Akit Gazetesi geçtiğimiz gün ebeveynlere yönelik bir haber yayınlayarak, “çocuklarının pipilerini sık sık kontrol etmelerini, hatta ellerine bir cetvel alıp ölçmelerini” salık vermiş, üstüne bir de tablo yayınlayarak,
“kaç yaşındaki çocuğun pipisinin kaç santim olması gerektiğini” de milim milim belirtmiş…
Büyüklerin sakallarını, çocukların ise pipilerini uydurma dini gerekçelerle kestiren zihniyetin, sakaldan sonra pipi ölçüsü için de bir standart belletmeleri oldukça ironik… (Haberi okumak için tıklayın.)
Tıpkı Kuran’da “Allah’ın Sünneti (Allah’ın Yasası)” olarak Allah’ın doğaya ve doğamıza koyduğu değişmez yasalar için kullanılan bir ifadeyi, erkeklerin cinsel organlarını kesme işi için çarptıranların Allah'ın sünnetine meydan okumasındaki ironi gibi…
İşin doğrusu, sünnet adı verilen cerrahi uygulama, Kuran'da yok. Kuran'da olmadığı gibi, Peygamber'in hayatında da yok, ona ilk inananların, ashabının, ailesinin hayatında da…
Siz Peygamber ne zaman sünnet edildi, hiç duydunuz, okudunuz mu? Bu soruya “doğuştan sünnetliydi” diye yan çizenler var… Başka yerden sorayım;
Halife Ömer, Osman, Ebu Bekir İslam ile tanıştıklarında birer yetişkindi… Hamza, Bilal-i Habeşi de öyle… Halife Ali, Peygamber'in elinde büyümüş, yetişmiş bir Müslüman idi…
Ömer'in, Hamza'nın İslam'ı nasıl kabul ettikleri, nasıl Müslüman oldukları, Osman'ın, Ebu Bekir'in eşleri, cariyeleri… Hemen hemen hayatlarının her detayları İslam tarihi ile ilgili kitaplarda, siyer kitaplarında geçer…
Peki… Bu kişilerin ne zaman, nasıl sünnet oldukları hangi kaynakta geçer?
Peygamber'in “ister yedi yaşında, ister yetmiş yaşında” olunmasını emrettiği iddia edilen ve bir “kural” olarak dayatılan bu uygulamadan, sahabe muaf mıydı? Yoksa, bunların sünnet edilişleri, hiç bir tarih kitabına girmeyecek denli önemsiz miydi?
Yoksa hepsi birden büyük mucizeler eseri, sünnetli mi doğmuşlardı?
Halife Ömer gibi bir Müslüman günümüzde yaşasa ilk yapacağınız şey yatırıp sünnet etmek olurdu…
İşin gerçeği, sünnet bir Yahudi adetidir. Daha doğrusu, Yahudilerin kutsal kitaplarında geçen bir emirdir.
Peygamber'in ölümünden, halifeliğin siyasete alet edilmesinden ve güç-çıkar savaşlarının başlamasından sonra, İslam devleti giderek güçlenmiş, güçlenirken emperyalleşmiş, saldırganlaşmıştır…
Bu saldırganlığın altında, Arap yarımadasında yaşayan Yahudiler, hem kelle vergisi ödememek, hem Müslüman toplum içinde rahat yaşayabilmek, ticaret edebilmek, hem de seferlere katılıp, ganimetten pay alabilmek için Müslüman taklidi yapmaya başlamışlardır… Görünüşte, eylemde Müslüman olan bu Yahudilerin tek dezavantajı, sünnetli olmalarıdır. Zira kendi içlerinde evlenip bu durumu hayattayken saklayabilmelerine rağmen, öldüklerinde sünnetli oldukları ortaya çıkmaktadır. (Günümüze kadar uzanan bu Müslüman görünüşlü Yahudiler'i yakından tanımak için Soner Yalçın'ın “Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı : Efendi” isimli kitaplarını mutlaka okumalısınız.)
İşte bu durum, hadis uydurucularının sayesinde, sünnetin İslam'a girmesini sağlamıştır. Peygamber adına emirler ve sözler uyduran bu kişiler, Kuran'da Allah'ın yarattığının (yasasının) değiştirilmesinin lanetlenmesine rağmen, Peygamber'in Allah'ın yasakladığı bir şeyi emrettiğini iddia etmişler ve ne yazık ki bunu kabul ettirmişlerdir.
Bu konuda “Oldu da Bitti Maşaallah” isimli bir kitap yazdım… Bir aksilik olmazsa, Nisan ayı başında piyasada olacak. Sünnetin nasıl ortaya çıktığını, Yahudilik'te nasıl yerleştiğini, İslam'a nasıl sokulduğunu, Kurani açıdan sünnetin yerini ve insan hakları-çocuk hakları-hasta hakları açısından durumunu uzun uzun tartıştım…
Kitap raflarda yerini aldığında, yine konuyu bolca gündeme getireceğim.
