Kıskançlık birinde gördüğünüz bir şeyin sizde de olmasını istemeniz durumunda hissettiğiniz duygudur. Onda vardır, sizde yok ve sizde de olmasını istersiniz. Olmadığında ondakinin de yok olmasını istemeye başlamışsanız daha tehlikeli bir boyuta haset etmeye doğru geçersiniz. Bugün mahremiyetin sınırları ihlal edilmeye başladığından beridir herkes herkesin gözü önünde yaşamaya başladı. Gıpta damarları sürekli tahrik ediliyor.
Kadınlar arasında geyik muhabbetidir doğum maceralarını anlatmak. Bir başlanıldı mı hamilelik olayının isteyerek mi istemeden mi olmasından, doğum sancılarının şiddetine kadar devam eder gider. Fakat aynı mecliste bir kadın istenmeyen üçüncü gebeliğinden tüm detayları vererek anlatırken, bir başka kadının ömründen on yılları bebek sahibi olabilmek için sarf ettiğini düşünemez.
Eşinin kendisini kıskandığını ballandıra ballandıra anlatan bir başkası, eşini trafik kazasında kaybetmiş ve çocuklarıyla yaşam mücadelesi veren bir başkasından habersizdir.
Karısının eve erken gelmesini tembihlemesinden bıkan adam, işyerindeki arkadaşlarına karısından yakınırken, eşini doğum yaparken kaybetmiş adamın varlığını ve “Benim de eşim yaşasaydı da tek derdim eve geliş saatim olsaydı.” diye iç geçirişini duyamaz.
Orta değerdeki arabasını değiştirme planlarını paylaşan adam, yıllardır beğenmediği arabasının yarısını bile alacak kadar parası olmayan arkadaşına arabasını değiştirmek istediğini söylediğinden habersizdir.
Kiracısına ev sahibi olmanın zorluklarından bahseden ev sahibinin, kiracısının ev sahibi olmak için ettiği dualardan haberi yoktur.
Hafta sonu herkese inat sevgililerin sokaklara taşan el ele, yan yana yürürlerken, ayrılmış veya sevdiğini kaybetmiş onlarca insanın iç çekmesinden haberleri var mıdır acaba?
Bayramda bütün torunlarının kendisini ziyarete geldiğini söyleyen ve çok yorulduğundan dertlenen yaşlı teyze, bayramı tek başına geçiren komşusunun, tek oğlunun tek bir telefonuyla yetindiğini bilmekte midir?
Her gün kurduğumuz ilişkilerde konuştuklarımızla bilerek veya bilmeyerek ne çok insanın canını acıtıyoruz kim bilir? Olur olmaz her şeyi şikâyet modunda insanlara anlatırken veya kendi çektiklerimizden yola çıkarak kendimizi yüceltirken, nice insanın kalbi daralıyor bizim söylediklerimizden, yaptıklarımızdan.
İlişkilerde gıpta etmenin, kıskanılan olmanın ve kıskandırmanın tam olarak önüne geçilemese de söyleyeceklerimizi söylemeden önce biraz tartarak ve abartmadan kaçınarak konuşmanın herkese faydası olur diye düşünüyorum.
Bir de çok özel hayatımızı ulu orta anlatmanın herkesle paylaşmak adına insanları kıskançlıktan kıvrandırmamanın da ayrıca hastalıklı bir durum olduğuna dikkat edilmeli.
Anneannelerimiz eşleriyle yan yana yürümeye utanırken, bizler her şeyi uluorta yaşamayı ve tekrar tekrar anlatmayı bırakmalıyız. Evlenemeyeni var, dul olanı var… Bebeği olanı var, olmayanı var. Alanı var, alamayanı var öyle değil mi?