New York Times’e konuşan bir dönemin prenslerinden AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan “Darbenin arkasında gerçekten ABD‘nin olduğuna inanıyor musunuz” sorusuna “Hayır, buna
inanmıyorum. Kesinlikle” cevabını vermiş. Biraz daha zorlasalar “darbe mi, o da ne, nerde olmuş” diyecek nerdeyse.
SETA ile Türkiye gündemine giren ve yüksek merdivenleri füzeyle atlayan bu genç, yüksek lisansını New York New School for Social Research’de, doktorasını ise İngiltere’de Keele Üniversitesi’nde yapmış.
Hep diyoruz “şu okumuş çocuklara dikkat” diye. Hele ki ABD, İngiltere’de okumuşsa o çocuk kuvvetle muhtemel artık sizin değildir.
BU DERT NİYE ÖMER BEY?
Erdoğan’ın eski Başbakanlık müsteşarı, Çalışma ve Milli Eğitim bakanlıkları yapmış olan Prof Dr Ömer Dinçer, şimdilerde hem Şehir Üniversitesi mütevelli heyeti başkanlığı yapıyor, hem de Habertürk’te köşe yazıyor.
“Darbe sürecinde gözden kaçanlar” başlıklı yazısının “pişman olma fırsatı vermek” bölümünde Nurettin Panikli’nin açıklamasını hatırlatan bir metni görünce şaşırdım.
Buhârî, Diyât 2; Müslim, İman 158/96, Ebu Davud, Cihâd 104/2643’de geçen Üsâme İbnu Zeyd’le ilgili Hadis-i Şerif’i bilmediğimiz bir kaynaktan hatalı bir şekilde nakleden Ömer Dinçer diyor ki;
“Cemaat‘e farklı gerekçelerle yardım eden ve sempati besleyen herkesi suçlu kabul etmek, aşırı bir genelleme olur. Eğer böyle yapılırsa, sadece sivil ve özel kurumlara değil, birçok resmi kuruma, oda ve birlik yöneticisine de hesap sormak gerekir. Vaktiyle hükümetin verdiği desteklerin, konudan uzak vatandaşlara ve işadamlarına referans oluşturduğu unutulmamalıdır.
Cemaat‘in her mensubunu veya destek verenleri, suçla bağını kuran belge olmadan darbeci olarak yargılamak, hukuki ve ahlaki bir sorun oluşturur. Yaşanan süreci gördükten sonra darbeyi kınayan ve üyesi olmaktan başka bağı olmayan masum insanlara, Cemaat‘e desteğini çekmeleri halinde, pişman olma fırsatı verilmelidir. Bu arada sahte darbe karşıtları ortaya çıkacaktır. Ama samimi olanlarla, takiye yapanları ayırt edecek bir kıstas maalesef yok.”
Bir terör örgütü için hâlâ “cemaat” diye yazan Ömer hocaya sormak isterim ki, FETÖ’nün gazetelerinde Erdoğan’a sayısız tehdit ve hakaret yazısı yazan ve 15 Temmuz sonrası tutuklanan Mümtazer Türköne ifadesinde şöyle demiş: “En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım ve o camiayla birlikte olmaktan dolayı pişman oldum.” Yalancı Profesör Türköne, bu örgütün ne olduğunu bilmiyor muydu? Bal gibi biliyordu. 15 Temmuz’dan sonra “şimdi anladım” demek pişmanlık mıdır, korkunun eseri mi?
– Hadi bizleri duymadılar, 15 yıldır canhıraş uyaran Nurettin Veren’i de mi duymadı örgüt mensupları?
– Hadi 7 Şubat’ta anlamadı, 17/25 Aralık’ta da mı anlamadılar?
– Bunların tam içinde olmayanlar anlamadı diyelim. Peki, içinde her türlü alçaklığın döndüğünü bilenlerin, 15 Temmuz sonrasında dönüşüne itibar etmek iyi niyetle bağdaşır mı? En aslî karakteri yalan ve takiye olan bu terör örgüt mensubunun “15 Temmuz’da anladım” demesine siz itibar etseniz, millet eder mi?
