İlk günün duygusallığıyla caddeye çıktık. Sevinçliydik, ayağımız yere basmıyor, adeta uçuyorduk.
Çünkü köyden gelmiş, Yüksek Öğretmen Okullu olarak, Fen Fakültesi kazanıp kaydolma hakkını elde etmiştik. Gururlu ve mutluyduk, fakülteye dün kayıt yaptırmış ve kimliğimizi almıştık.
Uçtuğumuz bir günde üniversiteye gitmek için, otobüs bileti almak, kimin aklına gelirdi.
Ürkek adımlarla, geçen uçaklara da bakarak durağa yaklaştık. Fakat içimdeki his, otobüs hemen gelir mi? diye soruyordu. Yalnız hiçbirimizin bilet almayı akıl etmemesi, böyle bir kuralı bilmememiz, bilet gerçeğine dikkate almadığımızı gösteriyordu.
Arkadaşlara, böyle bir gerçeğe sığınarak, şoföre kimliklerimizi gösterip ne yapmamız gerektiğini sorarız, dedim. İçim içimi yiyordu. Çünkü kanun ve kuralda bilmiyorum, olmazdı.
Otobüs geldiğinde, binmek için tereddüt ettik. Üçümüz de birbirimize baktık. Ders saati de geliyordu. Zamanında derse yetişmeliydik. Birimizin de mi aklına gelmedi, diyecektim ki güldüm. Ne yapalım şoförün insafına kalmış varsın, almasın otobüse yapacak bir şey yok, dedim. Irmaktan geçmek isteyen koyunların suya bakması gibi şoföre gözümüzü diktik. Onun ağzından çıkacak söze göre ilk derse zamanında yetişeceğiz. Karadenizli idam olurken “Bu olay bana ders olsun,” demiş. Bize de ilk gün olmakla, otobüsle ücretsiz nereye gidiyorsun.
Şoför Üniversitenin verdiği kimliklere baktı. Beyazıt’ta ineceğimizi söyledik. Şoför fen fakültesine Laleli daha yakın. İki durak sonra ineceksiniz, dedi. Çok teşekkür ettik. Otobüse binerken ki, çaresizliğimiz yerini yeniden güven duygusuna bıraktı.
Acemilik sağır olmak gibi bir şey. Biz de acemi ve heyecanımıza karşılık, otobüs şoförü bizi affetmiş oldu. Büyüklerin o kadar tembih etmelerine rağmen, hatamızı şoför görmezden geldi. Esasında bize büyük ders oldu. Bu durumda sınıf yoklamasına da yetişmiş olduk.
Yoklamada kaçak olmayacağız, kitapları ve konularını da öğreneceğiz.
Okula girerken kimlik ve okul kartlarımız soruldu. Arkadaş okul değil üniversite, dedi. Arkadaşın sözüne güldük. Zaten arkadaşımız Ziya ne derse gülecektin. Ziya, üniversiteyi ilçemizden daha büyük buldu.
İçeriye gruplar halinde öğrenciler giriyordu. Bizde etrafa bakarak sınıfımızı bulmaya çalışıyoruz. Ziya arkadaş bizimkisi tam bir çaylaklığa örnek, dedi. O heyecanla güldük. Gruplar hızla yürüyor ve koridorda kayboluyordu. Ziya arkadaş herhalde sınıflarına giriyorlar, dedi. Kendisi de matematik bölümüne kazanmış olduğu halde, biz de bir sınıfa girelim, dedi. Birlikte öğrenci işlerine gittik ve ders programını aldık. Sınıfa geldiğimizde hocanın henüz gelmediğine sevindik. Uygun bir yere oturduk. Heyecanlıydık çünkü, üniversitede ilk dersimizi görecektik. İki arkadaş aynı sırada oturduk.
Öğretmenimiz geldiğinde ayağa kalktık. “Yeni öğretim yılınız hayırlı olsun,” dedi. Dersin konularını açıkladı. Ayrıca laboratuvar çalışmalarımızı nasıl yapacağımızı anlattı. Öğretmenimizi sevdik, babacan biriydi.
Soru sormamızı istedi. Aklımıza takılan tüm soruları sorduk. Öğretmenimiz, devamlılığın esas olduğunu söyledi. “Dersleri kaçırmamaya dikkat edin, günü gününe tekrarlarınızı yapın,” diye tembihledi.
“Mesleğiniz için çok iyi çalışmalısınız,” dedi.
Hasan TANRIVERDİ