Genel bir kanı olarak; İnsanlar köleliği fakirlik zannediyorlar zenginliği ise mutluluk.
Bu kavramlar gerçek bir bağı yoktur fakat insanları farklı uçlardan yakalayarak yönetmek kolaydır.
Toplumlar genel anlamda bu kavramlar üzerinden yönetilirler.
Oysa fakirler de mutludur ve zenginler de konforun gönüllü köleleri…
İşte, kötüler, insanları bu iki noktadan yakalar ve köleleştirir.
Gönüllü köleler tekamülden düşer ve sonra her şey ve koşuldan şikayetçi olurlar. Şikayet olanı daha da arttırır ki kişi daha çok şikayet edebilsin. Bu bir bağımlılık ve sosyal bir virüstür.
Özgürlükse, egodan uzak, aklı kullanarak yapılan seçimlerle gelir.
İçinde huzur yoksa zenginlik de fakirlik de köleliktir, kötüye hizmet eder.
Ruhunu şeytana satanlar hariç. Anlatılanın aksi onlar için huzur ve mutluluktur. Egonun mutlu köleleridirler..
Öz’gürlük öz’günlükten gelir.
Kölelik ise ölmüş kulluktur.
Ne kadar kendi içinde kendini bulabildiysen, ne kadar özünü yaşıyorsan o kadar özgür ve özgünsündür.
Ruhun, kalbin huzurla uçuşuyorsa, her yaptığının hesabını sadece kendine veriyorsan, yer ve gök buna hizmet ediyor ve etirebiliyorsan, kendine ve hayata karşı tam sorumluluk alabiliyorsan, uyum kendinle ve hayatla uyum içindeysen işte şimdi özgürsün.
Kölelik durağanlıktır, durağanlık ölümle eşdeğerdir.
Doğada durağanlık hiç olmadı ve olmayacak.
Öyleyse yaşamadan ölmek niye?
Ruhuna, hayatına sahip çık. Basitçe, içten, coşkulu yaşa.
Kendini sev ki Dünyayı sevebilesin, kendini kabul et ki Dünyayı kabullenebilesin.
Olması gereken olur. Olanı dilemiş olan seni gör.
Saf sevginin eteklerinde;
Niyetin bol, kısmetin daim olsun.
Öz’deBir’e selam olsun.
Habibe E. Ağaçdelen