Kader ve özgür yaşam arasında ki çelişkiyi düşündüm de, özgür olunca kaderin olumsuzluğunun önüne geçmeye çalışanların sayısı ne kadar çok.
“Kaderinde ne varsa onu yaşarsın ve o olur” sözünün tartışması hala devam ediyor.
Ne zamanki elin-kolun bağlı kalıyor işte bu kader diye sıyrılıyorsun, sineye çekiyorsun ya da isyan ediyorsun. İşler yolunda gittiğinde ise özgür ruhunu alkışlıyorsun!
**
Çoğu zaman kafama takılıyor. Daha evvel de yazdım yine dün bir tartışmanın içine daldım özgürlüğün kader olgusunun önüne geçtiği düşüncesinde hem-fikir olanlarla…
**
Onlarla farklı bir fikirle konuşunca koyu kıvamı zor açılacak bir tartışmaya girdik ister istemez. İnsanoğlu özgürmüş ve kendi kaderini kendi seçermiş.
Yani bu demek oluyor ki insan; akılından fikrinden, sezgilerinden o muhteşem parlak düşüncelerinden dolayı kaderden üstünmüş.
**
“Tamam, hadi gidelim bakalım bu üstünlüğe doğru şöyle enine boyuna bir düşünelim” dedim.
Eskilerde olduğu gibi son zamanlarda hala devam eden, çok canlar kaybedilen ve yanan bu “namus” kelimesinin esnek olduğu veya böyle bir kelimenin olmadığı bir ülkemiz olsaydı, cinselliği farklı yaşamaz mıydık? Anaerkil olsaydık, seçimlerimiz aynı mı olacaktı?
**
Ya zengin dilimiz yerine dağarcığı daha kısıtlı zor anlaşılan bir dile sahip olsaydık Türkçemizde kelimesini bile söylerken etkilendiğimiz “aşk” kelimesini hiç tanımasaydık… Ya “kader” kelimesini ve manasını hiç bilmeseydik, yine düşünce kalıplarımız aynı mı olacaktı?
**
Ya çok gerici bir ülkede eğitim adına cehaletimizi pekiştiren öğretilere maruz bırakılsaydık, acaba “özgür zihnimizle” kendi yolumuzu bulabilecek miydik? Kendi özgür seçimimizle mi yaratacaktık kaderimizi?
**
Doğuda olduğu gibi on iki-on üç yaşlarında evlenip de, on dokuzuna geldiğimizde dört-beş çocuğumuz olsaydı, yine “seçici” olacak mıydık?
Zaman ilerlediğinde şimdiki kafamızla düşman gördüğümüz bir gurubun içinde doğmuş olsaydık, o zaman kendimize “evet, tabi biz kötüyüz” diyebilecek miydik, yoksa o taraftan farklı mı gözükecekti her şey?
**
Düşünsenize, memnun olduğunuz ailenizin dışında sürekli kavga eden geçimsiz bir yan komşunun çocuğu olsaydık, yine aynı seçimleri yapabilecek miydik? Anne-baba, evlilik konularına bakış açımız aynı mı olacaktı?
Eğitimimiz, zevklerimiz, ta küçükken ki oyuncağımız?..İlk oyuncağımızın bilinçaltımıza etkisi ne olacaktı?
**
Şu sıralarda daha fazlalaşan dost kazıkları yediğimizde hep aynı korkuyu barındırıyor olsaydık, bilinçaltımızın boyunduruğunda olmuyor muyuz? Şuna cevap verelim; o hiç yüzünü dahi göremediğimiz, dokunamadığımız bilinçaltını tanıyıp ona hükmediyor musunuz ki kadere hükmedebilesiniz?
**
Para konusunda çok zengin yahut fakir büyüdüğünüzde paraya bakış açınız hep aynı mı olacaktı?
Aynı özgür seçimleri yapabilecek miydik?
Ya da o gördüğümüzde midemizi bulandıran fare veya böcek yeseydik, hiç et yemeseydik, o keyif veren tatları tatmasaydık, damak tadımız aynı olacak mıydı?
Baksanıza, çocukken ağzımıza girene bile kader karar vermiş!
**
Demem o ki, entel-dantel canlarım, neremiz özgür?…
**
Sanırım çok az insan bu dünyada bütün şartlanmalarından arınmıştır.
Onlar, kaderi küçümseyerek değil, kaderin gücünü tanıyıp, onun önünde eğilerek arınmışlardır. Kaderin Yaratanın buyruğu olduğunu bilerek!
**
Zihnini ve onun alt katmanlarını bilen ve aşan, sonrasında ise ruhunun arzularını yerine getiren kişi kadere akar. Sonu başının kesilmesi de olsa, dünyaca ünlü bir ressam olmak da olsa, kaderle aktığında özgürsündür.
Başka bir açıklama düşünemiyorum.
**
Böyle işte…
Kadere hiç hükmedemezsin. Ya onunla beraber akarsın ya da o minicik boyunla akıntıya karşı boşu boşuna yüzmeye çalışır debelenip durursun.
**
Çırpınmadığımız en güzel olgu sevgi bizimle olsun…
Sevginin en güzeline hiç yorulmadan kulaç atmak dileği ile…
Sevgiyle mutlu kalın.
İslam inancının en çetrefilli konusudur kader konusu. Bu konuda yazılmış söylenmiş sözler hadisler bir hayli aydınlatıcıdır.
kader e nasıl mahkum olduğumuz u iyi açıklamışsınız ancak madem ki herşey kadar dir o zaman neden biz kaderimizden sorumlu tutuluyoruz. kader i biz çizmedik ki