Toplum bilimleri içerisinde tarih kadar gerçekliğin çarpıtılma yaygınlığına sahip bir alan var mıdır, bilmiyorum. Tarih kitapları aynı olayın veya olgunun birbirinden farklı, hatta zıt anlatılarıyla dolu. Elbette tarihi kimlerin yazdığı, bu farklı anlatıların başlıca nedeni. Ayrıca tarih o denli geniş bir alan ki, toplum ve devlet varlığının neredeyse tümünü içeren ve bu anlamda ekonomi, sosyoloji, istatistik, kültür alanlarına müdahil olmak zorunda kalan bir dal. Tarih yazıcısının bu alanlardan neleri nasıl aldığı ve özellikle tarihin objelerini nasıl bir özne ile değerlendiği hususu, bizi yalnızca bir tarih anlatısıyla karşı karşıya bırakmaz, aynı zamanda nasıl bir tarih okumasını da “zorlayan”, “yönlendiren” bir yola sokar. Özellikle okullardaki tarih dersleri bize “özgür” yorum yapma imkanından daha çok, egemenin anlayışıyla şekillendirilmiş bir tarih okumasını dayatır.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere yazının konusu böyle bir girizgahı zorunlu kıldı.
Resmi tarihçilerin ve Osmanlı yüceltmesini siyasetlerinin bir ögesi haline getirenlerin o kadar çok övdükleri Osmanlı millet sistemi neydi? Gerçekten bize anlatıldığına ve yukarıda da belirttiğim gibi bize dayatılan okumasına göre Müslümanlar ve gayrimüslimler olarak tasnif edilmiş millet sisteminde gayrimüslimler kendi inanç ve hatta kültür alanlarında ne ölçüde serbesttiler?
Bu konuda Marc David Baer’ın “IV. Mehmet Döneminde Osmanlı Avrupası’nda İhtida ve Fetih” kitabından söz edeceğim. Hil yayınlarından 2010 yılında çıkan bu değerli kitabın ikinci bir baskısı yapılmamış ki, doğrusu buna şaşırdım.
Tarihçi yazar Baer bu kitabı için Türkiye, Avusturya, Almanya arşivlerinde çalışmış. Çok zengin bir kaynakçası var.
Kitap 1648 yılında daha 7 yaşındayken tahta oturtulan, 1693 yılında eceliyle ölen, avcı namıyla anılan Padişah IV. Mehmet dönemini anlatıyor. Bu 50 yıllık dönem, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşını saymazsak, Osmanlı tarihinin belki de en çalkantılı, en hareketli dönemi.
IV. Mehmet dönemini özgün kılan üç olay var: Kadızadeliler hareketi, İhtida ve bu bağlamda Sebatay Sevi olayı ve sadrazamlık makamında Köprülüler sülalesinin etkisiyle durağanlaşmış fetihçiliğin yeniden hareketlenmesi.
Osmanlı dönemi boyunca ihtida yalnızca yeni fethedilmiş yerlerde değil, içte de yapılmıştır. Fakat bunun içerde (Osmanlı sınırları içinde) en sistemli ve zora dayalı olarak yapıldığı dönem, Padişah IV. Mehmet dönemi. Yazar “Bu kitap, İslamlaştırmanın emsali görülmemiş bir biçimde bu örüntüye göre gerçekleştiği padişah IV. Mehmet (1648-1687) dönemindeki ihtidalar üzerinedir” (Syf 19) diyor. Ben de kitabın merkeze aldığı ihtida konusu üzerinde duracağım.
IV. Mehmet döneminde imparatorluk içindeki ihtida hareketlerinin artışındaki asıl nedenin Kadızadelilerin Saray ve idare üzerindeki etkinliğine bağlı olduğu gerçeği, kitabın eksenini oluşturuyor.
Kadızadelililer
Kadızadeliler hareketinin başlatıcısı Balıkesirli bir vaiz olan Mehmet Efendi olup babası kadı olduğu için hareketin adı Kadızadeliler olmuştur. IV. Murat döneminde İstanbul’a gelen, selatin camilerinde ve Ayasofya’da vaazlar veren Mehmet Efendi, gittikçe cemaatini genişletir. İslam’ın……..