Biraz daha dikkatli baktı, “O ben miyim?” Diye sordu. Sorduğuna pişman oldu. Konuklar bile şaşırdı.
Hayat nelere kadirsin. Feleğin çemberinden geçtim ama fark edildiğimde; “O ben miyim?” Diye sormak zorunda kaldım. Konuklarla yaşadığım neşeli atmosferi bir fotoğrafla bozdum. Siyah ve gür saçlar, ışıldayan gözler. Yüzde hiçbir kırışıklık saçmalığına rastlanmaması.
Aynaya baktığımda yüzümdeki kırışıklıklar, grip virüsü gibi derime girdi. Yamaçtaki ayak izleri alnıma da sıçradı.
O ben miyim? Ayağının ucuna bakan heykeller gibi sırtım kamburlaştı. Gözlerim göçük ve omuzların daraldı.
Arkadaşlarla okulun bahçesinde, üzüm ekmek yesek. Böylece öğle yemeğimizi de savuştursak. Gömleğime damlayan üzüm suyunu hemen çeşmede yıkamaya gitsem. Arkadaş ıslak mendil getireyim dese ve bizim zamanımızda ıslak mendil mi vardı diye cevap verseydim.
Okul yıllarını yansıtan fotoğrafların, hepsi siyah beyaz fakat anılar beyaz.
O ben miyim diye soran arkadaş masada kaldı. Hareketsizdi, başını sallıyor “Hey gidi gençlik” diye hayıflanıyordu. Kilo yok, tığ gibi denir ya işte öyle bir gençtim, dedi.
Aynalara küstük, çünkü görüntümüzü fıçı gibi yansıtıyordu. Dikkat ettim de yalnız gözlerimin içinin gülmesini benzettim gençliğime, dedi.
Gözlerinin içi gülsün, yüreğin şen, ruhun aydınlık olsun. Hayat kapın açık, attın kendini denize, dalgalara tutunup kıyıya saçıldın.
Duygu yüklü bir ıstıraptı o ben miyim? Sorusu. Çok düşündüm o ben değilim demeyi. Gençlik anılarım, öne çıktı ve mutluluğumu yıktı geçti. Gençliğimle sevgi dolu bir iletişim kurmak istedim. Yapamazdım, öylece kalakaldım.
Hayatın girdabına kapılmadan, yolum çıksaydı düzlüğe ve aydınlığa. Umutlarım üstün gelseydi, hayatın zorluklarına. Kafamızda çıngırak gibi ötüp duran etkenlere. Acılara ve acı veren problemlere. O ben miyim? Benim olmam için, beynimin sızısı geçmeliydi. Bu duruma kadar fotoğraflara hiç mi bakmadım. O siyah saçlar niçin beyazlayıp saçmaladı. Hayatın çirkefliklerinden ve çarpıklıklarından kaçıştı. Bırakmadı elimi kolumu sallamaya. Çevreme bakmaya olup bitenlere, iyi veya kötüyü değerlendirmeye.
Hayat bom boş görünse de henüz olasılıkların tükenmediği inancıyla dalgalarla sürünüyoruz. Tanıyoruz dalgaları, aşinayız ninnilerine, bazen de türkülerine. Türkülerini mırıldanıyoruz, gezip tozduğumuz boğaz kıyılarında. Bazen de akşamı geçkin ve yıldızların altında.
Dalgaların fısıltısı kulağımda, gözlerim nemli ve yıldızların altında biraz daha sesli.