Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
OKYANUSTA BİR DAMLA
Bu gün yağmur giymiş sözlerim var…
Yaşam yolunuza yoldaş, romanlara konu, şiirlere meze, toprağa bereket olmuş yağmur sözlerim var, gözyaşlarıma biriken…
Hepimiz birer yağmur damlasıyız aslında. Ya bir ağaç yaprağına düşeriz ya da çamura.
Rengârenk gökkuşağını görmek için yağmuru doyasıya yaşamak gerekir.
Demişler ya; “Bazıları yağmuru hisseder bazıları ise yalnızca ıslanır.” Bazıları sel olur, zarar verir, bazıları damla olur sine sine toprağa katışır, öğrenir biz olmayı, fayda verir etrafına, birlik olur başka damlalarla okyanusa ulaşır…
– Bir adam, diğerine: “Uzun zaman önce, sular yükseldiğinde asamın ucuyla kumun üstüne bir satır yazmıştım; insanlar hala durup onu okurlar ve hiçbir şeyin onu silmemesine özen gösterirler” dedi.
– Öbür adam: “Bir zamanlar ben de kum üstüne bir satır yazmıştım, ama sular alçalmıştı ve engin denizin dalgaları onu sildi, geçti. Ama söyle bana, sen ne yazmıştın?” dedi.
– İlk adam yanıtladı: “Şunu yazdım: ‘Ben var olanım!’ Ya sen ne yazmıştın?”
– Diğer adam: “Şunu yazdım: ‘Ben, bu okyanusun bir damlasıyım yalnızca.’ dedi…
Öyle bir iyilik yap ki iyilikte bulunduğun kişi sana ömrü boyunca duacı olsun. Her hatırladığında seni hayırla yâd etsin.
Yapamaz mısın?..
Öyle iyi bir hatip ol ki konuşmalarınla en azından bir kişiyi doğru yola sevk et. Buna gücün yetmezse öyle iyi bir dinleyici ol ki derdini dinlediğin âdemin gönlü ferahlık bulsun. Bunu da yapamazsan gülümse.
Yaşlı, genç, küçük, büyük, zengin, fakir, hayvan, eşya, insan demeden yaratılmışa güler yüz göster ki gülümsediğin varlıkta gamdan, kasavetten eser kalmasın.
O da mı olmadı?..
Karıncanın ağzında taşıdığı su damlası ol. Cirmim küçük deme, o su damlası ki karıncanın tarafını belli etti.
Ve sen, sana seslenirim ey insan! okyanusta bir damla ol. Okyanus üzerinde yoğunlaşan bulutlardan aşağı doğru süzülürken koskoca okyanus karşısında acziyetini görüp teslim eden, ‘bu deryanın içinde benim hükmüm nedir ki?..’ diyerek kendini bilen o küçük damla gibi.
O damla ki kendini bilmesi hasebiyle okyanusun dibinde bir istiridye onu bağrına bastı. Yıllar yılı besleyip büyüttü de balık avlayanların ağlarına yakalandı. Balıkçı onu bir kuyumcuya sattı. Kuyumcu o nadide inciyi işledi. Ve onu kralın tacının tepesine yerleştirdi. Sonra kral o tacı başına taktı. Kendi hiçliğini bilen damlayı Yüce Yaratıcı paha biçilmez bir inciye çevirmekle kalmadı; ayrıca onu bir hükümdarın tacında başının üstüne yerleştirdi. Onu yüceltti ve yükseltti.
Kişi tevazu elbisesinden daha güzel bir elbise giymemiştir. Bu konuda Kâinatın Güneşi(sav) şöyle buyurur: ”Kim Allah rızası için insanlara tevazu gösterirse, Allah o kimseyi muhakkak yükseltir. Kim de Allah’ın kullarına karşı kibir gösterirse, Allah onu alçaltır.”
