Özgürlüğümü seviyorum. Ama en çok ÖZGÜNLÜĞÜMÜ seviyorum. Sırrı yok. HİSSEDEREK YAŞAMA… Nefes alıp vermek değil… Her nefeste havanın oksijen molekülünü bile hissedebilecek kadar farkındalıkta olmak… İki nefes almak cepte değil bilmek… Yüreğimi zaman zaman uçurtma yapıp aleme salmak. Atmosferin değil zamanında gökkuşaklarının rengini ruhuma akıtmak… Ruhuma akan renklerden İsviçre viyadükleri gibi renkli renkli SEVDA KÖPRÜLERİ OLUŞTURMAK…
Hissedebilenler geçip birbirine ulaşsın kavuşsun diye… Hissetmek diyorum yahu… Hani kahvaltıda kızarmış ekmeğin üzerinde eriyen yağın ağzınızda da erimesi gibi değil… İliklerinize kadar o tereyağın bir damlası olabilmek, mesela bir eli tutunca o elin sıcaklığının ruhunuzun tüm dehlizlerindeki buzları erimesi… Coşkulu bir şekilde özgürlüğümü seviyorum ama en çok ÖZGÜNLÜĞÜMÜ seviyorum. Moda diye ne crop giyiniyor ne de moda diye ille kahveyi o yerden içiyorum… Ne de moda diye namuslu görünüp NAMUSSUZLUĞUN en alăsını yapanlar için… Bak seeen diye hayretlere düşüyorum…. Çünkü bu durum için birsey hissetmiyorum… Kibir kasan şairlerden ya da yazarlardan da değilim. 4.5 milyar yaşındaki gezegene bak ben nasılım edasında… Günümüz güzel ve farklı görünmeye çalışan kadınlardan da değilim… Hele okudukça bilginin verdiği özgüvenle ağır ağır konuşan gözlüklü bir bilge hiç değilim. Benim bilgeliğim kendimi kendime hissettirip kendimi kendime anlatabilmek… Özgünlüğüme aşığım… HİSSEDEREK YAŞAMAK benim MİZACIM. Sadece KENDİMİ DİNLEYİP KENDİMİ KENDİME ANLATTIĞIM zamanlarda da hedonist bir dişliyim.. Bazılarına Armağan… Bazılarına da kocaman bir CEZA gibiyim.