Şimdilik, sizleri kitabın Edip Yüksel'in yazdığı önsözünden bir kısımla başbaşa bırakmak istiyorum :
“Taşla öldürme cezasının, takke giymenin, peygamberler adına haramlar uydurmanın, mezheplere bölünmenin, teferruatta kılı kırk yarmanın ve daha nice hurafenin Muhammed Peygamber’den yüzyıllar sonra hadisler yoluyla Yahudilerden ithal edildiğini biliyoruz. Pipilerin sünnet edilmesi de büyük olasılıkla hadis uydurma faaliyetlerinin durduğu dönemden sonra mezheplerin fıkıh kitapları yoluyla ithal edilmiştir.
Ben bu gerçekleri dile getirerek çocukların sünnet edilişine karşı çıkınca sünnetçilerden olumsuz tepki alıyorum. Kuran’a düzinelerce hadis ve mezhep kitaplarını ortak koşanların en yaygın itirazlarından biri cinsel organı kıl ile karıştırmaktan kaynaklanır: 'Eğer P’yi sünnet etmek yanlışsa o zaman kılları traş etmek de yanlış olmalı' diye itiraz ederler.
Hem 'P' si ve hem 'K'si kesilmiş biri olarak bu itirazı kısaca cevaplamak istiyorum. Traş edilen nesne 'K' ile sünnet edilen nesne 'P' arasında bir çok fark vardır. İşte birkaç tanesi:
1. K, ölü hücrelerden oluşur; P ise diri.
2. K, kökü hariç, DNA içermez; P içerir.
3. K traştan sonra tekrar büyür; sünnet edilen P tekrar eski haline gelmez.
4. K’yi traş edeneler bunu sevap kazanmak için yapmaz; P’yi sünnetleyenler bunu sevap için; Allah adına peygamber adına yaparlar.
5. Normal olarak erkek çocuklar K’siz doğarlar; P’siz doğan erkek çocuklar ise anormaldir.
6. K kesilince kan akmaz; P kesilince akar.
7. K’yi kesmek genelde sakatlığa yol açmaz; P’si kesilenler bazan sakat kalabiliyor.
8. K kesilince acı duyulmaz; P kesilince acıdan dolayı bir süre ördek gibi yürünür.
9. K kesilince davul zurna eşliğinde şölen yapılmaz; P için mahallede yer yerinden oynatılır.
10. K ergenlik çağından sonra genelde kişinin öz iradesiyle kesilir; P ise genelde daha çocukken amcanın zoruyla kesilir.
11. Kutsallaştırılmış kişilere ait olduğuna inanılan kesilmiş K’ler bazan “Kıl-ı şerif” diye cam mahfazalarda merasimle öpülürek tapılır; kesik P’ler ise şişelerde “Pipi-yi Şerif” diye korunup merasimle öpülmez, tapılmaz.
12. K kesenlere berber; P kesenlere sünnetçi denir. K’yi kırk yarıp yüzlerce haram uyduran, Ramazan aylarında cam kavanozlarda korunan K’yi şerifleri öpen, ve K’yi P ile karıştıran mukallitlere de sünni denir.”
http://twitter.com/kaangkts
İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…
Bilindiği gibi, hadis öğretisine bağlı bütün mezheplerde çocukların sünnet edilmesi olayı vardır, Kur’an öğretisine göre yasak olan bu ve benzeri işlemler, rivayetler dini mensupları tarafından özellikle sünnet ameliyesini fıtrattan saymak suretiyle farz kabul etmişlerdir. Hal bu ki, Kur’an’ı esas alarak olaya baktığımızda bu tür işlemlerin İslâm dininde kabul görmesi mümkün değildir.
Uydurma rivayetlerle de, Müslümanların sünnet olması gerektiğini rivayet ettiler. Rivayetlerine delil olarak da peygambere isnat ettikleri hadiste, İbrahim peygamberin seksen yaşında keserle sünnet olduğu rivayeti ile Müslüman olan bir kimsenin derhal sünnet olması gerektiği rivayetidir. İbrahim peygamber için söyledikleri alay etmekten başka bir şey değildir. Sünnet olayının yaygın bir şekilde uygulandığı toplumlarda dahi, bir kimseye baban seksen yaşında balta veya keserle sünnet oldu deseler bunu hoş karşılamaz alay olarak kabul eder. Böyle bir iddiayı İbrahim peygambere yakıştırdılar. Bununla da yetinmediler, kızlarında sünnet olması gerektiği yolunda iddia ve rivayetlerde bulundular.
