Bu gün, hayatımda olağanüstü anlardan birini daha yaşadım.
6. Edremit Kitap Fuarının 6. Günündeydik…
Biraz boğazım ağrıyordu. Soğuk suları terli terli içtiğimden olacak pek bi keyifsizdim. Fuar alanına hiç gidesim yoktu. Arkadaşlarımın ısrarlı telefonlarıyla acele giyinip evden çıktım.
İyi ki onları dinleyip gitmişim.
Kitaplarımı masama dizdikten sonra sandalyeye oturdum.
Gelen geçen insanları izliyordum. İki tip insanı ayırt edebiliyordu gözlerim.
Gerçek okurlar ve sırf meraktan gelen okur olmayanlar…
Gerçek okurların, kitaplara bakışları öyle manidar ve öyle çaresizdi ki… İçim sızlıyordu. Kitaplarımızı adeta okşuyorlardı. Sadece elleri dokunuyor ama alamamanın üzünçleri yüzlerinden okuyordum.
İşte tam o esnada bir ışık doğdu sanki…
Bayşad Blkyazarlarşairlerderneği’nin standına gülümseyerek bir hanımefendi yaklaşmaktaydı. Gülüşü öyle içten ve öyle sevecendi ki, gözlerimi ondan ayıramıyordum. Hani bazı gülüşler, insanı büyüler ya… Sizi adeta mıknatısa doğru çeker o sevecen gülüş…
İşte ben de o ışığa doğru çekiliyordum…
Dayanamadım ve oturduğum yerden kalktım. Standımızın ön cephesine çıktım. Yanında ki beyefendi de aynı gülüşle bakmaktaydı.
İçimden onlarla konuşma isteği duyumsadım:
“Hoş geldiniz. Biz yazarlar sizler için Balıkesir’den geldik” der demez, hanımefendi güzel bir Türkçe ile karşılık verdi:
“Ben de sizin için çok uzaklardan geldim.”
Tam soracaktım ki nereden geldiğini, yanında ki beyefendi hanımefendinin yerine yanıtladı:
“Kendileri Güney Filipinler Buayan Prensesidir. Ben de 2 yıl, Türkiye özel danışmanlığını yaptım.”
Şaşkınlığımı gizleyememiştim:
“Ciddi misiniz?”
Önce şaka sandım. Yüzümde ki şaşkın ifadeyi görünce ;
“Elbette.”
Sonra tanıştık. Söyleştik.
Türkçe’yi çok güzel konuştuğunu söylediğimde verdiği yanıt anlamlıydı:
” Tabi ki konuşurum. Öz be öz Türküm ben…”
Kitabımı imzalarken iletişim bilgilerimizi verdik.
İyi ki kitap fuarına gelmiştim.
Yoksa; Bursa’nın fethinden önce Buhara’dan gelen kırk abdaldan biri olan Bektaşî velisi Abdal Musa’nın torunu ile tanışamayacaktım.
Buayan Prensesi, ailesiyle birlikte uzaklaşırken gönlümde “iyi kiler” mutlu mutlu kelebekler gibi uçuşmaktaydı…
Emine Pişiren/Akçay