İktidarın, yani siyasi İslam’ın iki gerilimden beslenerek bu günlere geldiğini biliyoruz.
Sünni çoğunluğu, Alevi azınlık üzerinde tepindirerek, Sünni çoğunluğun saflarının sıklaştırılması stratejisi, 13 yıl uygulandı.
Sünni Alevi gerginliğinden, militanlaşmış, emre amade bir Sünni kitle yaratıldı. Bu kitlenin temsilcileri ekranda, kavgada, her yerde var oldu. Örgütlü olan bu kitle, organize devlet kurumlarının içinde de var oldu.
Devletin gücü ile bu örgütlü kitlenin gücü birleşince, siyasal İslamcılar güçlüymüş gibi göründü.
Bu kitlenin ideolojisi siyasal İslam, siyasal Sünnilik, ekonomik alanda piyasa oldu. Piyasa olmasa zaten ABD desteği olmazdı.
Görevi; her fırsatta gerginlik yaratmak, bu gerilimden yararlanarak, Sünni kesimin saflarını sıklaştırmak ve bunu sürdürmek.
Olaylara, aklıselim ve bilim açısından bakmak yerine, mezhep penceresinden baktılar. Millete de, o gözle bakmalarını istediler.
Bir örnek vermek gerekirse, şu günlerde katledilen savcı üzerinden, Sünni siyaset sürdürüyorlar.
DHKP-C terör örgütünü, Alevi örgütmüş gibi göstererek, tüm Alevileri hedef alan bir yayın yürüttüler. Yürütüyorlar.
En tepedeki siyasi İslamcı, Gezi eylemleri için nasıl siyaset yapmıştı? Berkin Elvan Alevi, Burak Can Sünni…
Alevi Sünni çatışması siyasal İslam’ın en tepesinden kışkırtılıyor.
Gezi eylemlerini Aleviler yaptı. Geziciler her türlü kötülüğü yapar. Sünni İslam bunlara karşı koyar gibi bir ortam referans yapıldı.
Ne kadar çok Alevi Sünni çatışması ve gerginliği, o kadar çok Sünni oy alınır çalışması yapıyorlar.
Seçimler yaklaştıkça, bu gerginliği yükseltiyorlar.
Yemen’e ABD ve on Sünni devletle birlikte saldırmayı da, bu çerçevede kullanıyorlar.
Gazze’de elini oynatmayan bu Sünni koalisyon, Yemen ve ABD olunca yola koyuldular.
İran düşmanlığının propaganda edilmesi de bundandır. Ne kadar İran ve Suriye düşmanlığı o kadar çok Sünni oy…
Laiklik elden fiilen çıkarılınca, geriye çoğunluğun mezhebi Sünnilik siyasetin aracı olarak kullanılır oldu.
Siyasal İslam’ın, tek hedef kitlesi Sünni İslam üzerinedir. Ne kadar çok Alevi düşmanlığı yaratılırsa o kadar çok oy demektir.
DHKP-C’yi Alevi gösterecek ki, Sünni çoğunluktan daha çok oy koparsın.
Sorumlu insanların, bilhassa en tepedekinin sorumsuzluğu, ülkeyi bölmeye götüren yolda en tehlikeli olanıdır.
Ülkeyi akıl ve bilimle, adalet içinde yönetmek yerini, yarısını öte yarısına düşman etme yönetimini deniyorlar.
Osmanlının son günlerinde olduğu gibi; aslolan iktidarsa, gerisi teferruattır diyorlar.
Gerilim stratejisinin ikinci ayağı, birincisinde daha tehlikelidir. Kürtlere toprak ve özerklik vaat ederek, Sünni Kürtler üzerine oynamak.
Bu noktalardan yaratılan gerilimlerle seçime gidiyoruz.
7 Haziran seçimlerinin, bu ülkenin hiçbir sorununu çözmeyeceği, bu günden bellidir.
Siyasal İslam’ın bu iki gerilim üzerinden oynadığı oyunu bozmak bizlere düşmektedir.
Hiçbir Cumhuriyet Hükümeti, toplumu Sünni/Alevi ve Kürt/Türk diye bölerek, seçimlere gitmemişti.
“Ülkenin yarısı gitsin, ben öteki yarınsına iktidar olurum” anlayışı ile karşı karşıyayız.
Ülkeyi bu iki yararsız meseleye odakladılar.
Ülkeyi ekonomik olarak da, içinde çıkılmaz noktaya getirdiler. Üretemez ve sanayisi gerileyen bir yere getirdiler.
Üretim için dayanağımız KİT’ler vardı. Onları da yabancılara verdiler. Onlar bizim olsaydı yeniden üreterek borçlarımızı ödeyebilirdik.
Şimdi çıkar düzenbazlarının eline düştük. Hem varımızı yoğumuzu sattık. Hem de üstüne borçlandık.
Siyasal İslam, hem ekonomik olarak yağmacılık yaptı. Hem ülke insanının umut tacirliğini yaptı.
Seçimler yukarda anlatmaya çalıştığım siyasal İslam ile Türk halkı arasında geçecektir.
Halkımız siyasal İslam militanların etkisinden kurtulabilirse, kendi aklı ile oy verebilecektir.
Artık birçok şey eskisine göre daha görünür hale geldi. Umutluyum.
bulentesinoglu@gmail.com