Ehl-i Sünnetçe, Kelime-i Şahadette olduğu gibi, Müslüman ile kâfiri birbirinden ayıran alamet olarak kabul edilen sünnet ameliyesi, bazı Sünni önderlerce vacip ve hatta farz denecek kadar mühim bir emir kabul edilmiştir. Şafiiler. “Buluğ yaşına ermezden önce çocuğu sünnet etmek velisine vaciptir.”derler. Bir kısım önderleri de, sünnet olmadıkça, mühtedinin Müslümanlığının noksan olacağına, sünnetsizin namazının caiz olmayacağına, kestiğinin yenilemeyeceğine, Kâbe’yi tavaf edemeyeceğine hükmetmiştir. Hadiste bu hususta “İslâm’a girince küfür tüyünü at, sonra sünnet ol” diye emreder iddiasındadırlar. Hülâsa bazı âlim kabul ettikleri kimselere göre: “Hayatına mâl olacak dahi olsa..” yaşlı kişinin bile sünnet olması gerektiği hükmünü verecek kadar bu meseleye ehemmiyet verilmiştir. “Muhtar olan zamanda doğumun yedinci günüdür.” derler.
Bu konuda Kur’an’dan mealen:
— “Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başka her şeyi dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da uzak bir sapıklığa düşmüştür.” (4/116)
— “O (Allah’a ortak koşa)nlar, O’nu bırakıp birtakım dişilerden başkasına çağırmıyorlar ve onlar, inatçı şeytandan başkasına yalvarmıyorlar.” 84/117)
— “O şeytan)ki Allah ona lânet etti ve o da, “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım.”dedi.” (4/118)
— “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim: Allah’ın yaratışını değiştirecekler!” Kim Allah’ın yerine şeytanı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyana uğramıştır.” (4/119)
— “Şeytan) onlara söz verir, ümit verir, fakat şeytanın onlara va’di, aldatmadan başka bir şey değildir.” (4/120)
— “İşte onların varacağı yer cehennemdir. Asla cehennemden kaçmak (imkânı) bulamazlar.” (4/121)
Görüldüğü gibi, bu konuda şeytanın kendisine, Allah’ın yarattıklarından pay alma tanımlaması; metodu, Allah’ın yarattığını değiştirme yolunda vereceği emirlerdir. Kim şeytanın bu emrini yerine getirirse şeytana pay olmuş olur. İsterse yaptığı değişiklik hayvanların kulaklarını yarma şeklinde olsun fark etmez. Allah, yaratılışı değiştirme olayı çerçevesinde hayvanların kulaklarının yarılmasına müsaade etmiyor. Nasıl olurda sünnet veya başka bir şekilde insanlar üzerinde değişiklik yapılmasına müsaade etmiş olsun. Yaratılışı değiştirme olayı, hiçbir ihtiyaç, hastalık gibi zaruretler olmadan, yaratılış üzerine yapılacak değişiklikleri kapsar. Zira bir koyun kesilip yenile bilir bu yaratılışı değiştirme manasında değildir. Veya bir kimsenin çürümüş dişi çekile bilir; çürümüş böbreği alına bilir, bütün bunlar zaruret veya tedavi amaçlı ameliyelerdir. Saç sakal veya tırnağı kısaltıp kesmekte öyledir, yaratılışı değiştirme manasında değillerdir. Zira tırnağı kesmekle, parmağı kesmek arasında belli bir fark vardır, biri ihtiyaç içerikli ve geçici, diğeri sakatlayıcı ve kalıcıdır. Bu zamanda sağlıklı genler üzerinde meydana getirilen veya getirilmesine çalışılan değişiklikler yaratılışı değiştirme olayı kapsamına giren işlemlerdir. Ayrıca, nasıl ki bir kimse tipi değişsin diye hayvanların kulaklarını yararsa veya sağlıklı dişini çeker veya törpülerse, vücudunun her hangi bir yerinden sağlıklı bir organı daha güzel olur diye keser veya vücudunun her hangi bir yerinden bu bağlamda bir parça et veya deri keserse, kısırlaştırma veya hadım yaparsa, deriyi tahrip ederek dövme yaparsa, küpe için kulak delerek kulağın yapısını değiştirmek v.s. gibi ameliyelerde bulunursa, bütün bu tür şeyler yaratılışa müdahale etmek suretiyle, Allah’ın yarattığını değiştirmedir.. Bütün bunlar, Allah’a ortak koşmayla eş anlamlıdır. Bunları yapan şeytana pay olduğu gibi, asla cehennemden ebediyen kurtuluş imkânı bulamaz. Sünnet olmak yaratılışa müdahale etmenin onu değiştirmenin tipik bir örneğidir. Zira küçük, büyük, kadın, erkek, sağlıklı bir kimseden bu şekilde parça et koparmanın başka bir izahı yoktur.
Bu itibarla sünnet konusunda uydurmuş oldukları rivayetlerin aslı yoktur.
Rum Suresi 30. Ayet : ” Öyle ise sen yüzünü içtenlikle dine çevir; Allah’ın insanları hangi fıtrat /doğa üzerine yaratmışsa -Allah’ın yaratmasında hiç bir değişme yoktur- işte dosdoğru din bu dur insanların çoğu bilmez”
Gerçek şu ki;
Erkek ve Kız çocuklarının sünnet edilmesine ilişkin dini vecibe Kur’an’da yoktur. Sünnet’in tarihsel sürecini anlatmak istemiyorum. Herkes şunu iyi bilmelidir ki Kitabımız olan Kur’an’da erkek yâda kız çocuklarının sünnet edilmesi diye bir emir hüküm yoktur. Hatta ayette görüldüğü bu uygulamanın olmayacağından bahsedilir.
