Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
ÖLÜM ACILI MI, ACISIZ MI?
Bu yazının hiç bir hedefi yoktur
Hedefsiz atılmış yalnız bir oktur
Hayat yolculuktur bir sonu olan
İnsan olmanınsa manası çoktur…___ Ö.S.Kurşun
Değerli dostlarım; Allah, insanı çok özel yaratmış. Ölüm, acılı mı, acısız mı, bir anda mı, yoksa birilerine uzun süre muhtaç kalıp, sürünerek mi olacak bilmiyoruz. Ama hepimiz, bir gün bir şekilde öleceğimizi biliyoruz. Ne var ki, insanoğlu, günün birinde bir şekilde öleceğini bildiği halde, bu dünyada sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya da kurgulanmış.
Yaş biraz ilerleyip, oranız buranız ağrıdığında, kalbinizin ritmi biraz bozulduğunda, sırtınızda bir adale ağrısı, kalbinizde bir sızı, ya da böbreğiniz de bir taş ağrısı olduğunda belki ölüm aklınıza geliyor ama yine de kendinize kolay kolay konduramıyorsunuz…
Çünkü bunlar olduğu halde yaşama devam ediyorsunuz…
Aziz Nesin’in dediği gibi; “Ölüm, yaşamın en önemli olayıdır.”
Hayatta kalma güdüsü, tüm canlılarda ortak olan ve doğuştan gelen en temel gereksinim. Canlıları ortak paydada birleştiren bir diğer nokta ise ölüm yani “iyi ölüm…”
Arapça ’da mevt, vefât, helâk gibi kelimelerle ifade edilen ölüm hayatın karşıtı olup sözlükte “hayatın sona ermesi” anlamına gelir. Genellikle “ruhun bedenden ayrılması suretiyle kişinin maddî hayat kaynağını yitirmesi” şeklinde tanımlanan ölüm ve ölüm sonrası hakkındaki algılama, inanış ve uygulamalar kültürden kültüre, devirden devire değişmektedir. Daha çok günah ve yargı kavramlarıyla birlikte tasavvur edilmeye çalışılan ölüm fikri ve ölüm korkusu ile kurtuluş ve ölümsüzlük ümidi dinin ve felsefenin en tartışmalı konularından olmuştur. Ölümün taşıdığı anlam da ilgili kültür, inanç ve felsefenin hayata yüklediği mâna ile bağlantılı biçimde şekillenmiştir.
Kaf Suresi 19. Ayet Meali şöyle der:
“Sekr” kişi ile aklı arasına giren, aklı gideren bir hâl demektir ki, aklı gideren sarhoş edici maddelere genel olarak “müskir” ya da “müsekkir” adı verilmektedir. Bu kelime gazap, aşk, elem, dalgınlık veya bir acıdan ötürü gelen baygınlık için de kullanılmakta ve bu hâle de “sekr” denilmektedir ki, buradaki kastımız budur. Yani “sekr”in çoğulu olan “sekerat” ile ölüm anındaki ıstırap ve baygınlıklar kastedilmektedir burada.
Buna göre, Kur’anî bir terim olan “Sekeratü’l-Mevt” terimi “insanın ölümüne delalet eden ölüm baygınlığı” manasına gelir.
Hepimizin bildiği gibi ölüm, ruhun cesetten ayrılışıdır ki, ölümün sekeratı vardır. Nitekim ayet-i kerimede ölümden kaçan insanlara bir gün mutlaka bu sekerat-ı mevtin geleceği bildirilmiştir.(Kaf, 50/19)
‘HER İNSAN İYİ VE ONURLU BİR ÖLÜMÜ HAK EDER.’
Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir.
Bu konu hakkında düşünüp, ölüme yaklaşan insanların pişmanlıkları hakkında araştırmalar yapan Bronnie Ware isimli Avustralyalı araştırmacı, yazar bu konuyla ilgili yazdığı “Ölüm Öncesi İlk 5 Pişmanlık” isimli kitabında, insanların hayatlarının sonuna geldiğinde en fazla pişmanlık duyduğu konuları şöyle sıralıyor;
-“Keşke başkalarının benden beklediği hayatı yaşamak yerine hayallerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı”
-“Keşke bu kadar çok çalışmasaydım”
-“Keşke duygularımı ifade edecek cesaretim olsaydı”
-“Keşke arkadaşlarımla bağlantılarımı kopartmasaydım”
-“Keşke kendime daha fazla mutlu olmak için izin verseydim”
(bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim)
Hiç kimse, bu dünyadan göçüp giderken “Keşke daha çok para kazansaydım” ya da “Keşke belediye başkanı, milletvekili olsaydım” demiyor. Hatta belki bunlar aklına bile gelmiyor.
