi başlıklar taşıyan şiirlerin diziliş sırası da bir film senaryosu akışında. Örneğin; “asker” in düşündükleri, hissettikleri, görüşleri, cevap aradığı soruları diğer karakterlerin isimlerini taşıyan başlıklı şiirlerde yanıt buluyor, karşılık görüyor. Bu durum sadece “Asker” başlıklı şiirler için değil tüm diğer karakterlere ait başlıkların olduğu şiirler için geçerli.
Şiir kitaplarını sadece okunacak cümle adedi olarak algılarsanız okumayı kısa sürede bitirilebilir. Belki de birkaç saat içinde. Ancak yazıların derinliği ve içerdiklerini hissederek okunursa yaşanan duygu fırtınası kısa sürede okumaya engel olacaktır. İşte bu şiir kitabı öyle bir kitap oldu benim için. Birkaç sayfada bir durup okuduklarımı zihnimde demlemem gerekti. Bu durumun sebebiyse; andaki fotoğrafa, geçmişte yaşananlara, gelecekten beklenen ve beklenemeyenlere dâhil olmuş tüm aktörlerinin penceresinden bakmak denilebilir. O öyle bir pencere ki bir yanı gün gibi aydınlık, bir yanı zifiri karanlık.