Fıtrat; Fatır olan Allah’ın insanların ve varlıkların yerleştirdiği programdır. Bu durumda varlıklarda doğuş/yaratma ile gelen özellikler, yetenekler, organlar, bu organların faaliyetleri de fıtrattır. Yani göz, kulak gibi organlar nasıl fıtrat ise cinsel organ ve bu organın ucundaki koruyucu deride fıtrattır.
Dolayısıyla; Erkek ve Kız çocukları sünnet etmek dini bir emir olmayıp aksine Allah’ın yaradılış fıtratını değiştirmeye teşebbüs etmekten dolayı GÜNAH’dır.
Rabbimiz İnsanı en mükemmel şekilde yaratmış ve tasarlamıştır. İnsanın işe yaramayan zararlı ve eksik bir organı yoktur. Sünnet ise fazla yaratılma işinin olduğunu düşünerek düzeltme işidir. Yüce Allah’ımız Kur’an’da yarattığını değiştirme teşebbüsünü Şeytani bir işlem olarak nitelemektedir. Nereden geldiği muamma olan Bir âdetin, bir örfün İslami bir emir bir hüküm olduğunu söylemek İslâm’dan, Kur’an’dan bihaber yaşamak demektir. İslam yaşadığınız örf ve adetlerin hükümlerini değil Kur’an’ın hükümlerini ihtiva eder. Kur’an’ı en iyi şekilde uygulayan Allah’ın elçisi olduğuna göre Allah’ın elçisininse Kur’an emrine aykırı bir şey söylemeyeceği açıkça ortadadır. Olayı peygambere dayandırıp onun ağzından yalan sözler söylettirmek Elçiye yapılan en büyük hakarettir. Kur’an’da açık ve net bir şekilde görülmektedir ki; Sünnet İslâm dini ile uzaktan yakından alakalı değildir. Nereden kaynaklandığı kesin olarak bilinmeyen bir geleneğin İslâm Dini içine konulmaya çalışılması İSLAM’A AYKIRIDIR..
Şahsen hepimiz çocukken özgür irademiz dışında sünnet olduk. Ancak bu uygulamanın dinen söz konusu olmadığının farkında isek çocuklarımızı sünnet ettirmeyelim.
***
SORU: Sünnet olmak boşuna mıdır?
CEVAP: “Sünnet denen cerrahi operasyonun Kuran’da yeri yok. Bu eski bir Ortadoğu örfüdür.” -‘Cevap Veriyorum’ kitabından- (Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Dekanı)
ONAYLAYAN: “Evet, sünnetle ilgili bir Kuran’da ayeti yoktur. Sünnet Yahudi dininin bir emridir. Ancak sünnet Müslümanlar nezdinde çok önemli olarak kabul edilmiştir. Müslümanlar sünneti Hz. İbrahim’e dayalı bir adet olarak kabul etmişlerdir. Ancak bugünden sonra sünnet konusu İslam toplumu için tartışma konusu yapılmamalıdır. Çünkü sünnet olmayan bir Müslüman Türk çocuğu psikolojik depresyona girer.” (Prof. Dr. Mehmet Aydın, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Dekanı)
ONAYLAYANA CEVAP: “Çocukların korkudan girdiği depresyon ne olacak? Ailelerin sünnet düğünü yapacağız diye aldıkları kredileri ve taksitleri öderken girdikleri depresyon ne olacak? Bilim adamlarının yaptığı araştırma da, sünnet olan insanların hastalıklara yakalanma riskinin diğerlerine nazaran %30 fazla olduğunu, eşini tatmin edememe gibi hastalıkların da %70 olduğunu tespit etmişler, maalesef bu millet acayip kandırılmış, halen de kandırılıyor. ‘2 cm. kabukla sünnetin veya dinin ne alakası var?..’ sorusu ise, kimsenin aklına gelmemiş nedense.. Mü’min Suresi 64. ayet; “Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü çadır kılan ve sizi biçimlendiren -ve o sizi ne güzel biçimlendirdi- ve sizi temiz şeylerle besleyen Allah’tır. İşte Rabbiniz Allah budur. Âlemlerin Rabbi Allah ne kutludur.” Rabbimiz İnsanı en mükemmel şekilde yaratmış ve tasarlamıştır. İnsanın işe yaramayan zararlı ve eksik bir organı yoktur. Sünnet ise fazla yaratılma işinin olduğunu düşünerek düzeltme işidir. Yüce Allah’ımız Kuran’da yarattığını değiştirme teşebbüsünü Şeytani bir işlem olarak nitelemektedir.” (Mahmut Celal Özmen, Araştırmacı, yazar)
***
Sünneti Savunan Doktorların Söylediği Yalanlar…
Tıp fakültelerinden, üstderinin işlevleri hakkında hiçbir bilgi almadan mezun olan; kendilerine sünnet derisinin gereksiz bir deri parçası olduğu öğretilen (aslında ihsas ettirilen desek daha doğru olur çünkü hocalarımız bu konuda o denli sessizdir ki, sünnet derisi hakkında ne gerekliliğine ne gereksizliğine dair bir eğitim verirler); sünnetsiz penisi de, âdeta soyu kurutulmuş, hastalık yapıcı bir mikroorganizmayı inceler gibi ancak anatomi kitaplarında görebilen doktorlarımız (sadece bizimkiler değil, Amerikan tıp fakültelerinden mezun olan doktorlar da) ya cehaletten ya da art niyetten, sünnetle ilgili sağlık yalanlarını “uzman görüşü” olarak halka aktarmaktadırlar.. Çoğu anne baba da, dinsel gerekçeler kendilerini ilgilendirmiyor olsa bile, “Doktorlar sünnetin sağlıklı olduğunu söylüyor, öyleyse iyi bir şey olmalı” diye düşünmektedir.