İnsanlar için önemli olan, hayatı olabildiğince özgür yaşamak. Davranışlarını, yaşam şekillerini, “Acaba biri görse benim için ne der ?” diye kaygılanarak yaşamak, vadenin sonuna gelindiğinde en büyük pişmanlıklar arasında yer alıyor.
Eski dostları, arkadaşları kırmak, onlardan uzaklaşmak; düşünceleri açıkça insanların yüzüne söylemek yerine; günün koşullarına ve rüzgârın estiği yöne göre yalpalayarak davranmış olmak, ömür biterken fayda etmeyen son pişmanlıklar arasında yer alıyor.
Tavsiye ederim. Siz de bir düşünün. O kaçınılmaz son an geldiğinde, biri size soracak olsa, pişmanlıklarınızı nasıl sıralardınız?
Ben bunun çok önemli bir sınav olduğuna inanıyorum. Öbür tarafa gittikten sonra, hesap verirken zorlanmak, cehennem ateşinin sıcaklığını hissedip, terden sırılsıklam olmak yerine oturun, hatalarınızı, günahlarınızı bir düşünün.
Bu aynı zamanda kendinize yaptığınız kötülüklerle de hesaplaşmak olacaktır. Belki hatalarınızı, yanlışlarınızı kendinize itiraf edecek cesareti bulabilirseniz, ömrünüzün geri kalan kısmını “ki Allah herkese uzun ömür versin” daha iyi ve hayırlı bir insan olarak geçirebilirsiniz… Bencilliğinizi ve egolarınızı bir kenara bırakın benlik elbisesini çıkarıp bizlik elbisesini giyin ve aynaya bakın önce. İnanın siz bile tanıyamayacaksınız yüzünüzdeki sevgi dolu dost gülümsemenizi. Ve dışarıya çıkın dudağınızda ki o gülümsemeyle. Göreceksiniz ki aldığınız selamlar çoğalacak çoğalan bu selamlar ürkek olmayacak eskisi gibi. Sıcacık sarmalayacak yüreğinizi…
Hiç kimse hayatı boyunca bir başkasının gözleriyle görüp bir başkasının kalbiyle hissedemeyeceği için kimse birbirinin ne çektiğini de bilemez. Kalbini dinle ve korkma…
Keşkesiz bir hayat yaşamak için…
1-Cesur olun.
2-Hırsınıza yenilmeyin.
3-Dürüst olun.
4-Kendinize ve çevrenize değer verin.
5-Mutluluğu kovalayın.
Ölüm kaçınılmaz bir gerçek, imkânsız olarak göremeyiz. Bu nedenle ki dostlarım
Şiirler bahane dostluklar şahane yaşamaya bakın. Yaratılmışları sevin, kimse hakkında kötü düşünmeyin, kıskançlık ve gıybet yapmayın, haris olmayın…
Hayat başkalarının ne düşündüğünü kafaya takmak için çok kısa. Kendi hayatınızı yaşayın…
“Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur” demiş Mevlâna, unutmayın…
Yılların yaprak misali döküldüğü, sevginin eridiği, insanın öz değerini yitirdiği şu âlemde, dostluğunu kaybetmemiş nadide insanlara, dostlarıma, sevgi bestesinin notasını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, barış dolu, sağlıkla, sevgiyle, sevdiklerinizle, nice mutlu, riyasız, egolardan uzak yeni bir gün olsun yaşamınızda.
Dün geçti yarın da henüz gelmedi. Dün için yapacak bir şey yok.
Yarına sağ çıkacağımız belli değil. Günün kıymetini bilelim…
Allah’ım! Tüm dostlarımın yanı sıra benim de, ruhumu daraltma, kalbimi karartma, darda koyup aratma, Hak yolundan saptırma, beni senden başkasına yalvartma…
Kabul ediyorsanız bir dost selamı, uzanıp alın buradan ama heder etmeyin, kederlendirmeyin dostluğu…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet dolsun ve mutlu, umutlu yaşayacağınız bir haftanız olsun… Hoş kalın, hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#