ÖMÜR TÖRPÜSÜ
Beşik kertmesiymişiz. Ateşlerde yanası
Otuzuma basmadan kakaladı anası
Yüzünü görenlerin gelmedi inanası
Kimi güldü, kimisi taziye verdi gitti.
Bana saklıydı haspam lakin halka açıktı
Anlamadım hangi tür, ne çeşit bir kaçıktı
Öfkesi dağ gibiydi hoşgörüsü küçüktü
Bahçıvan, terzi, aşçı sabrından erdi gitti.
Ne öğüt kâr ederdi, ne nasihat alırdı
Gün aşırı darılıp kankasında kalırdı
On dakika yemese açlığından ölürdü
Manav, kasap vergide rekoru kırdı gitti.
Yirmi yılda bir defa ‘gününe’ aş pişirdi
Yiyenler afalladı, feleğini şaşırdı
Bütün misafirleri hastaneye düşürdü.
Kimi kustu, kimisi öğürdü durdu gitti.
Tembellik tek hobisi hele de mevsim kışsa
Baykuşu ürkütürdü bir saniye bakışsa
Markasız giyinmezdi bari bir de yakışsa
Moda dergilerini önüme sürdü gitti.
Milyarlık eteğine damladıkça terleri
Firar etti aklımın en kıdemli erleri
Hırsından ortalığa saçtı mücevherleri
Anlaşılan rahatlık başına vurdu gitti.
Tam bir ömür törpüsü ve de yararsız idi
Özde evcil jaguar sözde zararsız idi
Hem pişman, hem gururlu, hem de kararsız idi
İki adım yürüdü, on adım durdu gitti.
Paris’ten siparişti kürkümüz, gocuğumuz
Yerli üretim hariç yenmezdi sucuğumuz
Çok şükür kısırdı da olmadı çocuğumuz
Hâkim kalemi kırdı, defteri dürdü gitti.
İki yüzük beş küpe on bilezik yitirdi
Altmış yıllık ömrümü altmış günde bitirdi
Yaşlı papağanını kafesiyle götürdü
Şımarık kedisini başıma sardı gitti
Kayış kopardı en son, kıt aklını tırlatıp
Haram etti, olmayan hakkını hatırlatıp
Çıkarken elindeki telefonu fırlatıp
Kaşımı ortasından ikiye yardı gitti
Uzun lafın kısası hayat ona hep ‘’tey’’di
Yediği tabağında yemediği çöpteydi
Gitmeseydi belki de bugün boynum ipteydi
Kim bilir hangi garip birine vardı gitti