İşte sünnetle ilgili en sık söylenen birkaç sağlık yalanı:
—Sünnetli erkek daha temizdir.
—Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır.
—Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir.
—Kadınlarda rahim kanseri riskini azaltır.
—Çocuğunuzda fimosis var. Hemen sünnet edilmeli.
—Çocuğunuzun olası idrar yolları enfeksiyonu yaşamasını engeller.
—Sünnetli erkek çocuklarda idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir.
—Sadece ufak bir deri parçası, bebek acı hissetmiyor çünkü sinir sistemi henüz gelişmiş değil.
—Sünnetli erkekler daha iyi seks yapar çünkü sünnetsiz erkeklerden daha fazla uyarılırlar.
… Oysa bu gerekçelerin hiçbirisi bilimsel bir temele dayanmamaktadır… Şimdi bu yalanları tek tek ele alalım:
A) Temizlik
… Amerikalı Doktor Thomas J. Ritter’e göre, tırnaklarını kesmesini, dişlerini fırçalamasını ve tuvalet temizliği yapmasını bilen bir erkek çocuğun, basitçe üstderisini geri çekip yıkayamayacağını söylemek, o çocuğa hakarettir. (Dr. Ritter’in notu: Bu makale yazıldığı sırada üstderi için özel bir temizliğin gerekli olduğu sanılıyordu. Bugün bunun da gereksiz hatta yanlış olduğu anlaşılmıştır. Zira üstderinin salgıladığı sıvılar bölgeyi temiz tutacak anti bakteriyelleri ve anti viralleri içermektedir. Bu tıpkı gözkapağının içinde salgılanan sıvıların gözü temiz tutması gibidir. Gözü nasıl yıkamıyorsak, penis başının da özel olarak yıkanması gerekmez.)
“Eğer” diyor Dr. Ritter “Temizlik argümanını erkek sünneti için bir neden olarak kabul edersek, o zaman yıkamanın çok daha zor olduğu kadın organlarını da kesmemiz gerekir. Ama bugün ABD’de hiç kimse genital temizliği sağlamak için kadın organını kesmeyi önermiyor.”
Doğal penis hiçbir bakım gerektirmez. … Sağlam bir penisi temiz tutmak için gerekli tek şey, genel vücut temizliği sırasında suyla iyi bir şekilde temasını sağlamaktır. Bir çocuğun üstderisi altındaki beyaz peynirimsi salgı, Smegma diye adlandırılır. Smegma belki de doğadaki en yanlış anlaşılan, en kötü değerlendirilen maddedir. Smegma kirli değildir, temizdir, faydalıdır ve gereklidir. Anti bakteriyel ve anti viral özellikleri penisi temiz, sağlıklı tutar. Bütün memeliler Smegma üretir. … Smegmanın Lâtince “deterjan” anlamına gelmesi ilginç değil mi?
Araştırmalar, sünnet derisinin iç kısmında sabun kullanmamanın en iyi yol olduğunu göstermiştir. Bir bebeğin üstderisini zorla çekip yıkamaya çalışmak, onu doğal olarak enfeksiyona karşı koruyan bakteri florasını yok edebilir. Ergenlikten sonra, erkekler penis başlarını ve üstderilerini ılık suyla nazik bir şekilde yıkayabilirler.
