Olacak şey değil, göz göre göre kaderine terk etmek. İyi ile kötü arasında tercih yapmaya zorunlu bırakmak. Bu kişi özellikle çocuksa. Düşüncesiz ve mantıksız kişi dersek daha doğru olur. Böyle bir olay, selin önündeki kütük gibi, ya bir kayanın altındaki boşluğa sokulur veya dalgalar arasında kaybolur gider.
Kaderin çizgisi, altı mağara gibi oyulmuş bir kaya ve dalgalarla boğuşulan bir ortam. Akıl yolunu seçmezsen, her iki hâlde de çok zor şartlarda soluksuz kalırsın. Sana yardım edecek kimse de kolay kolay çıkmayacaktır.
Olacak şey değil ama kötülüğün merkezine sürüklenirken, çevrenden yardım almayı istememen dikkate değer. Çünkü kendini kurtarma şansın hiç yoktur. Sonuçta günler geçer ve böyle bir hayatı kabullenirsin.
Bugün mağarada yaşanır mı? sorusuna, “Yaşayan var, o insan yaşıyorsa ben de yaşarım,” demek ne derece doğru olacaktır. Doğal yaşantısı toprak altı olan bir canlıyla mağara ortamına itilmiş bir insanın aynı ortam şartlarında bulunması karşılaştırılmayacak kadar zordur. Bir güç seni mağaraya itmişse o güce karşı gelmen gerekir. Bu durumda, hayatın zindan oldu, kurtuluş ümidin kalmadı.
Derdini anlatacak kimse bulamıyorsun, mağarada yaşamak zorunda olduğunu bir yakınına dahi bildiremiyorsun. Bildirdiğin insanlar da mahallendeki mağara adamları. Mağara adamları zaten seni o hayata itti, kurtarmayı da düşünmeyecektir.
Kader ağını örmüş, o ağa öyle bir dolanmışsın ki, seni bu dolambaçlı ağdan kurtaracak insan çıkar mı diye sormak gerekir.
Günler, aylar gelir geçer, kader gülerken sen ağlarsın. Fakat kimseye bir şey söyleyemezsin. Çünkü, kendin ettin kendin buldun. Kime ne diyeceksin.
Kötü ruhlularla, acımasız sahnelerde oynarsın hayatının rolünü. O rol seni tavanda da bulur. Korku atmosferinde de olsan gözünün yaşına bakmayacak ve aynı yere ayak basmadan da iniltiler, çığlıklar başlayacaktır. Yalvarıp yakarman da seni benim dediğim olur illetinden kurtaramayacaktır.
Sevgiye, dostluğa ve yakınlığa ihtiyacın olduğunu, çevreye uymaman gerektiğini geç de olsa anlayacaksın.