– 25 yıl hazırlık, 40 yıl ise kuluçka geçirmiş bir terör örgütünün içini bilmeyen saflara yönelik, devlet veya milletin yaptığı bir hata mı gördünüz ki, böyle bir yazı yazma ihtiyacı hissettiniz?
– Mesela siz referans olduğunuz veya müsteşar ve bakan olarak işe aldığınız kişilere kefil olabilir misiniz?
– Malum yönettiğiniz üniversitede birkaç ay önce “Otokratikleşen Türkiye” başlıklı İngilizce bir konferans verildi. O konuşmayı yapan kişi ve babası, 15 Temmuz’dan sonra güya nedamet etmişler. Bunlara FETÖ’cü diye bir şey yapıldı mı?
– “Ay yeni öğrendim” numarası çekenler, 15 Temmuz işgal girişimi başarılı olsaydı da aynı numarayı çekerler miydi? Yoksa darbe şakşakçısı olarak veya ele geçirdikleri devlette, 35 yıldır bunlarla mücadele eden bizlere “Yardım et Allah’ım” çığlığı mı attırır, yoksa ortadan mı kaldırırlardı?
– Arzu ettiğiniz gibi FETÖ’cülere bir fırsat daha versek, yeni 15 Temmuzların olmayacağını garanti edebilir misiniz?
– Yazdığınız üzere madem samimi ile takiye yapan için kıstas yok ise bu yazıyı neden yazdınız?
‘AKMAN İSTİFA ETSİN’ ÖYLE Mİ ARINÇ EFENDİ?
2007’den sonra FETÖ’cüler tarafından açılan davalarda biri de “Deniz Feneri e.v. davası” idi. Bu dava ile milleti soymak için kullandıkları “Kimse Yok mu” Derneklerine rakip olarak gördükleri Deni Feneri Derneği, yine medyadaki rakipleri Kanal7 ve dönemin RTÜK Başkanı Zahit Akman itibarsızlaştırılarak devre dışı bırakılacaktı.
O günlerde yani 2009’da dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “RTÜK Başkanı Zahid Akman en kısa zamanda kendini yakışanı yapmalı. Kendisi bir an önce istifa etsin” diye çıkışmıştı. Hatırlıyorum Milli Görüşçü sanılan Arınç’ın bu açıklaması pek çok kişide Deniz Feneri hakkında şüphe oluşturmuş, ‘yardımlarımızı keselim mi’ diye soranlar dahi olmuştu. O günlerde konuyu Deniz Feneri’nde görev yapan öğrencilikten okul ve ev arkadaşıma sorup meselenin iç yüzünü öğrenmiş ve sorunlara da aktarmıştım.
Bülent Arınç’ın Gülen’le irtibatını netleştikçe mesele artık iyi kavrandı sanırım. FETÖ’cülerin Müslüman çevreye yaptıkları göz ardı edlip hep Balyoz, Ergenekon türü davalar konuşulduğu için hatırlatmak istedim.
DÜNÜ GÖSTEREN ALLAH’A HAMD OLSUN
Dün Yenikapı‘daki manzaraya bizatihi şahit olmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Bu tarifsiz manzarayı anlatmak için büyük bir edip olmak gerekiyor. Bu fakir tariften aciz. Bize bu anları gösteren Allah’a hamd ve şükürler olsun. Davamız, namusumuz ve geleceğimizde gözü olan tüm çakallara ders olmuştur inşaallah.
Biz “Bak gör ey kahpe düşman” diye manşet yaptık. Birkaç karaktersiz gazete hariç medya da çok hoş manşetler çıktı. Onlara da teşekkür. Ama meslektaşlarımdan bir ricam var. Canını ve malını feda etmiş ve etmeye hazır millet dururken, şov için meydanlara inen şu “artis” güruhuna pirim verip milleti incitmeyelim. Acun gelmişmiş, macun gelmişmiş. Yahu o Acun değil mi değerlerimizi yozlaştırıcı programlar yapan?
Yenikapı Meydanı’nın adı ise “15 Temmuz Yenikapı Şehitler Meydanı” olarak değiştirilse hoş olmaz mı? Ayrıca bu meydanın da İstanbul’a yetmediği açık. Daha büyük, daha büyük meydanlara ihtiyaç var.