“Orman ve krem” bir araya gelmeyecek, olan iki anlayışın temsilcileri.
Fakat, bir aradalar, ağaçların dibinde!
İnsan düşünmeden yapamıyor, yarattığı üzüntüyü de gideremiyor.
Krem neden dolayı, ormanı boyladı… Sonuçta topraktan, değişik kokular gelsin, diye mi öyle bir eziyet çekildi.
Açık bir gökyüzü ve az rastlanan bir atmosferde krem, umutsuz bir düş müydü? Yoksa güzelleşme adına, serserice atılan, bomba mıydı? Ağaçlar arasına dökülen krem, ağaçları mı? yumuşatacaktı! Yoksa kimyasal karışım, zehir etkisi göstersin diye mi, oraya taşınmıştı?
Acaba kremi dökenin, kulakları, uğulduyor mu? Belki de gözleri puslanmıştır. Halsizlikten ayağa kalkamamış, dışarı çıkmaya bile korkuyordur. İnsanlık bu mu?
Kimyasal (belki de atık), çöplük haline getirdiğin ormandan pis kokular geliyordu. Koku, insanların, moralini bozmuştu. (Gerçi, Ergene vardı.) Morali bozulmayan, rahattı ve yorum yapıyordu. Kremin dökülmesine yardım edenin varlığı önemliydi.
Köyün çelimsiz, “Sezin” adlı kız çocuğunun yüzü asılmış ve gülücükleri görülmez olmuştu. Çünkü, ormanına yapılan kötülük, bal üretimi ve ineklerinin, otlaklarına zarar vermişti.
İşte “hayatın çilesi, yaşanırken çekiliyordu.”
Yalan sarmalına “güzellik maskesi” de girdi ve insanlarda nefret uyandırdı.
Aileler; kızımız güzelleşecek diye, dengeleri bozuldu. Dengesi bozulan kişilerde, zor duruma düşmüşlerdi.
Ormandaki krem, yaprak ve kır çiçeklerin daha parlak açmasını sağlamayacaktı.
Zehir etkisi, yapan bir karışımı yüze sürmenin mantığı anlaşılır gibi değildi. Gerçeği söyleme durumunda değilsen bile, dillendirmemek, erdemdi.
Gerçeği ortaya koymak, önemli bir meziyettir. Böyle bir meziyete sahip olmayan; bu konuda kör ve sağırdır. Böylelerinin yaptığına nasıl güvenilir?
Gerçekler, her yerde söylenmez; ama olay insanları bire bir ilgilendirmektedir.
Vicdana göre, doğru yolun dışına çıkmamak gerekir.
Hasan TANRIVERDİ