Ormanı dinle, ağaçların iniltisini ve yaprakların nağmesini duygularınla hisset.
Ağacın dibine otur, gövdesine yaslan. Rüzgârla olan dansını izle, git demiyor, aksine dibimden kalkma diyor. Dost kalalım ve birlikte olalım, diyor.
Dibimde kal, korurum, güvenmelisin, koca cüsseme ve dallarıma. Yapraklarım, suyu bırakmaz, uzan ve sırtını daya gövdemin kabuğuna. Eğer üşürsen, kırılan dallarımla, ateş yakar ısınırsın. Dallarımın altına ev de yapabilirsin. Yapabilirsin ama tavsiye etmen, geç karşıya yap ve oradan güzelliğimi ve diğer ağaçların şahane yeşilliğini seyredersin.
Karşıya sıcak bir yuva kurmalısın. Kırılan ve kopan ağaçları kullan ve kur sıcak yuvanı. Sıcak yuvanda rüzgârın esintisiyle başlayan nağmemizi dinle. İncecikten gelen seslere kulak ver. Uyu evinde ki, en derin rüyalarında da beraber olalım.
Kuş seslerimle uyan, kuş seslerimdeki inceliği dinle. Dinle de içindeki gizli güzelliği hisset, anla ve güzel sesleri taklit et. Ardından gelen uzun havalarda, yorgunluğun kalmasın çıksın bir kenardan. Soyulsun kabuklar gibi çekilsin gitsin.
Ormanı dinle, ormanla kal ve ormanı sev ki, ağaçlar da seni sevsin. Yabancı gibi durma. Bakma öyle yandan. Farklı sesler duyuyorsan bunlar yabaniler olabilir. Yabani ve yırtıcı yaklaşamaz bizlere, Kıyıdayız göl kenarındayız ve güçlüyüz. Yabani sesler birbirinden çekinir, birbirinden kaçar. Hepsi de sizden korkar ve bir tarafa kaybolur.
Evden çıktın, dibime gel, yaslan gövdeme, bekle ateşin yanmasını, bekle de gör ve hisset ısısını. Ormanın içinden gelen seslere aldırma.
Karanlıkta nara atan çok olur. Kimi gücünü göstermek, kimi de korktuğu için, bağırır, çağırır ve atar narasını. Bir şey zannetsinler de kaçıp yöreyi terk etsinler diye. Hayal kurarlar, hayalleri çoğu zaman geçerli de olur.
İçimize gelen yırtıcı, seslerden korkmasa da rahatsız olmamak için, kendine başka yer ararlar.
Dallardan inmeyen kuşların, tünemesi yetmemiş gibi, bir de üzerimize yuva yapar. Onlara yine de kavga etmeyin, dalımız evinizin gövdesi, yaprağımız çatınız olsun. Yeter ki, iyilik üzerine isteyen dalımıza konsun, yuvalansın ve rahat etsin.
Bakınız sizleri ağaçlarımıza ait çiçeklerle süsledik. Tohumlarıyla da besledik. O tohumları koruyan meyvelerle suladık. Sizlere adres olduk ve mekân oluşturduk. Tohumlarımız günlük gıdanız, meyvelerimiz de besin kaynağınız oldu.
Ev ve ocak ile şenlendi yuvanız. Yuvanızda sizleri baktık ve büyüttük. Buna rağmen; salmayın her insanı içimize dedik, salmayın. Yakmayın dedik, bağrımızı yakmayın. Bir ölür, bin diriliriz. Fakat ölmeyelim, ölüm herkese uzak olsun.
Yabaniler, diplerimizi oyup yuva yapıyor. İnsanlar gövdemizi yaralıyor. Elimizden bir şey gelmiyor, bir şey yapamıyoruz. İnsanlar zarar vermek için, ormana yaklaşırken, bütün kuşlar birlik olup bağırın ve belki akılları başına gelir, anlarlar.
Başka çaremiz kalmadı. Bu gidişle, gençlerimize, orman sahaları kalmayacak. Duymayacaklar, bilmeyecekler kuşların cıvıldamasını. Bu yörede bir zamanlar kuşların çok çeşitli türleri yaşardı. Kuş sesinden, kuşların güzelliğinden dolayı ziyaretçilerden geçilmezdi. Ağaçların sesini ve kuşları dinleseler. Sizlerden bir şey istemiyoruz. Tek isteğimiz, kesmeyin ve de yakmayın, ormanları.
Sizlere neler verdiğimizi biliyorsunuz. İçimizden çıkan kaynak sularını ve saldığımız oksijeni veriyoruz. Suyu tutup süzüp emrinize sunuyoruz. Orman deyip geçmeyin, onlar bir ülkenin kültür mirasıdır. Orman sayesinde tüm canlılar hayatlarını devam ettirir.
Ormanı dinleyen, doğayı ve doğanın yaratılış felsefesini dinler. Ona sahip çıkar. Orman doğruluktur, neşe, sevgi ve ahlaktır. Ahlak ölçüsünde ormanımıza ayak basmalı ve dürüstçe gezmelisiniz. Çam sakızı arayabilirsiniz, türkü söyleyerek. Neşelendirirsin ormanı ve sahip çıkarsınız.
İnsanlığın gereği, ormanın yeşilliğini korur, canlıların tümünü sever ve gözetir.
Orman da insanları, diğer canlıları gölgesinde gözetir ve korur.
Ormanın gölgesinde mevsimler geçer.