B) Hastalıklar
… Günümüzde hâlâ sünnetin gerekçesi olarak gösterilen altı temel hastalık vardır:
1. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
2. Kanser
3. Fimosis (üstderiyi penis başının gerisine itme zorluğu) ve parafimosis (üstderiyi penis başının ilerisine itme zorluğu)
4. Penis başının iltihaplanması (balanitis)
5. İdrar yolları enfeksiyonu (üriner enfeksiyon)
6. AİDS
1) Cinsel Hastalıkların Önlenmesi
… 1855’ten 1997’ye dek bu başlık altında yayımlanan bütün yazıları inceleyen Dr. Van Howe şu sonuca varır:
“Bugüne kadar cinsel yolla bulaşan hastalıklar üzerinde sünnetin yararlı etkisini gösteren bir araştırma olmamıştır. Tam aksine veriler, sünnetli bir erkeğin cinsel hastalıklara yakalanma açısından daha büyük risk altında olduğunu göstermektedir. Günümüzde, yeni doğan sünnetinin rutin hâle geldiği ABD’de, cinsel hastalıkların oranı düşeceğine yükselmiştir. Gelişmiş ülkeler içinde ABD, en yüksek cinsel yolla bulaşan hastalıklar, HİV enfeksiyonu ve sünnet oranına sahiptir.”
2) Penis ve Rahim Kanseri
… Özetle, bu teori smegmanın kanserojen olduğu, Yahudilerin sekizinci günde sünnet oldukları için en düşük penis ve rahim kanseri oranına sahip olduğu varsayımına dayanıyor. İkinci sırada Müslümanlar ve son sırada da sünnetli olmayanlar geliyor. …
Smegmanın kansere yol açtığı iddiasının gerçeğe dayanmadığı, 1975’ten beri Amerikan Pediatri Akademisi tarafından ve 1996’dan beri Amerikan Kanser Derneği tarafından kabul edilmektedir. “Tam aksine, sünnet, engel olduğu iddia edilen hastalıktan çok daha tehlikelidir” diyor
Dr. Denniston:
“Olası bir penis kanseri vak’asını engellemek için, 100.000 çocuğun sağlıklı dokusunu yok etmeyi teklif etmek, ahlâk ve mantık dışıdır. Mukayese edilecek olursa, göğüs kanseri riski yaklaşık 100 kat daha büyüktür, ancak kimse bu başa çıkılamaz hastalık için bütün kadınların göğüslerini kesmemiz gerektiğini söylemiyor.”
ABD’de her yıl 44.000 kadın göğüs kanserinden ölüyor. Ama çoğu 70 yaşın üzerinde sadece 200 erkek kötü hijyenden kaynaklanan nedenlerle penis kanserinden ölüyor. … Sünnetten kaynaklanan ölümlerin penis kanserinden kaynaklananlardan daha fazla olduğu biliniyor. Ayrıca penis kanseri, oldukça nadir rastlanan bir kanser tipidir ve genellikle yaşlı erkeklerde olur. Penis kanseri, hem sünnetli hem de sünnetsiz erkeklerde olabilir. Seattle’da Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nin araştırması, penis kanseri vak’alarının %37’sinin sünnetli erkeklerde olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Sünnetli erkeklerin eşlerinin rahim kanseri olasılığının daha düşük olduğu iddiası ise artık üzerinde tartışmaya bile değmeyecek, çoktan çürütülmüş bir iddiadır.
Şubat 1996’da, Amerikan Kanser Derneği’nin temsilcileri, Amerikan Pediatri Akademisi’ne gönderdikleri yazıda şunları belirtiyordu:
“Amerikan Kanser Derneği, rutin sünneti, bu tür genital kanserlerin önlenmesi için geçerli ya da etkili bir yöntem olarak düşünmemektedir. Rahim boynu (serviks) kanseri olan kadınların eşlerinde sünnetle ilgili yapılan araştırmalar metodolojik olarak hatalı, zamanı geçmiş ve tıp kurumu tarafından yıllardır dikkate alınmayan araştırmalardır.”
Amerikan Kanser Derneği Haziran 1996’da, penis kanseri ile ilgili beş bölümlü bir tavsiye kararı açıklamıştır: “Sünnet, penis kanserini önleme ya da azaltmada yararlı görülmemiştir.”
Kanser korkusu, erkek sünnetini desteklemek için kullanılamaz.
3) Fimosis ve Parafimosis
… Genelde üstderi doğumdan sonra birkaç sene geri çekilmez; bunun için zorlanmamalıdı r. Geri çekilebilir hâle geldiği zaman, erkek çocuklar onu her gün yıkamaları konusunda eğitilmelidir. …
Doktorların sünneti tavsiye ettikleri parafimosis durumları nadiren de olsa vardır. Bu, üstderinin zamanından önce geri çekilerek penis başının arkasındaki olukta (sulcus) sıkışmasından kaynaklanır. Ama bu bir hastalık değildir. Sorun, pediatrik uygulamalardan, ana babaların doktorlarca yanlış bilgilendirilmelerinden kaynaklanır. Ana babaya üstderiyi geri çekmeleri söylenir ama tekrar yerine götürmeleri söylenmez. Bu durum tedavi edilebilir bir durumdur. … Sünnet derisi ile ilgili sorunlar, sorun ortaya çıktığı zaman tedavi edilmeli; çocuk sağlamken değil. … Şunu bilin yeter, Çinliler fimosisi sünnetle tedavi etmiyor.
4) Penis Başının İltihaplanması (Balanitis)
… Penis başı iltihaplanması, maya, mantar, bakteri ya da virüsten de kaynaklanabilir… Bazı tıp doktorları, glansın (penis başı) birkaç kez iltihaplanması durumunda sünneti tavsiye etmektedirler. Oysa sünnetin, penisin sağlıklı hijyenik bakımdan daha etkili olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. Bazı doktorlar ise glansın kuru tutulması gerektiğini söylemektedirler. Bu öneri, insan anatomisinin bilinmemesinden kaynaklanır; çünkü normalde sünnet derisinin altında olan bu bölge doğal olarak nemlidir. …
Balanitis hem sünnetli hem de sağlam erkeklerde olabilir. Dr. Van Howe, sünnetli erkeklerde, sünnet olmamış erkeklere göre daha fazla balanitise rastlamıştır. Diş etlerimiz iltihaplandığında hemen dişimizi çektirmiyoruz değil mi?
5) İdrar Yolları Enfeksiyonu (Üriner Enfeksiyon)
Sünnetsiz erkek çocukların yüzde 96 ilâ 99’unun hayatlarının ilk yılında idrar yolları enfeksiyonu geçirmediğini biliyor musunuz? … Peki, bebeklerin ilk yılında yapılan sünnetlerde komplikasyonları n yüzde 38 civarında olduğunu öğrendiğinizde ne hissedersiniz? Sünnette enfeksiyon kapma oranı, idrar yolları enfeksiyonu olasılığından daha yüksek. Keşke komplikasyonlar sadece enfeksiyonla sınırlı olsa. Hatalı sünnetlerin sayısı çok daha fazla.. Çocuğunuz sünnet edildiği sırada, o, enfeksiyonu olmayan sağlıklı bir bebek. İleride enfeksiyon kapma olasılığına karşı ameliyat önermek ne kadar etik? Ne kadar iyi niyetli? Bütün enfeksiyonlar ameliyatla mı tedavi ediliyor? …
Siz, hem de anestezi olmadan, ileride enfeksiyon olma olasılığını ortadan kaldırmak için bu ameliyatın kendinize yapılmasına izin verir miydiniz? İleride dişleriniz çürüyebilir diye önceden sağlıklı dişlerinizi çektirmeye ne dersiniz? …
Son olarak sağlam (sünnetsiz) bir çocuğun aslında idrar yolları iltihabı sorununu yaşama olasılığının, sakatlanmış (sünnetli) bir çocuğa göre daha düşük olduğu biliniyor. Üstderi, glansı idrardan ve dışkıdan korur. Eğer üstderi sünnet ile kesilirse, idrar yolları, enfeksiyona daha açık hâle gelir. Sünnetli erkekleri bu sorunu yaşama olasılıkları en az sünnetsizler kadardır. Sünnet, iddia edildiği gibi idrar yolları enfeksiyonunu önlemiyor. Hiç sünnetin yapılmadığı Hıristiyan Avrupa’sında (Avrupalı Musevîler arasında da sünnet yaptıranlarda büyük bir düşüş var) idrar yolları enfeksiyonu oranının çok daha düşük olduğu biliniyor.
6) AİDS
… Sünnet ile AİDS’in önlenmesi teorisi 1980’lerin sonunda Afrika’da HİV virüsünün yayılması ile sünnetsiz penis arasında bir ilişki olduğu teorisiyle ortaya çıktı. … Bu teorinin yaratıcıları, AİDS’in dağılım haritası ile sünnet arasında bir bağlantı bulmaya çalıştılar. … Sadece Afrika’da sünnetsiz erkeklerde görülen AİDS, sünnetlilerden fazla.. Bu da buradaki fazlalığın başka nedenlere bağlı olduğunu açıkça gösteriyor.
Ayrıca sünnet derisinin bağışıklık sistemi ile ilgili fonksiyonu da var demiştik. Smegma denilen ve bu deriden salgılanan peynirimsi maddenin içinde lizozin adlı bir enzim bulunuyor. Anne sütünde de bulunan lizozin işte bu “işe yaramaz deri” tarafından salgılanıyor ve bakterilerin hücre duvarlarına saldırıp onları yok ediyor. Bu salgının AİDS’e neden olan HİV virüsünü öldürdüğü biliniyor. … Saygın tıp dergisi Jama’da yer alan araştırmada, AİDS’in bulaşma oranının sünnetli erkeklerde daha yüksek olduğu yazıyor. …
Sünnet yapılmayan uluslarda her yüz bin kişide HİV oranı aşağıdaki gibidir: İtalya 8,9 İsviçre 6,5 Danimarka 4,4 Fransa 3,5 Hollanda 2,7 Almanya 2,2 Avusturya 2,2 İsveç 2,0 Norveç 1,6 Finlandiya 0,9 Polonya 0,2 Macaristan 0,2 ABD’de ise bu oran 16’dır..
