Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
OKU VE DÜŞÜN
Bütün insanlığa peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammed’e indirilen Kur’ân-ı Kerim’in ilk hitabı, “Oku” emri olmuştur. Beşeriyetin kurtuluşunu düşünen Hz. Peygamber, bu ilk emri alınca, okumuş, okutmuş, insanları düşünmeye davet etmiştir. Onları, putlara, aciz ve cansız varlıklara tapmaktan kurtararak tevhit inancına kavuşturmuştur.
Akıllı varlık olan insana hitap eden Kur’ân, tefekküre büyük önem vermektedir. Düşünmeyen, aklını ve kalbini kullanmayan gafillerin, hayvanlar gibi olduklarını, hatta onlardan daha aşağı durumda bulunduklarını bildirir.
Yüce Allah, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’den sonra peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v) kadar gelip geçen insanlığa birçok peygamberi rehber olarak göndermiştir. Böylece, zaman zaman ve yer yer düşünme yeteneğini yitirmiş, yolunu şaşırmış toplumlar, akıllarını başlarına toplamaları için uyarılmış, insan oldukları hatırlatılmış ve kendilerine saadet yolları gösterilmiştir.
Kur’ân’ın, aklımızı kullanarak üzerinde tefekkür etmemizi, derin derin düşünerek araştırmalar yapmamızı emir ve tavsiye ettiği konular; çoğu kez uzmanlık isteyen hususlardır. Kâinat, arz, sema, dağlar, denizler, bitkiler; canlılar, hayvanlar ve insanlar gibi varlıklar üzerinde düşünmek, onları incelemek ve hatta onlardan gerektiğinde yararlanmak da ihtisas isteyen önemli meselelerdir.
Her akıl sahibi insan, bütün yaratılanlara ve eserlere bakacak, onları yaratan Allah’ın varlık ve birliğinin mevcudiyetini anlayacaktır. Kur’ân’ın hedef gösterdiği incelik ve dinamikliği kavrayacaktır.
Evet dostlarım bu nedenle ki bizde madem ki insan olarak geldik dünyaya ve Hz. Muhammed’e, Allah’ın kulu olarak ümmet olduk, okuyalım ve okuyup düşünelim…
Okuyalım ve filozof, matematikçi ve aynı zamanda bir bilim adamı olan “Rene DESCARTES’in” dediği gibi: “Düşünüyorum, öyleyse varım.” Diyebilelim sevgili dostlarım..
Evet ben düşünüyorum ve varım…
Eflâtun demiş ki: Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır.
Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal ATATÜRK ise bize şu sözü bırakmış miras olarak: “Fikirler cebir ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez. “
İşte böyle dosttum:
Hani hemen her gördüğün yerde ‘ ya dostum ne düşünüp duruyorsun ‘diyorsun ya ikide birde.
Hani, Boş ver arkadaş dünyanın gailesini, ya da Karadeniz’de gemilerin mi battı aloo! Kardeşim! Sana diyorum sana, sen mi kurtaracaksın bu dünyayı? Biraz istihza, biraz da ironik yollu ifadelerle karışık senin tiye aldığın o derin ve dalgın dalgın düşünme var ya.
Hani, boş ver arkadaş sana ne komşun ölmüş, hastaymış, açmış, arkadaşının ağrısı, derdi, mide spazmları, tasası, sızısı varmış boş ver hemşerim, boş ver sen bunları, sana ne bunlardan, sen yaşamana bak, bunları düşünme dercesine, Ne düşünüyorsun böyle, diyorsun ya ikide bir.
Evet, sevgili dostum ben bu hastalığı, bu güzel hastalığı, geçmişte hani ben- Ziya Gökalp’ın “Ala Geyik” şiirinde dediği gibi- Çocuktum, ufacıktım, zamanın birinde, bir kitap, bir gazete ya da TV. de haber izlerken elini şakağına koymuş derin derin düşüncelere dalmış toprak adam lakaplı rahmetli babamdan miras aldım.
Ben bu güzel hastalığı sevgili dostum, memleketi için yanıp kavrulan, kanayan bir yara gördüm mü kanar ta içim, diyen, vatanını ve milletini düşünen M. Akif’lerden miras aldım.
‘İnsan düşünen bir hayvandır ‘diyen Aristolardan, bir fıçıyı kendisine mesken tutan Diyojenlerden. Düşünüyorum o halde varım, diyen Descarteslerden miras aldım.
Sevgili dostum, düşünki insanı hayvandan ayıran en büyük değer düşünmek ki evet bu, gerçekten en büyük değerdir. Eğer insan onu kaybederse nasıl bir derekeye düştüğünü, düşeceğini var sen hesap et. Descartes insan düşünen canlıdır der, evet, kâinatta yığınla canlı var ama insanı bu canlılardan ayıran en büyük özellik “düşünme” yetisi. Yine evrenin Rabbi, Rabbil âlemin insanı eşrefi mahlûkat, yani yaratılmışların en şereflisi, derken de onu eşrefli bir mahlûk yapan da insandaki düşünme yetisidir.
