Şems-i Tebrîzîder ki:
“Eğer hala kızıyorsan: Kendin ile olan kavgan bitmemiştir.
Eğer hala kırılıyorsan: Gönül evinin tuğlaları pekişmemiştir.
Eğer hala musibetlere üzülüyorsan; Gerçeği bilmiyorsun.
Eğer hala şikâyet ediyorsan: Gerçeği göremiyorsun.
Eğer hala kınıyorsan: Af makamına ulaşmamışsın; öfke ve kin seni yakıyor.
Eğer hala ”Ben” demekten vazgeçmiyorsan: Dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen tutsaklığa boyun eğiyorsun.”
***
TV kanalında bir film izledim. Bilimsel ya da tıp açısından yaklaşım umut verici olmamakla birlikte olumlu ve güzel düşünme yönünden amaca götürdü. Bu düşsel Ak Kırlangıç öyküsünden devinimle; olumlu düşünmenin olumlu sonuca göçtüreceğine ilişkin kimi söylenenleri ilgi duyanlarla paylaşmak istedim. Buyurunuz okuyalım.
Ak Kırlangıç
Nil, yedi yaşında yürümekte zorluk çeken bir kız çocuğudur. Annesiyle babasının boşanmış olmaları Nil’in yürümesini psikolojik olarak etkilemektedir. Avukat olan annesi kızın tekrar yürüyebilmesi için bilimsel bütün çarelerden sonuç alamamıştır. Temizlik için gelen kadının oğlu Hasan bir ak kırlangıçtan söz eder. Nil’in akranı olan bu çocuk ak kırlangıcı gören birisinin çabucak yürüdüğünü söylemektedir. Ak kırlangıcı gören hasta ise hemen iyileşir, dileği varsa hemen gerçekleşir, diye anlatır.
Hasan, Nil’i inandırmıştır. Nil ak kırlangıcı görmek, görür görmez de yürüyüp koşmak isteğindedir. Annesi kızının bu isteğinin hayal olduğunu bilse de sesini çıkarmaz. Gel gelelim ak kırlangıç Nil’in her şeyi olmuştur. Rüyalarını bile ak kırlangıç süslemektedir. Ak kırlangıç ancak dağlarda, köylerde, saçak altlarında, duvar ve kaya deliklerinde yaşayan bir kuştur. Nil’in ısrarıyla Hasanların köyüne ak kırlangıcı görmeğe gitmek gerekmektedir. Avukat İrem, kızının bu anlamsız isteğine karşı çıksa da ak kırlangıç Nil’in yürümesi için bir umut olmuştur artık…
Ana kız dağ bayır, saçak baca ak kırlangıcı bulmak için yola düşerler. Köylü de Nil’in yürümesi için tek umut olan ak kırlangıcın bulunması oyununa katılacaktır… Aklında tut.başaracaktır!
***
Medya ortamında edindiğim bilgileri, İzlediğim TV filmiyle özdeşik bulduğumu belirteyim. Günlük hayatta kullandığınız her sözcükle bir anlaşma imzalarsınız. Hem kendinizle hem de karşınızdaki ile hem de tüm evrenle… Bir insan gelecekte ne yaşayacağını merak ediyorsa, bugün ne konuştuğuna baksın.
Sadece olmasını istediğiniz şeyleri söyleyin.
*–Hasta olmak istemiyorum” yerine,
*–Sağlıklıyım.
*–Yaşlanmak istemiyorum. yerine
*–Her zaman genç kalacağım.” gibi…
Öyle ki, beyin negatifi algılamaz. Söylenen her sözü gerçek kabul eder. Örneğin; siz, “Unutma!” dediğinizde onu “unut!” olarak algılar.
*–Aklında tut. Demek daha doğrudur. Birisine,
*–Panik yapma” dediğinizde daha fazla panik olacaktır. Bunun yerine,
*–Sakin ol” demek daha uygundur.
Bu yüzden, ne istiyorsak onu söylemeliyiz! Birisi sizi gördüğünde;
*–Hasta gibi görünüyorsun” derse ve siz buna inanır, onaylarsanız, anında anlaşmayı imzalamış olur ve hastalanırsınız! Kimi insanlar, hastalıklarına sıkı sıkı sahip çıkarlar.
*–Benim şekerim var!
*–Benim tansiyonum var!
*–Benim kolesterolüm yüksek! Diyerek sahip çıkarsanız, o hastalık da sizi hayatta bırakmaz! “Ben” diye başlayan her cümleyi bilinçaltınız sahiplenir ve onu emir kabul eder.
Farkındalığı olan kişi;
Bedeninin kendine verdiği mesajdan ders çıkarır. Şu soruların cevabını arar:
*–Bilmem gereken şey ne?
*–Hayatımda neyi değiştirmem gerekiyor?
*–Nerede hata yaptım ki; hastalıkla bedenim beni uyarıyor?
Büyüklerin çok söylediği bir söz vardır:
“Bir şeyi kırk kere söylersen olur.”
Hiç düşündünüz mü neden acaba? Çünkü dil neyi çok söylerse, bilinçaltı onu gerçek kabul eder ve beyin gerçekleştirmek için harekete geçer.
Olumlu konuşmak ve olumlu düşünmek;
İşte bu yüzden çok önemlidir. Ağzınızdan çıkan cümleleri değiştirin, hayatınız değişsin! Sözlerinizle birlikte düşünceleriniz değişmeye başlar. Düşünceleriniz değiştikçe de davranışlarınız değişir ve siz başka birisi olursunuz. Bir bakarsınız ki, yaşamınız söyledikleriniz, düşündükleriniz ise davranışlarınız olmuş. Şimdi şu iki cümleye bakın. Ve iki cümlenin de ayrı ayrı size ne hissettirdiğini düşünün:
*–Bugün hava çok güzel ama yarın yağmur yağacak.
*–Yarın yağmur yağacak olsa bile bugün hava çok güzel!
Sadece ‘ama’ ve ‘olsa bile’ sözcükleri, cümledeki ifadeyi ne kadar değiştiriyor, değil mi?
İlkinde olumsuz bir duygu durumu ikincide ise her şeye rağmen mutlu olma durumu. Biz sade düşüncelerimizden değil, duygularımızdan da sorumluyuz.
İçimizdeki kinden, nefretten, intikam duygusundan yükselen eksi elektrik, dünyadaki bütün zerreleri ürpertiyor! İçimizden yükselen ve içine yeryüzündeki bütün insanları, bütün hayvanları, bütün nebatatı ve bütün eşyayı alan güzel bir dilek dalga dalga bütün zerrelere, iyinin, güzelin, temizin, asilin ve yüce olanın ışınlarını yayıyor!
Ne olur kalbimizi ve beynimizi; hep sevgiyle, saygı ile olumlu davranış ile incelikle ve güzel duygularla dolduralım!
Esenlikler içinde yaşam sürmenizi dilerim!
*