Tevazu kendini aşağılamak, yok saymak demek değildir. Zaten kendini yok sayan kimsenin tevazuuyla da kibirle de işi olamaz.
Bilakis tevazu kendini bilmek, nereden gelip nereye gittiğini kavramak, kâinatta işgal ettiği yerin farkına varmak ve çevresine ve eşyaya ona göre muamele etmektir.
Yüce Yaratıcı kibirlenme hususunda:
“Yeryüzünü böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yaratabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” Buyurur.
Toprağa düşen her damla can verir, hayat olur. Tohuma değerse büyür, başak olur. Haber alan bitki çiçek açar, gül, lale, sümbül olur. Köke tutunur, Yunus’un başucunda selvi olur. Her biri ayrı yetenekteki ağaçlar meyveye durur. Yüce dağları örter, koru olur, orman olur. Yeryüzü hayat bulur.
Toprağın bağrını açıp kucakladığı damla, derinlerde mekân arar kendine; yeraltında su olur, katman olur. Bir yol bulup çıkar yeryüzüne, kaynak olur. Çay olur, dere olur akar; ırmak, nehir olur coşar. Kanyonlardan süzülüp çağlayanlardan çağlar. Dağlar, vadiler, ovalar aşıp yatağa kavuşur. Göl olur, deniz olur ve nihayet dünyayı çevreler, okyanus olur okyanus…
İşte her birimiz okyanusa ayrı ayrı düşmüş birer su damlası değil miyiz?..
Tekâmülümüz ise bambaşka yollardan geçip sonsuz var oluşuyla sınırsızca can veren o ‘’bir’’liğe kavuşmak değil mi?.. Biz olmak. Okyanus olmak değil mi?…
Ve bu nedenle okyanusta bir damla ol çünkü damla olmak biz olmanın başlangıcıdır…
Biliyor musun?.. Binlerce, milyonlarca, milyarlarca kardeşleri gibi bir damla düşer yeryüzüne. Hüzünlü aşığın seyrettiği camda aşka davet eden bir yağmur damlası veya göğe elini açmış taze yaprağın ucunda bir billur olur; durgun göl yüzeyinde halka halka mesaj yayar etrafa. Yağmur damlaları birlik olur, kendilerine vurup geçen güneş huzmelerini ifşa ederek gökkuşağı adında rengârenk bir taç giydirir yeryüzüne.
Bir su damlası ne zaman varır Okyanusa…
Hayat ve mutluluk, o. Süzüldükçe, alnımızdan yanağımıza; inerken dudak kenarına, titreştirdiği tenimizde, bir sevinç… Bir güneş ışığı getirir bize, yıllar öncesinde emdiği… Onca sıkıntının, acının ve ölümün ortasında. Tarlalara yağan bereketse, ölümlerde yağan umuttur. Damla damla… Cenaze törenlerinde ağlayan gökyüzüdür o. Türkü türkü yağar, yürek sızımızın üstüne. Sağaltır yaramızı, dingin bir kalp verir bize. Şiir söyler gibi yoldaşının başucunda, alır acını… Damla damla…
Bilinmez; yediğin lokmalardan, omuz verdiğin insanlara; bastığın topraktan, soluduğun havaya her yerde su vardır. Görünmez belki. İçimize işlemiştir ama. Varlığımızı sürdürdüğümüzce, temiz kaldığımızca, ardımıza bir şey bırakabildiğimizce… Su damlası olsak…
Yaşamı var ede ede, her yere ve her şeyine sine sine, birleşir damlalar. Dere olur, nehir olur akarlar. Rüzgârdan aldığı hikâyeleri ve hızı, bir akışa bırakır. Bir suyun akışı… Deli dolu, baş döndürücü…
Geçtiği her toprağa hayat, tarlaya bereket veren… Nice canlar alıp, onu başka hayatlara sunan; nehirler, ırmaklar ve çağlayanlar. Su damlalarının yeryüzündeki devrimidir olsa olsa… Önüne katıp her şeyi, ulaştırır sonsuz maviliklere. Denizlere… Okyanuslara… Görmediğimiz ama dünyanın çoğunun ondan oluştuğunu bildiğimiz. Bizden çok farklı, çok temiz hayatlar. Sayısız su damlası bir arada… Sonsuzluğun, büyüklüğün en somut hali…
Hayatın en temiz tarafı, rüzgârın sunduğu öykülerin vardığı gerçek dünya. Tarihin en eski varlığı ve geleceğe bırakabileceğimiz tek gücümüz. Birlikteyken kendimizi bildiğimiz, damla iken hasretimiz, bilincimiz.
Bir su damlası ne zaman varır okyanusa?.. Kimse bilmez. Bilinen, okyanusun varlığı ve su damlasının eninde sonunda ona varacağıdır.
Hayatın başlangıcı, kendisi ve geleceği…
Mevcut gerçekliğimizden geçip, doğru ve yanlışın ötesindeki bu yere ulaşmadan önce belki de geçmemiz gereken en zor, en acıtıcı adım kötü olan ve iyi olan her şeyin ötesine geçip kabullenebilmek. Bir başka deyişle dostlarım sevebilmek… Dünü sevmek, bugünü ve yarını sevmek, kötü dediğimiz kimseyi, iyi dediğimiz kimseyi kabullenmek ve hatta sevmek. Yaratılanı yaradandan ötürü sevmek…
Bir biri ardına, devrilen her yıl, insandan, bir şeyler alıp, götürürken, birçok şeyleri de getirip, koyar ömür heybesine. Kaybettiklerimiz uğruna, kazandığımız ve ileriki yaşantımızda, bize fayda sağlayacak her şey tecrübedir.
Her dert, her sıkıntı, her üzüntü, her kayıp, hayatın bize bir şeyler katma, bir şeyler anlatma çabasıdır. Bu çabaya kızarak, kırılarak, küserek, kendi kabuğumuza çekilerek değil, sebebini sorgulayarak, eksikliklerimizi gidererek, fazlalıklarımızı törpüleyerek ve bir daha aynı duruma düşmemek için, evvelce attığımız yanlış adımları, tekrarlamaktan vazgeçerek, hayata verdiğimiz her cevap tecrübedir…
Tecrübe acıdır ve aynı zamanda paha biçilmezdir zira onu kazanabilmek adına, bir şeyi kaybetmek, bir şeyden vazgeçmek, bir derde katlanmak, bir sıkıntıyı aşmak, kısacası büyük bir bedel ödemek zorundayızdır. Ve zamanla tecrübelerimiz arttıkça, hayatı ve karşımıza çıkarttığı, insanları, olayları ve durumları, daha iyi anlayıp, perde arkasındakileri daha iyi görmeye başlarız…
Yeter ki hayatın bizi olgunlaştırmak, kendimize getirmek, dünyaya geliş amacımızı bize hatırlatmak için karşımıza çıkardıklarına, İyi, kötü, hoş, nahoş, demeden, hoş geldin deyip, buyur edebilelim başköşeye ve yaşamış olduğumuz her şeye sevgiyle şükredebilelim…
Sevmek dışındaki her bir duyguyu yavaş yavaş bırakarak saf sevgiyle dolu ruhlarımızla okyanusta buluşmak dileğimle…
Kim ki; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’ ve Bizi daha çoğul BİZ olmaya bekliyorum…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… ve gelecek günleriniz sağlık, bereket ve huzurlar getirsin sizlere…
Sevgi bestesinin notasını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, sevgi dolu, bir güne sağlıkla, sevgiyle, muhabbetle, sevdiklerinizle başladığınız, bütün hayallerinizin gerçeğe dönüştüğü, güzel bir Cumartesi günü olsun inşallah!.. İyi bir hafta sonu dilerim dostlarım…
Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyi unutmadan hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#