«Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gaziantep gezisinin ikinci gününde Nizip ilçesinde yaptığı konuşma sırasında “Şubatta atama bekliyoruz” diye bağıran öğretmenle polemiğe girdi. Öğretmen gözaltına alındı. DHA’da yer alan habere göre Başbakan Erdoğan, yanındaki bakanlarla bir tesisin açılış kurdelesini keserken, izleyiciler arasında olan ve öğretmen olduğu anlaşılan bir kişi “Şubatta atama bekliyoruz” diye bağırdı. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, “Kusura bakmayın. Biz bir şey söylediysek olur. Ne söylediysek o olur. Başkası olmaz” yanıtını verdi. Aynı kişinin “Size oy yok” diye karşılık vermesi üzerine Başbakan Erdoğan, “Sağ ol, o oy senin olsun. Biz öyle spekülasyonlara girmeyiz. Al onu kendine sakla. Tamam kendine sakla. Gereken yere ver. Bize kimin oy vereceği belli” diye çıkıştı. Polisler kimliği açıklanmayan protestocu öğretmen ile yanındaki bir kişiyi, kalabalık arasında gözaltına alıp götürdüğü görüldü.”
****
Yukarıda haberi görsel, yazılı ve internet medyada okuduk. Tepkiler ardı ardına geliyor. Başbakan Erdoğan, atama bekleyen öğretmenin talebi üzerine verdiği olumsuz yanıta, “size oy yok” deyince oy için “al onu kendine sakla” demiş ya… AK Parti muhalifleri, darbeseverler ayağa kalkıyorlar. Yakaladılar ya bir açık…
Alışmışlardı oysa, politikacıya talep iletildiğinde “derhal efendim, yaparız” diyenlere…
Alışmışlardı oysa politikacının milletin malı üzerine “verdimse ben verdim” diyenlere…
Alışmışlardı oysa, politikacının diğer politikacının verdiğinin bir fazlasını vermesine…
Alışmışlardı oysa, politikacıların tutmasalarda sözünü popülizm yapmasına…
Başbakan Erdoğan'ın popülizmden arınmış, gerçek kokan sözcükleri üzerine kıyamet kopuyor.
Ne AK Parti'nin anti demokratlığı ne de Erdoğan'ın diktatörlüğü kalıyor. Veryansın ediliyor.
****
Alışmıştık oysa bize demokrasi diye yutturulan, bürokratik sınıfın oligarşik iktidarına…
Alışmıştık oysa, derin devletin korkuluğu olmuş politikacıların yaşadığı ülkeye…
Alışmıştık oysa, devletin ekonominin belirleyecisi olmasına… Don, domates, süt üretmesine…
Alışmıştık oysa, devleti arpalık gören zihniyetlerin, popülizm adına arpalıklar dağıtmasına…
****
Öğretmen sözünü söyledikten sonra gözaltına alanlarda eski alışkanlıkları ile görevlerini yapıyorlar. Korkmayın birkaç yıl içersinde bugün yaşadığımız kimi anti demokratik uygulamalar daha da azalacak. Nasıl ki, gelişmiş demokrasilerde de yaşanıyorsa anti-demokratik uygulamalar bizde de yaşanmaya devam edecek.
Yeni bir anayasadan sonra, ardından yeni yasalar yapıldıktan sonra, siyasi partiler yasasına kadar darbe dönemlerine ait ne varsa değiştiğinde, sonrasında daha gelişmiş bir demokrasi mücadelesi başladığında daha farklı bir ülkede yaşayacağız.
****
Bugün alışık olmadığımız şeyler yaşanıyor, bu topraklarda… Millet dalkavukluğunu muhalefet partileri bile yapılmıyor. “O'nun verdiğinin bir fazlasını veririm” diyenler çıkmıyor ortalığa, çıksa da dikkate alınmayacağını herkes biliyor.
90 yıldır normal diye yaşadığımız şeylerin, aslında anormal olduğunu bildiğimiz anda herşey tüm çıplaklığı ile ortaya çıkıyor.