… Bu rakamları yorumlayan Fleiss, şöyle yazmıştır:
“Sünnetin AİDS’i önlediği efsanesi yalnızca yanlış değil, aynı zamanda tehlikelidir de. Bu, sünnetli Amerikalılara, AİDS’e bağışık olduklarını düşündürüp, onları tedbirsiz sekse yönlendirebilir. Bu yalnızca daha fazla AİDS’e yol açacaktır.”
… Sünnet, tanımı gereği cerrahî bir müdahale değildir. Cerrahî müdahaleler şöyle tanımlanmıştır: Yaraların iyileştirilmesi, hastalıklı organ ve dokuların ıslah edilmesi, rekonstrüktif cerrahi, fizyolojik cerrahi. Rutin sünnet bu kategorilere girmez. Dolayısıyla rutin çocuk sünneti geçerli bir cerrahî müdahale değildir. Doktorların yetki belgeleri onlara, cerrahî müdahalede bulunmadıkları sürece insanları kesme ve hastalarına zarar verme iznini vermez.
Ana babanın doktora ne yapması gerektiğini söylediği böylesi garip bir uygulama tıbbın başka hiçbir alanında yoktur.
***
“Üstderim Nerede?”
Dr. Paul Fleiss, “Üstderim Nerede?” adlı kitabında şöyle diyor:
“Ebeveynler, çocuğunun üstderisini kesmek isteyenlere karşı dikkatli olmalı. İnsan üstderisi birçok ticarî faaliyet için çok talep edilen bir organ. Sünnet derisi pazarlaması milyonlarca dolarlık bir Pazar..”
1980′li yıllardan beri özel hastaneler kesilmiş sünnet derilerini biyo-araştırma lâboratuarlarına ve ilâç şirketlerine satıyor. … Penis üstderisi bir çeşit nefes alabilen bandaj üretiminde kullanılıyor. … Biyo-tıp şirketleri sünnet derisini ensülin üretmek için kullanıyor. Ayrıca Dermagraft-TC gibi ürünler bebek sünnet derilerinin hücreleri çoğaltılarak yapılıyor ve bu ürün yanık bölgelerde geçici yapay deri olarak kullanılıyor. Kozmetik firmaları, testlerinde hayvanlara acı çektirmediklerinin reklâmını yapıyorlar ama ürünlerinde insan sünnet derisi kullanıyorlar.
… Evet, insan sünnet derisinin sanat (!) eserleri yapımında kullanıldığını, ayrıca erotik/pornografik birçok sünnet sitesi, dergileri ve fetişist/pornografik sünnet videoları olduğunu biliyor musunuz? Başucu lâmbası halis sünnet derisinden yapılmış. Beyaz, zenci, Asyalı, Hintli ve Kızılderili üstderileri kullanılarak yapılan ilginç desenli bu gece lâmbasının çiftinin satış fiyatı sadece 2500 dolar (!). … Has üstderiden yapılmış bir yeleğin fiyatı 5200 dolar. …
Bunları yazmamın nedeni; ABD’de sünnetten çıkarı olanların bizim sandığımız gibi sadece belirli bir kesimle sınırlı olmadığına, sünnet derisinin bir meta olarak yarattığı pazarın büyüklüğüne dikkat çekmek. Sünnet derisinden beslenen ciddî bir kesim var ve bu kesim çocuğumuzun derisinden kolay kolay vazgeçmeyecek, onu alabilmek için her türlü yolu denemeye, her yalanı söylemeye, satın aldığı her saygın unvanı kullanmaya devam edecektir.
Ayrıca ABD’de doktorların sünnet başına ortalama iki yüz dolar aldıklarını da hatırlatmakta yarar var. Ülkemizde (özel hastanelerde) bu rakam, 1000 TL civarında.
ABD’de sünnetten en çok faydalanan kurum tıp endüstrisidir. Doktorlar tahminen iki yüz milyon doların üzerinde parayı her yıl gerçekleştirilen bir buçuk milyona yakın sünnet operasyonundan alırlar; hastaneler de beş yüz milyon doların üzerinde parayı doğumdan hemen sonra gerçekleştirilen sünnet nedeniyle (anne ve çocuk için) uzayan hastane yatış sürelerinden elde ederler. Ayrıca sünnet derisi biyoteknik ve kozmetik firmaları tarafından talep edilen milyarlarca dolarlık bir pazar oluşturur. Amerikan hastaneleri sünnet derisini bu şirketlere satar.
Ülkemizde de sünnet endüstrisi çok büyüktür. Sünnet düğünlerinin (!) giysi, salon kirası, hediye, çiçek, yiyecek, içecek, davetiye ve benzeri masrafları vardır. Doktorlar, sünnetçiler, din görevlileri de bu endüstriden paylarını alırlar.
___________
KAYNAK : http://www.bilgiagi.net/islam-disi-bir-uygulama-cocuk-sunneti/50183/