Otobüsümün gelmesini bekliyor, bir yandan da merakla etrafı izliyordum…
Bir an gözlerim ufak tefek bir çocuğa ilişti… Bir elinde dürüm bir elinde ayranı vardı yavaşça yer minderine oturur gibi yere kartonların üzerine oturdu… İşte o an göz göze geldik… Ben gözlerimi ellerinden ve yüzünden ayıramadım… “o” bir ayakkabı boyacığılığı yapan akranlarından çok ama çok farklıydı… Ufacık ellerinde mesleğinin izleri fazla görülmeyen “abi, abla ayakkabılarınızı parlatayımı “ diyen diğer akranları gibi değildi…
Yerimden kalktım her zaman boynumda asılı duran fotoğraf makinemi elime aldım henüz dürümünden birkaç lokma ısırmıştı… Yavaşça yanına sokuldum biraz endişelendi… Duraladı yüzüme bakıyordu, bende onun yüzünden ellerinden gözümü alamıyordum… Bir şeyler söylemem gerekiyordu…
— Fotoğrafını çekebilirmiyim?
Gözlerinde çok tatlı bir ışıltı oluştu… Sonra yavaşça gözlerini ellerindeki dürümüne ve ayranına çevirdi.
Amacımın onu rahatsız etmek olmadığını ona söyledim… Bir yandan da yemeğini yemesini rica ediyordum… Yüzünde şimdi çok tatlı bir gülümseme oluşmuştu… Tekrar elindeki dürüme baktı ve başladı yemeğe hem konuşuyorduk hem de yemeğini yiyiyordu.
— Adın ne?
— Rıdvan
— Rıdvan kaç yaşındasın?
— 13
— 13 mü?
Oysa ufak tefek biri vardı karşımda… Hiç mi hiç yaşını göstermiyordu karşımdaki çocuk.
— Rıdvan okula gidiyormusun?
— Hayır, bu yıl bıraktım ilköğretim son sınıftım gidemiyorum ama seneye gidecem…
Kendinden emin bir şekilde konuşması beni çok etkiliyordu.
— Peki, neden bıraktın desem?
— Babam inşaat işçisiydi… Annem ev hanımı biz 6 kardeşiz fakat babam gibi birçok işçiyi işten çıkardılar… Şimdi babam iş arasa bile bulamıyor… Bir anda durgunlaştı… Tebessüm saçan o pırıl pırıl yüzışıl ışıl parlayan yüz bir anda soluverdi… Okumadığından başka da mesleği yok… Okul masrafımız çok bende bu yıl okula gitmedim ama seneye kesin gidecem şimdi çalışıyorum ayakkabı boyacılığı yapıyorum.
— Bak ayakkabı boyuyorsun ama ellerin tertemiz diğer boyama yapan arkadaşlarının elleri gibi değil?
— İşimi temiz yapmayı seviyorum yemek yediğim için ellerimi de yıkadım…
O kadar kendinden emin konuşuyordu ki ona hayranlığım artıyordu tabi bu arada ben boş durmuyor arada onu fotoğraf karelerinin içine alıyordum.
Güzel bir sohbetti ben soruyordum Rıdvan cevap veriyordu becerikli ve akıllıydı, birçok konuda yaşıtlarından fazlasını biliyordu.
Yavaşça yanından doğrulup kalktım ayrılık saati gelmişti yüzüne baktım son kez .
Karşımda kararlı gözleri çakmak çakmak parlayan 13 yaşında, ayakkabı boyacılığı yapmasına rağmen okumakta kararlı bilgili yurdum çocuklarından biri duruyordu, vedalaşıp ayrıldık.
Ayrılırken Rıdvan’la gönüllerimiz birleşmişti o benim gönlüme yerleşmişti bile… Bende onun gönlüne girdiğime inanıyordum… o ışıl ışıl gözler bunu bana hissettiriyordu… Şimdi satırlarımda sizlerle paylaşmak istedim orta Anadolulun bir otogarından Rıdvanlı anımı…
Al aldı yanakları,
Soğuktan çatlamış elleri,
Işıl ışıl gözleri vardı.
Onlarda çocuktular.
Elektrikleri yoktu belki,
Suyu, ya dereden,
Ya da, kuyudan çekiyorlardı.
Onlarda çocuktular.
Pilli arabaları olmadı,
Barbi bebekleri de,
Yap-Bozu hiç görmediler..
Onlarda çocuktular.
Onlarında her çocuk gibi
Umutları vardı yaşama dair…
1dost@sacide