Cevaplanması, hayli zor olan bir sorunun içine girdiğimi biliyorum. Halkların kaderlerini etkileyen o kadar farklı faktör var ki…
Çok denklem var, çok da bilinmeyen var.
Önce eldeki verilere bakalım. PETROL ve DİN
İslamiyet Ortadoğu halklarının her şeysi… Rejimi, ideolojisi, yaşam tarzı, hukuku, kültürü, öte dünyada rahat etmesi için sahip olması gereken, velhasıl her şeysidir.
Yaşadığımız gerçekliğe bakarsak; hem din, hem de petrol halkların yaşamlarını karartan unsurlar.
İkinci denklem. Şiilik, Sünnilik, Arap Milliyetçiliği ve İslamiyet’in diğer bölüngüleri…
Petrolün yerine, petrol kadar kullanışlı başka bir yakıt bulunasıya dek, petrolün bölge halklarına faydası değil zararı dokunacaktır.
Petrollerini batılı ülkeler, ucuza kapatmasın diye, başvurdukları ilk kurtarıcı; İslamiyet.
Böyle olunca ortalık karışmaya başlıyor. Çünkü bir iktidarlardaki İslam var. Bir de, kendilerini emperyalizme karşı; birlik ve beraberliği sağlayacak ve bir silah görevi yapacak İslam var.
Bir başka şekilde ifade edersek; bir iktidarların İslam’ı var. Bir de kendini savunmak durumunda olan, halkın İslam’ı var.
İktidarların İslam’ı bir anlamda Amerikan İslam’ı oluyor. İslam ülkeleri, iktidarlarını kullanan ve petrolün de Amerika’ya akmasına neden olan İktidar İslam’ı…
Durum bu olunca, İslam ülkelerinde, İslam’ın birliği sağlanamıyor. Ve çok farklı İslam anlayışları ortaya çıkıyor.
Benim İslam anlayışım, senin İslam anlayışından daha iyi konusu var. Ayrışması var.
Bu durumda, farklı İslam anlayışında ki guruplar, en doğru İslam’ın, Kur’an’daki İslam olduğu ve kendilerinin İslam’ının, Kur’an’daki İslam olduğunu ileri sürüyorlar.
Suudiler, petrolün ve Amerika’nın korumasını da, arkasına alarak, Vahabiliğin en doğru İslam anlayışı olduğunu ileri sürüyorlar.
Diğer İslam ülkeleri veya İslam anlayışında olanlar, Vahabizm diye Kur’an da bir şey yok deseler de, geçerli olan İslam Suudilerin İslam’ı olmuş oluyor. Çünkü silah ve dolar onlarda…
Ancak bir taraftan da dünya değişmeye devam ediyor. Kadın hakları, özgürlükler diye bir şeyler yol alıyor.
Bu durumda, emperyalizme karşı kendini, doğru İslam ile korursun savı boşlukta kalıyor.
Amerika, 1943 yılından bu yana, Suudi Arabistan yönetimini elinde tutuyor.
Biliyorsunuz. Körfez ülkelerinin petrolleri dolar ile satılır. Yılda 450 milyar dolar Amerika’ya akar. Bir kâğıt bir mürekkep karşılığında bir varil petrol.
Burada önemli olan petrolün kendisi değildir. Çünkü Amerika’nın kendisine yetecek kadar ve hatta satacak petrolü vardır.
Önemli olan petrolün dolarla satılmasıdır. Bu durum, uluslararası ticaretin de, dolarla yapılmasını zorlar. Rezerv kur vesaire hep buradan kaynaklanır.
Hatta Amerikan finans sisteminin küreselleşmesi bundandır. Sebep petrodolardır.
Yalnız petro dolar yetmez. Çin’in petrole ulaşmasının önüne engeller konulması mecburiyeti vardır.
Amerika ve Batı emperyalizmine karşı İslam İşbirliği Teşkilatı ve İslam NATO’su kurma çalışmaları devam ediyor.
Suudi Arabistan, Türkiye ve İsrail kendilerini emperyalizme karşı korumak için, birlik çabalarını sürdürüyor.
Ya biz kafayı yedik. Ya da ortada emperyalizm diye bir şey yok. Ortadoğu da, Büyük Kürdistan kurma çabaları yok. Türkiye, Suudiler ve İsrail?
Acaba kim kimi kandırıyor?
Bölgemizde daha çok kan döküleceği anlaşılıyor.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr