Babam onu aldığında bir günlüktü. Aynı gün adını “Pamuk” taktık. Çünkü, tüyleri beyaz, uzun ve sıktı. Pamuk daha iki aylıkken, yaşına gelmiş gibiydi. Babam yaşına geldiğinde, “Eşek” kadar olacağını söylemişti.
Yaşına gelmeden bile eşek kadar olmuştu. “Köpek o kadar büyümez.” Diyordu babam. Bununla nasıl baş ederiz, bakımı zor olacak. Bağlamaya gelmiyor, istediği gibi geziyor, oynuyor. Tam bir salak köpekti. Üzerimize öyle atlıyordu ki, dikkat etmezsek, yere düşebilirdik.
Düşüncemiz pamuktan nasıl kurtuluruz. Babam arkadaşlarına söylemiş ve isteyen olmamış. Görünüşü heybetli çok güzel fakat ağzından ses çıkmıyor. Kediden bile kaçıyor. Pazara götürüp bırakmayı deneyelim düşüncesiyle, onu çuvala koyduk ve pazara bıraktık. Taşıdığımız çuvalı da çöpe attık. Oradan okula gittik.
Pamuk üç aydır bize arkadaş ve de oyuncağımızdı. Yanımızda yatar, kalk deseniz kalkmazdı. Ayağımıza sarılırdı. Üzüldük ama yapacağımız bir şey yoktu. Dersler bitti, çıkışta pamuğu unuttuk, okulun kapısında beklemedik. Ayağımıza dolanan pamuk değil mi? Ayaklarımıza sarılıyor, yuvarlanıyor. Özellikle kardeşime yaptıkları görülmeğe değerdi.
Oynaya güle eve vardık. Pamuk çarşıyı gezdi ve beraberiz diye babama müjdeyi verdik. Çimende yaptıkları inanılır gibi değil. Gidiyor kabını yalıyor. Oynadığı topu alıyor koşuyor, ineklerin yanına varıyor.
Bahçeden gelen annemin ayaklarına yatıyor, ellerini yalıyor. Pamuğun önü alınmaz gösterileri devam etti. Çimene gelen komşularımıza da gösterilerini sundu. Kedilerle oynadı.
Kardeşim, “Pamuk, kapıya gelenle oynama,” diye sert yaptı. Ekmek atıp seni evine götürselerdi, diyerek onu azarladı. Çarşı Pazar demedin okulu nasıl buldun. Kaybolur diye ümit ediyorduk. İnsanlar sana bakarak eşek kadar olmandan korkmuştur.
Kardeşim pamuğa seslendi, senden kurtuluş olmayacağına göre, bari yabancıya kendini oyunla değil, dişlerinle göster. Yabancıyı kapıya sokma, ağzından ses çıksın. Pamuk artık diyet başlıyor. O kadar yemek yok. Yarı aç duracaksın. Ekmeksiz az pişmiş kuymak, yağ ve peynir olmayacak. Seni eşek kadar büyütmeyeceğiz.
Hareketlerin dostlar oyunda görsün diye. Bir numaran oyun, çok iyi beceriyorsun. Mahallede sana kimse ekmek vermeyecek bilesin. Pamuk, kardeşimin kucağına daha çok sokuluyordu. Pamuk çok az yemeyi kabullenmiş göründü. Hâliyle sevindik ki büyümesi durur, resmen at oldu.
Okuldan gelirken, arkadaşa rastladık. Arkadaş, rahatsızlandım, son derslere girmedim. Aceleden pamuğun yaptığı kötülüğü anlattı. Çok şaşırmadık, davranışından böyle bir şey bekliyorduk. Yine de şok olduk.
Canlılarla barışık olan pamuğa bakar mısın? Pamuğun enerjik hâlinden bir kaçamağı olduğunu hissediyorduk. Babama söyledik. Eden kendine eder dedi. Üzülüyorduk bırakmaya şimdi ise hak etti, dedi. Pamuk oynuyor pür neşe, tavuklarla da oynaması doğaldı.
Pamuğu bağladık, zırlaması kesilmedi. Babam onu, kamyoncuya verdi. Kamyoncu isteyene veririm dedi. Gideceği yer ise en az üç yüz kilometre öteye idi.
Pamuğu gönderdik ve komşuların tavukları kurtuldu ve bizde at gibi olmuş köpekten kurtulduk. Fakat mahalle oyuncu köpeği özledi.