Balıkesir Milletvekili Cemal Öztaylan, dertli mi dertli… Sıkıntılı mı sıkıntılı…
Bandırma Belediyesi’nde eski ve yeni garaj ihaleleriyle ilgili yaşanan iptal ve katılım olmaması sürecinin ardından, başta kendisi ve Belediye Başkanı Recep Eraydın ile ilgili söylentiler, anlaşılan canını bir hayli sıkmış.
Bandırma Kuşcenneti Festivali’nin son günü, İbrahim Tatlıses için hazırlanan mangal partisinde, Ziraat Bahçesi’ndeyiz.
Tüm yerel basın mensupları da orada. Cemal Öztaylan, bahçe içerisinde dolaşıyor. Yapılan çalışmaları izliyor. Bakıyor nasıl gidiyor diye…
Kendi zamanında başlayan, halefi tarafından sürdürülen çalışmalar, Ziraat Bahçesine yeni bir şekil verilmesine yönelik. Herhalde bu nedenle yakından ilgilenme ihtiyacını hissediyor diye düşünüyoruz.
Daha sonra, mangalın hazırlandığı, masaların kurulduğu balkonda oturup, uzun bir sohbete başlıyoruz Öztaylan’la.
O gün, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bir önerisi yer alıyor basın ve yayın organlarında… “AKP’nin klonlama yapmasına” yönelik…
Ne diyor Bahçeli; “AKP hemen yeni bir parti kursun. Hakkında suçlama olmayan 39 milletvekili hariç, diğerleri istifa edip yeni partiye geçsin. AKP kapatılırsa, diğerleri yeni bir lider seçip yoluna devam eder. Eğer ceza almayan olursa da, her iki parti tekrar birleşir ve yeni bir süreç başlar!..”
Özetle böyle.
İşte, Cemal Öztaylan, MHP Lideri’nin bu önerisine çok kötü takmış.
Soruyor; “Ne demek klonlama?” diye…
Böyle bir öneriyi kabul etmediğini, etmeyeceklerinin de sinyalini veriyor. Tabii kendi üslubunca!..
Bir yandan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın hazırladığı iddianamede kendisinin de laikliğe karşı tavır sergileyen siyasetçiler arasında yer alması, diğer yandan da Bandırma’da konuşulanlar, iyice doldurmuş Öztaylan’ı.
Tanıyanlar artık neler söylediğini iyi kötü tahmin eder sanırım…
Yalnız, üstüne basa basa ve özellikle şu vurguda bulunuyor;
“Ben, Bandırma’nın daha ileriye gitmesi, Bandırma’nın önünün açılması, Bandırma’nın geleceğe taşınması için gece gündüz demeden çalışacağım… Sonra da bunları duyacağım? Hakkımda avanta aldığım, pazarlık yaptığım, peşkeş çektiğim söyleniyor, yazılıyor, çiziliyor…
Her zaman söylediğim gibi, değil milyonlar, 1 liralık bir yolsuzluğumu, usulsüzlüğümü ispat etsinler, kendimi vallahi de billahi de Cumhuriyet meydanında asarım. Bu dünyada beni satın alacak para daha basılmadı. Ben bunu yapacak şerefsizlerden değilim, olmam da…”
Yine her zaman olduğu gibi CHP’lilerin kendisine yönelik tutum ve eleştirilerine de çok ağır karşı eleştiri getirmekten kendini alamıyor.
“Teşekkür beklemiyorum, ama bu kadar da ağır suçlamaları yaparken, insanda vicdan, izan olur” dediğini burada belirtelim de, diğerlerini söylemeyelim. Sonuçta, O hâlâ milletvekili, ama bizim mahkemelerde süründüğümüz yeter!..
Konuşmamız arasında bir sinyal vermeyi de unutmuyor Öztaylan… Hani bir ara Bandırma Ayyıldız tepede çimento fabrikası kurulması söz konusuydu da, kent toplu olarak yerine karşı çıkmıştı.
Oradan hareket ederek, Gönen’de kurulmak istenen çimento fabrikasına getiriyor sözü. Diyor ki;
“Gazetecisiniz… Araştırın bakalım, Gönen’e, o çok kıymetli tarım arazilerinin bulunduğu Babayaka’ya hangi sosyal demokrat ünlü işadamı o fabrikayı kurmaya kalkıyor?”
Doğrusu aklıma ilk gelen Burhan Timur Odaman oluyor!.. Soruyorum, “Doğru mu?” diye… Hemen siyasetçi kimliğini ön plana koyuyor; “Ben bilmem… Gazeteci sizsiniz. Yok öyle yağma. Siz araştırın, siz bulun… Bulun da, Bandırma’da çimento fabrikasına karşı çıkan sosyal demokratların, Gönen’deki çimento fabrikasına neden karşı çıkmadığını da anlayın” diyerek geçiştiriyor.
Daha sonra, Öztaylan’ın da dediği gibi farklı kanallardan yaptığımız bir iki sondaj ile ilk aklımıza gelen ismin teleffuz edildiğini görüyoruz.
Hani, belki Bandırma’yı çimento fabrikası yapılmasından kurtardık, ama aynı sorun şimdi Gönen’in başına dert.
Bu arada Öztaylan, eğer kabul edilseydi, Bandırma’ya yapılacak çimento fabrikasının, dünyada bir ilk olacağını ve kullanacağı teknoloji ile 1 gram dahi tozunu dışarıya vermeyeceğini de ısrarla vurguladı.
Yaklaşık iki saati aşkın bir süre konuştuk Öztaylan ile… Aslında o da konuşmayı çok özlemiş.
“O zaman geçin basının karşısına, başkanla birlikte size yöneltilen suçlamaları bir bir cevaplayın…” diyorum. Başını anlamlı bir şekilde sallayıp, “Her şeyin bir zamanı ve sırası var” diyor. “Hayır, ne gereği var?” demiyor.
Sonra da, İbrahim Tatlıses’i beklemekten sıkılıp, “Hadi bana eyvallah” deyip, yanımızdan ayrılıyor.