SEVGİLİ HRAN’TA, ZEYNEP’E, MÜNEVERE VE BÜTÜN ESMER YÜZLÜ ÇOCUKLARA…
Ölüm, insanın en çaresiz kaldığı an mıdır diye sorarsak?
Herhalde Herkes aynı ağızdan ‘‘evet’’ diye cevap verecektir.
Çünkü Hayat çoktur; ölüm ise tektir, onun için ölüm en çaresiz andır.
Ecel insanın kapısını çaldığı vakit, ah edip vah etmeye zaman var mı acaba?
Belki de vardır; ama hakkı ve hakkaniyeti güzel yaşayana vardır herhalde.
İnsanların ölüm ile imtihan olması belki çoğumuz, hata hiç birimiz düşünmek bile istemeyiz.
Ama rahmetli ve imamlı bir amel defteriyle ebedi aleme intikal etmek, huzur ve huşu içinde yatmak gibi bir şey kanaatimce.
İşte hakiki ölüm bu olsa gerek.
***
Peki ya ölüme gitmek?
O da zor bir an olsa gerek.
Düşünebiliyor musunuz?
Allah’ın vermiş olduğu canı, kimisinin en sevdiği insan tarafından o can alınır.
Kimileri de hiç farkında olmadan sebepsiz ve tanımadığı kişiler tarafında canı alınır.
Benim gazetecilik yaptığım ilk yıllarda haberini taraf gazetesine yaptığım bir cinayete tanık oldum.
Bir Astsubay’ın, 23 yaşındaki genç öğretmen sevgilisini öldürmüştü.
Bazen düşünüyorum da Cesedi gözlerimin önünde hiç gitmiyor.
O Astsubay genç kıza hiç acımadan kafasına sıkmıştı kurşunu. Sonra cansız bedenini arabasına koyup uçsuz bucaksız boş bir araziye atmıştı.
Ya 17 yaşında ki münevver, onu da sevgilisi kendi evin’de Testereyle başını keserek öldürmüştü. Sonra da münevver’in cansız bedenini bir çöp konteynır’e atmıştı.
Her iki genç kızın da ortak yanları sevdikleri adam tarafından öldürmeleri.
Ne kadar acı, ne kadar bedbaht ve ne kadar ve ne kadar…
Kaderleriyle baş başa ve çaresizce…
Kim bilir bu genç kızların telli duvaklı gelin olma hayalleri vardı.
***
Hranttı da vurdular.
Hem de kahpece sırtında vurularak öldürüldü.
Agos gazetesinin önünde, ayakkabılarının altı çatlak bir şekilde uzanmıştı cansız bedeni.
Vurulmadan 4 ay önce Osman beyde tanışmıştım kendisiyle. Çok sıcak, çok mütevazi bir insandı sevgili Hrant.
Evinde çıkarken vurulacağını bilmiyordu o da.
Gazeteye değil de sanki ölüme gidiyordu.
Kim bilir oda, o masa başında oturacaktı ve her zaman ki gibi toplum için yine güzel ve yine faydalı yazılar yazacaktı.
Sana vuranın eli kırılsın sevgili Hrant.
****
Ve insan öldürmek de büyük bir bedbahsızlıktır.
***
Peki insanları bilerek ölüme göndermesine ne demeli?
İşte o daha da zor bir an olsa gerek.
Dağlarda silah ile hak arayan bir militan ve o militanı silahla vurmak için mevzide bekleyen bir asker düşünün.
Her ikisinin ellerine vermişler birer silah.
Ve Ölüm her iki taraf için de namlunun ucunda adeta.
Evladınız birileri tarafından zorla silah altına alınıp ve dağlarda operasyonlara gönderilir. Her an başkası tarafında vurulabilir veya birisini öldürebilir.
İşte bir annenin ve bir babanın bu savaşı durdurmaması ve Münevver, Zeynep öğretmen ve Hrant’ın katilleri bulunmuşta bu katillerin birileri
tarafından korunduğunu ve gereken cezaların verilmemesi ölüm çaresizliğinden bile daha büyük ve daha kahredici bir çaresizliktir.
…//…