“Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır.”
– Hasret köprüsünü ben çoktan aştım, varsın yağsın yağmur kardan erinmem. Evvel düşüncesiz öyle ki koştum, yoluma çıkacak zordan erinmem…
– Gözümden silmişim mevki makamı, bir yanlışlık gören tutsun yakamı, bencil insan işi satmam cakamı, nasibimde varsa dardan erinmem…
– Mermerden yapılmış eşik ne hoştur, nakışlarla süslü beşik ne hoştur, ustası kuvvetli aşık ne hoştur, ustamdan aldığım sırdan erinmem…
– Bir gün göçeceğiz kim kalmış baki, Muhammed vurgunu olur mu şaki, dürüstlük şiarım alnımın akı, büyükler yanında ardan erinmem…”
****
Baktım Ağlıyordu Yüreğim…
Sordum;
Neden ağlıyorsun yüreğim? Neden bu kızgınlığın hayata?
Ne yüzün gülüyor nede zevk alabiliyorsun hayattan. Günlerdir kendi köşene çekilip kaçıyorsun adeta insanlardan.
Korkarcasına yarınlarından. Ölmeyi bile düşünüyorsun zaman zaman..
Neden… Neden yüreğim?
Yoksa kaderine mi küskünsün?
Yoksa yoruldun mu, güneş doğmuyor mu pencerene?
Umutsuz, çaresiz, kadersiz, yalnız mısın?..
Yoksa baharını mı özledin?
Fırlatıp atmak isterken onu yüreğinden, gölgesi gitmiyor mu gözlerinden?
Yazık sana yüreğim..
Oysa baharın seni çoktan unuttu, bak ne güzelde gülüyor… Anılar, hatıralar, yaşanılanlar bomboş ona göre… Geçmiş senin gibi ona acı vermiyor..
Aslında haklı yüreğim, geçmiş sana da vermemeli acı, sevilen çıkmışsa hayırsız yalancı, sende unutmalısın.
Ama biliyorum ki olmuyor, cezalar veriyorsun kendine. Görmeme, duymama sevdiğim şarkıları dinlememe cezası… Yine de yapamıyorsun…
Sen kendinde değilsin yüreğim, gitgide bitiyorsun… İlaçlara verdin kendini, gün geçtikçe eriyorsun..
Kızdırma beni artık, hani nerede o çok sevdiğin baharın?
Sadece şarkılarda kaldın onun için, sahile vuran bir kum tanesi gibi.
Bundan öte birşey değilsin…
Senin için böyle düşünenden daha ne bekleyebilirsin?..
Hadi, hadi sil gözyaşlarını… Biliyorsun ki ağlamasını sevmez o… Biliyorum gözyaşlarını saklıyorsun ondan ama yine de ağlamamalısın..
Mademki çok seviyorsun onu, onu onsuz yaşamalısın. Çünkü o artık yok, olmayacak..
Gerçekler acıdır ama bunu böyle bil yüreğim..
Aslında boşa konuşuyorum çünkü bunları sende biliyorsun. İmkansızlığı, çaresizliği, vefasızlığı benden çok sen görebiliyorsun..
Sana, sana onu unutturmayı isterdim ama ne yapsam boş. Tıpkı han sarhoş, hancı sarhoş misali…
Ama unutma ki yüreğim, baharlar çiçekleriyle güzeldir.. Çiçekleri solmuşsa anlamını yitirmişse bahar!!.. Bana göre unutmakta fayda var..
Unutmakta fayda var yüreğim… Unutmak da fayda var..
Fayda var diyorum, diyorum da yüreğim yine de o yüreğinin gittiği yere yüreğimi de götürse, gitsem… Ellerimi istese ellerine, ister mi, soğukluğu yakında kalbime ulaşacak ellerimi.. İstemez mi?
Ben yüreğimi bırakmıştım oysa ona!.
Ey sevgili, sen bilir misin, gözlerine her baktığımda içimin nasıl yandığını?..
Yüreğim sana aitken başkasının olmayı?..
Benimi bulur hep imkansız aşklar?..
Bilir misin yüreğimin çaresizlikten nasıl acıdığını?.. Ağladığını?
Ve seni düşünürken gecemde, gündüzüm de.. Bir ömür boyu sensizliğin yükünü bu kalpte nasıl taşıyacağımı, bilir misin sen?..
Çok sevdim seni… Nasıl cesaret ettim bilmiyorum ama çok sevdim..
Ve ben öyle sevdim ki seni, aklın alabilirdi belki ama yüreğin almadı.
İşte öyle sevdim seni… Öylesine özledim…
İçime çeke çeke özlüyorum seni… Tenini koklayamıyorum belki ama… Her bir nefes alışımda sen doluyor içime… Buram buram hüzün kokusu siniyor… Gözlerimden Sesine… Ellerine dokunsam hissetsem sevgini… Kalp atışların oluversem aniden… Masum sevinçlerinde bir tebessüm… İşte o tebessümde buselerle baksam sana… Zaman hızla akıp giderken… Gözlerimden dolu dolu akıyorsun yüreğime… Herşey yine sen olmuşsun… Sen benim herşeyim olmuşsun… Sevdam olmuşsun, dokunamadığım tenine… Özlemim olmuşsun, su gibi içemediğim özüme..
Sevdiğini özlemek, tıpkı kıyameti yaşamak gibiymiş. Kıyametten sesleniyorum sana şimdi.
– Bilir misin sana olan sevdamı…
– Bilir misin yokluğunda gönlümde esen o deli poyrazı…
– Gerçekten bilir misin bende ki seni…
– Bilir misin göremediğim gün sabahı nasıl ettiğimi… Dokunamadığım her an dirhem dirhem eridiğimi..
– Öyle sevdim seni bir bilebilsen. Gönlümün içinde bir rüyasın sen…
Sen desem, seni “ÖLÜMÜNE” sevsem, ben de seni diyebilir misin?..
Yoksa “GÖZLERİNİ” gözlerim, den “YÜREĞİNİ” yüreğimden, mi kaçırırsın?..
Sahi bu kadar “YÜREKLİ” olabilir mi senin “YÜREĞİN…”
Hayat akıp giderken avuçlarımdan… Eğilip yerden toplayamıyorum parçalarımı… Herşey için çok geç demek için belki de çok geç… Çok geç sevgilim çok..
Geldi artık vakit, aldım selamını, Tanrının gönderdiği ve son sözüm son nefesimde;
“Ve Aleykümselam ölüm meleği…”
01.01.2007
Ömer Sabri Kurşun