Bugün asıl yaşananlar normal şeyler… Hastalıklı olan herşey iyileşmeye başlayınca, hastalığı kanıksamış olanlar, normalleşmeyi anormal görmeye başlı-yorlar. Asıl sorunumuzda bu galiba…
****
Hani bugünlere darbe ortamları ile kıyaslayanlar var. Onlar sorulması gereken tek şey şu. Bugün Ergenekon davalarında yargılanan o büyük büyük paşaların, katillerin “ifadelerimiz alınırken işkence gördük” diye bağırdıklarını hiç duydunuz mu?
Utanmadan bugünleri 12 Eylül ile kıyaslayanlar yok mu?
Hele birde 12 Eylül koşullarında, darbecilerin kurdukları partilerde görev aldıkları halde bugün kahramanlık yapanlar yok mu?
****
Neyse Başbakan Erdoğan'ın oy üzerinden popülizm yapmaması hemde en çok yapabilecek olanaklara sahip olması gerekirken, yapmaması yeni Türkiye'nin nasıl bir Türkiye olduğunun habercisidir.
Korkmaya gerek yok. Yeni Türkiye'den korkacak olanlar, sıradan yurttaşlar değil aksine dünkü ve halen iktidarlarını kısmen devam ettiren eskinin iktidar sahipleri ve onların çanak yalayıcılarıdır.
Yeniyi öyle kolay oluşturamazsınız!
Ne diyor Münir Aktolga “Pozitivizm” denemesinde: “…. içinde süzülerek gelen ve bilinç dışı olarak kayıt altına alındıktan sonra nesilden nesile aktarılarak varlığını sürdüren bu bilgileri, basit bir şekilde, bir kompüter programıyla-software-kıyaslayamayız. Bir kompüterin programını başka bir programla değiştirerek onun işleyiş biçimini değiştirebilirsiniz, ama bir toplu-mun bilgi temelini-kültürünü-aynı şekilde değiştirerek ona başka bir kültürü monte edemezsiniz!.”
***
“İnsan beyni informasyonları sinaps adı verilen belirli nöronal yapılar aracılığıyla kayıt altında tutabiliyor. Yeni informasyonlar ise, ancak varolan sinapsların üzerine yeni ekler-ilave sinapslar- oluşturarak mümkün oluyor. Yani siz isteseniz de, öyle hiç yoktan bir anda “tamamen yeni” sinapslar oluşturamazsınız! “Yeni” (yeni bir sinaps), daima, eskiden beri varolanla bağlantısı içinde, onun üzerine inşa edilerek meydana geliyor. Yani öyle, çıkar eski sinapsları, koy onların yerine yenilerini diye birşey mümkün değildir! İşte bütün mesele burada! Pozitivizm ve onun felsefi temelleri burada çuvallıyor. İnsanı bir makine-kompüter olarak gören zihniyet burada iflas ediyor. Bütün o, beynini dışardan ithal ettiği ansiklopedik bilgilerle dolduran pozitivist toplum mühendisi “devrimcileri” içinde yaşadıkları topluma yabancılaştıran, düşüncelerinin toplumda maddi bir karşılığı olmadığı için onları birer turist haline dönüştüren diyalektiğin özü budur.. ”
****
90 yıldır batının pozitivizm düşüncesiyle topluma yabancılaşmış, devrimciler, çağdaşlar, ilermeciler, sözde libareller, ulusalcılar bilcümle aydın olduğunu düşünenler bugün duvara tosluyor.
Toplumu 90 yıldır yukarıdan aşağı toplumu değiştirmeye çalışan zihniyet, ortaya çıkan kültür; bugün yabancılaştığı toplumun kendi kültürü ile ortaya çıkmasını gericilik zannediyor. Kendi toplumunu okuyamayan turist haline dönüşmüş sözde aydınlarımızda eksikliklerine rağmen AK Parti iktidarını diktatör olarak ilan ederek, kendi tarihinin diktatörlüğünü aklamaya çalışıyor.
Neyse ilk defa bu topraklarda son 10 yıldır burjuva devrimi yaşanıyor. Hem de Allahına kadar…
Yani yukarıdan aşağı değil, aşağıdan yukarıya doğru değişim tüm alışkanlıklarımızı yerle bir ediyor.
Son söz: Ve “değişim, değişim” diyenler yaşanan asıl değişimi gericilik zannederek, değişim karşıtlığına soyunuyorlar. Toplumun muhafazakarları değişimin taşıyıcıları olurken, dünün ve bugünün aydınlanmacıları asıl muhafazakarlığa doğru yelken açıyorlar.