Sevgili dostum düşünen insan, hayatına güzellikler katabilen insandır. Kaderine yön verebilen, komşusu aç iken kendisi tok yatmayan, müminler birbirlerine karşı bir elin tuğlaları gibidir, diyebilen benlik gömleğini yırtarak, “biz” diyebilen ve toplumsal bir duruş sergileyebilen insandır.
Sevgili dostum âlemlerin Rabbi bir örümceği, bir sivrisineği ve diğer ibret alınacak önekleri ardı ardına sıralarken, bunları ancak düşünenlerin anlayacağını defalarca anlattığını senin de çok iyi bildiğinden eminim.
Rames Allen, ‘İnsan nasıl düşünürse öyledir’ demektedir. İnsanın karakteri düşüncelerinin mahsulüdür…
İnsanın aklı bir bahçeye benzetilir. Bir bahçe ya tanzim edilir yahut kendi hali üzerine bırakılır. Bahçe tanzim edilse de, ihmal olunsa da mutlaka neşv-ü nema bulur. Bahçeye faydalı tohumlar ekilmezse bir sürü yabani otlar türer ve bunlar bahçeyi çirkin örtüsüyle kaplar.
İnsanlar birlikte yaşayabildikleri sürece insandırlar, mutlu olabilirler, öğrenebilirler, gelişebilirler.
Düşünmek derken aslında belki de soru ‘düşünmeyen insan var mıdır’ olmalı. Düşünmüyor görünen insanlar sadece anı düşünüyor olabilirler veya birkaç gün sonrasını, belki birkaç yıl ve belki de sadece kendilerini. Düşünen insan nerede ise tüm insanlar ile kendisi arasında bir denge kurmaya çalışıyor ve düşüncesi sonsuzluğa uzanıyor olabilir.
Örümceklerin çok az kimse tarafından bilinen şaşırtıcı ve hayranlık verici özelliklerini anlatan ve bunu yaparken hep “nasıl” ve “niçin” sorularını sordurtan ve insanı “düşünebilen bir topluluktan olabilmek, insana diğer her şeyden çok daha gerekli olduğunu hatırlatan da yine O, yani âlemlerin Rabbidir.
Düşüncemize yol bulan ve onda kök salan her tohum er geç meydana gelen bir eylemle kendi meyvesini verir. Bu meyvenin iyi veya fena olması düşüncenin mahiyetine bağlıdır. Düşünce, her faaliyetin kaynağıdır. Kaynak temiz olursa her şey de temiz olur. Temiz düşünceler, temiz alışkanlıklar meydana getirir. Fena düşünceler insanın ruhunda olumsuz etki yaptığı kadar, bedenine de zarar verir. Hile, entrika, düşmanlık, kıskançlık, bedbinlik gibi fena düşünceler vücudun sıhhat ve zarafetini bozar.
Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Casiye Suresi, 13)
Evet sevgili dostum, insan, ibret alabilen, ders çıkarabilen, düşünebilen ve bu düşündüklerinden de hayati bir sonuca varabilen varlıklardır. Göklerin ve yerin yaratıcısı olduğunu, her nefsin ölümü tadacağını, yedi göğün ve arşın, melekûtun sahibinin olduğunu, yerin ve göğün yaratılışındaki, geceyle gündüzün yaratılışındaki hikmetleri, yeniden yaratılacağımızı, mahşeri, mizanı ve hesap gününü düşünebilendir.
Düşünmek, daha önce düşünülmüş olanı düşünmek değil, yaşamdan beslenen hayatın sunduğu yaşantıları düşünmek; canımızı gerçekleştirmek için eylemek, yeryüzündeki canların daha hakça, daha güzel yaşayacağı bir dünyayı hazırlamak için mücadeleyi sürdürmek demektir.
Eğer bir gün dünyaya ait çok büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp:
“Benim çok büyük bir derdim var” deme!
Derdine dönüp: “Benim çok büyük bir Rabbim var” de!
Napoleon şöyle demiş yaşadığı dönemde:
‘Kalem kılıçtan keskindir. Her şey kırılır, kalem kırılmaz. Dünyada iki şey vardır: Kılıç ve fikir. Kılıç daima fikre yenilmiştir.’
Sevgili dostlarım bu gün paylaşımımızı, Peygamberimizin bir sözüyle noktalayalım:
‘Bir an düşünmek (var ediliş hikmetleri üzerinde), 60 yıl nafile ibadetten evladır.’
Düşünün ve sevgi dolu, umut dolu hayatı sevin…___ Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve unutmayalım ki; ; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız sevebilenlerin ve Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı, İstiklal Marşımızdaki dizelerde geçen; “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı, Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” dizelerini unutmayanlarındır…
Güne katılacak en güzel şey sevgidir diyerek sevgilerin en güzeli ile ‘Günününüz hep aydınlık’ olsun…
Bu gününüz mutluluk, hayır, sağlık, bereket ve huzur ve sevgi getirsin size ve sevdiklerinize…
Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgi ve muhabbetle hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#